21. yüzyılın piyasaya (ekonomiye) hediye ettiği yeni bir ifade, zombi şirket. Yani 2000’lerin başından itibaren kullanılmaya başlanan, çoğunlukla mezarda doğup, sadece kâğıt üstünde yaşayan şirketler.

       Bir diğer tanımla; büyük heves ve hayallerle kurulan, zaman içerisinde iflas eden, taze bir finansal kaynak temin etmeden taahhütlerini yerine getirme şansı olmayan şirketlere de zombi şirket ifadesi kullanılır. Kısaca bu şirketlerin “borcu borçla kapatmaktan başka çareleri yoktur.” Net defter değeri yüksek görünse bile gerçek tasfiye değerleri negatife dönmüştür.

      Özetle, bir zombi şirket “ne ölü ne de diri olan” bir şirkettir.

Peki kim tarafından ve nerede kuruluyor bu zombi şirketler?

       Bu zombi şirket kurucu veya sahiplerine de zombi girişimci, denmesi gayet normal bir durum olarak algılanmalıdır.

       Bir tanım yapacak olursak zombi girişimci; devletten aldığı sayısız desteğe veya finansal kuruluşlardan kullandığı yüksek tutarlı kredilere rağmen üretime katma değer sağlayamayan girişimcidir.

       Zombi şirketlerin, kurulduğu mecra genelde daha çok internet ve dijital dünyadır.

       Silikon Vadisi’nin bu tür şirketlerle dolu olduğu ve vadinin bu zombiler nedeniyle neredeyse bir yaşayan ölüler vadisine dönüştüğü de söylenmektedir. Bu mecralarda gençler, Google’ın kurucuları (Sergey Brin ve Larry Page) veya Facebook’un kurucusu (Mark Zuckerberg) gibi olmayı hayal ettiklerinden büyük umutlarla “sonunda büyük paralara satarız” diye şirketler kuruyorlar, yerler kiralıyorlar, personel alıyorlar ancak beklenen o müşteriler gelmediğinden o kârlara hiçbir zaman ulaşamıyorlar ve bir süre sonra şirket makineleri ve çalışanları ile birlikte çöp oluyor.  Umutlar da kaybedildiğinden tam da kapanmıyorlar ama yaşayan ölü haline geliyorlar. Silikon Vadisi’nde bu şirketlere “zombie startups” deniliyor.

       Yukarıda bahsettiğim gibi bir diğer türü de büyük heves ve hayallerle kurulan, zaman içerisinde girişimcileri tarafından, ummadıkları bir aracılık işinden gelen nakitle kurulan veya baştan itibaren doğru dürüst muhasebe sistemi kuramayanlar, yanlış yatırım yapanlar, finansal yönetimini beceremeyen ve bunların sonucu olarak mevcut kurumsal yapı içinde revizyon şansını kaybeden aslında iflas etmiş ama kapatılamadığından,  sahipleri tarafından mezara konulmaktansa yeryüzündeki sağlıklı şirketleri, tabiri caizse “yiyerek” bunların üzerlerindeki parazit misali hak etmedikleri hayat standartlarını bu sayede sağlayan, kağıt üzerinde var olan ne ölü ne de diri olan zombi şirketler. Asıl tehlikeli olanlar bunlardır.

       Petrol fiyatlarının -40 doları gördüğü Nisan’da (ve Mayıs’ta) Türkiye'de olduğu gibi dünyada da mali durumu iyi olmayan şirket hisselerinde son dönemde görülen yükselişler oldu. Yüz yılın en büyük ekonomik krizine neden olan pandemi döneminde İngiliz Financial Times gazetesi durumu “zombi rallisi” olarak tanımladı. Financial Times, özellikle genç nesil yatırımcıların kullandığı komisyonsuz hisse alım satım uygulaması olan Robinhood’da mali olarak kötü durumdaki şirketlerin hisselerinin büyük talep gördüğüne dikkat çekti. ABD'de iflas koruma başvurusu yapan bazı borca batık şirketlerin hisse değerlerinde yüzde bine yaklaşan artışlar görüldü. Gazete özellikle borsaya yeni giren tecrübesiz yatırımcıları uyardı.

       Borsa İstanbul’da mali durumu pek de iyi olmayan şirketlerin hisselerinde Mayıs ayında görülen astronomik değer artışları tartışmalara ve SPK incelemesine konu oldu.

       ABD’de 150.000, Çin’de 12.000 civarı zombi şirket olduğu söylenmektedir. İngilizler ise zombilerin ülke ekonomisini zayıflattığını ve bunlardan kurtulmanın çaresinin yüksek faiz olduğunu iddia etmektedir.

       Ne yazık ki ülkemizde de gerek sosyo-kültürel, gerekse hukuksal yapıdaki boşluklar, şirketlerin içlerinin ortakları tarafından boşaltılarak, tasfiye noktasına getirilmesi gibi çarpıklıklara müsaade edebilmekte ve bunu yapanlara büyük cezai müeyyideler vermemektedir.

       Tarihten ders almak gerekir. “Unutmayalım 2008 krizi, zombi şirketleri ve fonları daha önce kurtarmış olan büyük bankaların batışıyla neticelendi.” Sonunda bu bankaları merkez bankaları kurtarmıştı.

        Bugün ABD başta olmak üzere tüm dünyada merkez bankalarının para musluklarını sonuna kadar açması aynı hatanın tekrarlanabileceğini gösteriyor. “Peki ya işler daha kötü giderse?” diye insan sormadan edemiyor. “ Peki, böyle bir durumda merkez bankalarını kim kurtaracak?”

Faydalı olması ümidiyle…

                                                                                                                  

Özkan ÇİNAR                                                                                                                         
SMMM/SPK Denetçisi