Lidyalılar’ ın milattan önce 7.yüzyılda ticarette takas yönteminden kurtulmak için buldukları bir çözüm yoludur para. Lidya da takas işlemini de basitmiş gibi düşünmeyin, parayı bulmadan önce de her şeyin değeri insanların nazarında belliydi. Örneğin bir kilo buğday ile bir ineği takas edemezdiniz. İneğin değeri 1 kilo gümüş ise, bir kilo gümüş değeri kadar buğday vererek ineği alabilirdiniz. Buldukları ilk para da insan gücüyle, çekiçle dövülen kıymetli madenlerdi (sikke) yani parayı darp ediyorlardı. (Darphane ismi buradan geliyor olsa gerek.)
İlk kâğıt para ise M.S. 806 yılında Çin'de ortaya çıkmıştır.
Merak etmeyin makalemde sizlere paranın tarihçesini anlatmayacağım. Biliyorum parayı Lidyalıların bulduğunu artık ilkokul çağında olan çocuklar bile biliyor diyeceksiniz. Ben sizi dünyada bir sabah uyandıklarında nakit girişi “sıfır” düzeyine gerileyen işletmeler dâhil çok sayıda şirketin merak ettiği: “Sıfır ya da sıfıra yakın para girişiyle ne kadar dayanabiliriz?” sorusuna cevap bulmaya davet ediyorum.
Bugün uluslararası finans kurumlarının rapor ve analizleri, küresel ekonomilerde reel sektör arasındaki borç-alacak ilişkisinde yaşanan gecikmelerin, ticari alacakların tahsilatındaki sorunların çok büyük ölçüde katlandığına işaret ediyor.
Ünlü yönetim gurusu Ram Charan,“Belirsizlik döneminde başarının yollarını” açıkladığı kitabında, en iyi liderlerin özelliklerini anlatırken, “Ciro, brüt kâr marjı ve nakit akışını iyi bilenler” açıklamasını yapıyor. Ona göre, nakit akışı kârdan daha önemli. Zora giren şirketlerin bir numaralı sorunu da kâr değil, nakit sıkıntısına girmeleriydi.
Gerçekten de öyle değil mi?Sıkıntılı dönemlerde zarar eden şirketleri, ettikleri zarar değil de “nakit akışındaki bozulma” sıkıntıya sokuyor.Çünkü faturalarını kâr değil nakit ödüyor.
Ekonomilerinin durma noktasına geldiği çok sayıda ülkede, çoğu sektörde “nakit para” girişi durdu, bazılarında ise azaldı. Peki, merkez bankalarının olağanüstü tutarlarda para bastığı, helikopter paraların ortaya dökülmeye başladığı bu dönemlerde sizce neden nakit sıkıntısı var?
Yoksa nakit bize gerçekten krallığını mı hatırlatıyor?
Merkez bankalarının bilançolarının bu denli büyümesine rağmen hala ekonomik talebi güçlendirip güçlendirmeyeceği bir muamma olmaya devam ediyor Başta FED olmak üzere dünya merkez bankalarının on yılı aşkın bir süredir gevşek para politikalarına rağmen küresel büyüme de mütevaziliğini koruyor. Bir de üstüne Pandemi geldi, her şey karmakarışık bir hal aldı.Oysaki"nakit kraldır" sözü ekonomik kriz gibi durumlarda, likiditenin az olduğu dönemlerde, manası iyi anlaşılan bir atasözü olması gerekmiyor mu? Bu kadar likidite bolluğunda nasıl kral oluyor?
O halde “ya ortada sahte bir kral var ya da kral çıplak.”
Ekonomistler bunu karşılıksız para basmak olarak tanımlıyor. Tüm bunları Pandemiye bağlamak ne kadar doğru. Salgın öncesi, piyasalarda repo krizi yaşandığında da (Eylül 2019 da) piyasada olması gerekenden trilyonlarca fazla likidite olduğu halde para kıtlığı yaşandığını görülmüştü. Demek ki para bir yerlerde sıkışıyorsa, basılan paralar birilerine gelir olmuyorsa, yatırımlara yansımıyorsa ve hele ki insanların ciddi bir para kullanma talebi yoksa krallığının etkisi de sınırlı oluyor.
Kısacası talep yoksa para arzını artırmak patinaj etkisi dışında bir sonuç doğurmuyor.
Yaşanabilecek durgunluğun dünyanın yaşadığı en büyük durgunluk (kriz) olan 1929 buhranıyla bile kıyaslanamayacağı bir şehir efsanesi midir bilinmez ama para arzını bu denli fazla artırmak kısa vadede enflasyon sorunu oluşturmazsa bile üretilen para, şartların normalleşmesi ile birlikte riskleri de beraberinde getirecektir. Belki de ileriki yıllarda dünyada enflasyon yaratmaya çalışan ülkelerde bile hiperenflasyona tanık olabileceğiz.
“Enflasyonun kelime anlamı ‘şişmedir. Burada şişen para miktarıdır. Açıklanan enflasyon rakamları da işte bu para şişmesidir.” EGE CANSEN
Bende diyorum ki, “işin gerçeği balonu ne kadar çok şişirirseniz patlaması da o denli güçlü olacaktır.”
O halde “Sıfır ya da sıfıra yakın para girişiyle ne kadar dayanabiliriz?” sorusuna cevap olarak parayı sıkıştığı yerden kurtarmak gerekli diyebiliriz. Ekonomilere çok para değil de hareketli para gerekli olduğu aşikâr. Para 2011'de piyasalara şimdikinden çok daha az ama daha hızlı şekilde piyasalara sürüldüğü için benzer bir sonuç doğurmamıştı. Artırılan para arzı veya üretilen kaynağın hane halkı, şirket veya ülke hazinelerine doğrudan farklı kanallar ile aktarılması ekonomileri desteklemek konusunda çok daha yararlı sonuçlar verebilecektir.
Bu arada makalemin başında ilk kâğıt para e M.S. 806 yılında Çin'de ortaya çıkmıştır. Demiştim.
Çin’de şu an neredeyse nakit para kullanımı sıfırlanmış vaziyette.
Çin'de “WeChat” ve “Alipay” ile tüm bankacılık işlemlerinin rahatça yapılabilmekte, en ufak dükkândan tutun en büyük mağazaya kadar sadece QR Code (veya QR Kod, hatta biz ona ‘Kare Kod’ da diyoruz) okutarak her ödeme gerçekleştirilebilmektedir.
Son söz; kâğıt parayı ilk kullanan Çin olduğu gibi ortadan kaldıracak olan da Çin olacak gibi görünüyor.
Faydalı olması ümidiyle…
Özkan Çinar
Smmm/SPK Denetçisi
Yönetim Danışmanı/Eğitmen
Kaynak: www.bdturkey.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)