Son iki haftadır, 13 Şubat 2024’te Erzincan’ın İliç ilçesinde Çöpler altın madeninde siyanür liç işleminden sonra depolanan toprak yığınının heyelana dönüşmesi sonucu 9 kişinin yaşamını yitirdiği altın madeninde çalışanlardan ve ilçe esnafından çok sayıda mesaj aldım.

Gelen mesajları şöyle özetleyebiliriz: Altın madeninin ne zaman faaliyete geçeceğine ilişkin belirsizlik, ana şirketin 187 personeli işten çıkartması, alt taşeronlarda daha yüksek oranda işçi çıkartılması nedeniyle hem çalışanlar hem de ekonomisi bu madene bağlı İliç’te mal ve hizmet hareketliliğinin durması. Madende çalışanlar dışında İliç esnafının sesini iktidara duyurmak için; imza kampanyası başlattığını, 2.000 imzayı geçtiklerini ve imza sayısını 3.000’e tamamlayıp Meclis’e sunacaklarını öğrendim.

İliç maden kazasına ilişkin çeşitli raporlar hazırlandı ve kamuoyu ile paylaşıldı. TBMM’de kurulan araştırma komisyonunun raporu bekleniyor.

ALTIN ÜRETİMİNE İHTİYAÇ VAR

Ülkemizde, her yıl ortalama 200 ton altın talebi var. Bu talebin sadece %20’si iç üretim ile karşılanabiliyor. Türkiye’de toplam 18 altın üretim şirketi mevcut. Bunların en büyüğü geçen ay Varlık Fonu bünyesine katıldı. İliç’te altın üretimi yapan şirket, Türkiye üretiminin %20’sini karşılıyor. Türkiye’de çıkartılan altınların yurt dışına satılamadığını yani iç talep için kullanılmak zorunda olunduğunu da hatırlatmak isterim.

Türkiye’nin cari açık vermesinin en önemli nedeni yüksek altın talebimiz. Uygulanan altın ithalat kotası sonucu bu yıl sadece altın kaynaklı azalan cari açığımız 15.9 milyar dolar oldu.

Ülkemizde altın var. Birçok altın arama lisansı vermişiz. Ülkemizde ne kadar çok altın bulur ve çıkartırsak, yurt dışına o kadar az döviz ödeyeceğiz. İhtiyacın üzerinde bir üretim olursa; ülkeye döviz girişi sağlanacak. İstihdama katkısı da çok önemli tabii ki. Altın arama ve çıkarma faaliyetlerinin iş sağlığı ve güvenliğini koruyarak, çevreye zarar verdirmeden sağlamak bu kadar zor mu?

SAYIŞTAY: MADENLER KONUSUNDA ÇALIŞMA BAKANLIĞI GÖREVİNİ YAPMIYOR

Sayıştay’ın Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) ile ilgili 2023 Yılı Düzenlilik Denetim Raporu’nu okudum. Aşağıda özetine yer verdiğim tespitleri okuyunca; önce şirketleri değil, devleti suçlamak gerektiğini düşüneceksiniz.

“3213 sayılı Maden Kanunu’nda ‘iş sağlığı ve güvenliği konusu’ sadece 3 yerde geçmektedir (Ek madde 1,7,10). Kanun’un Ek 10’uncu maddesinde (Ek: 4/2/2015-6592/23 md.) Bu Kanun’un uygulanmasına ilişkin yönetmelikler, Bakanlık tarafından yürürlüğe konulur. İş sağlığı ve güvenliğini ilgilendiren ve işletme projesinde yer alması zorunlu olan yapısal ve teknik hususlarla ilgili yönetmeliklerde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın uygun görüşü alınır” denilmektedir. Ancak burada görüleceği üzere; Kanun’un Ek 10’uncu maddesinde “İş sağlığı ve güvenliğini ilgilendiren ve işletme projesinde yer alması zorunlu olan yapısal ve teknik hususlarla ilgili yönetmeliklerde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın uygun görüşü alınır” denilmesine rağmen; Kurumca bu konuda bir Yönetmelik çalışması yapılmamıştır.

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun “İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili çeşitli yönetmelikler” başlıklı 30’uncu maddesinde “(1) Aşağıdaki konular ile bunlara ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliklerle düzenlenir” denilerek, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili yönetmelik çıkarılabilecek alanlar sayılmıştır.

19.09.2013 tarih ve 28770 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan Maden İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 30’uncu maddesindeki bu yetkiye dayanılarak ve 03.12.1992 tarihli ve 92/104/EEC sayılı Avrupa Birliği Direktifi ile 03.11.1992 tarihli ve sayılı 92/91/EEC Avrupa Birliği Direktifine paralel olarak hazırlanmıştır. İlgili Yönetmelik’in “Yürütme” başlıklı 16’ncı maddesinde “(1) Bu Yönetmelik hükümlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yürütür.” denilmektedir.

İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili konularda MAPEG tarafından yapılacak denetimlerde nasıl bir yol izleneceği, yapılan denetimlerde tespit edilen hangi tür hususların Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile paylaşılacağı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bildirilen hususlar karşısında bu Bakanlık tarafından yapılan işlemlerin hangi sürelerde veya şartlarda MAPEG’e geri bildirim sağlanacağı, bildirim veya geri bildirim zorunluluğu olup olmadığı gibi konuları içeren mevzuat bulunmadığı gibi var olan mevzuatta da bu tip konuları içeren hükümlere yer verilmemiştir.

Sayıştay, 2023 yılı denetimleri sırasında MAPEG ile Çalışma Bakanlığı arasındaki yazışma trafiğini incelemiş; 2022 yılında MAPEG’den ÇSGB-RTB’na giden yazı adetinin 1.377’den 2023 yılında 4.667’ye çıktığını ama Çalışma Bakanlığı’nın her iki yılda ayrı ayrı 117 cevabi yazı gönderdiğini tespit etmiş. Yani 2022 yılına göre 2023 yılında gönderilen yazı sayısı 3 kat artmış ama cevaplar 2022 yılında onda bir iken 2023 yılında kırkta bir oranında kalmış.

Şaşırdık mı? Hayır. Devletin iki kurumu arasında maden sahalarında ve ülkemizde yürütülen madencilik faaliyetleri çerçevesinde; iş sağlığı ve güvenliği gibi çok kritik konuları da içeren konularda ciddi bir iletişimsizlik ve çıkartılmayan yönetmelikler söz konusu. Bu düzenlemeleri yapma, kaza olunca ruhsat sahiplerini suçla.

Ne ala memleket...