Dünyada yaşanan 2008 finansal kriz sonrası merkez bankaları para politikalarını oluştururken finansal istikrarı amaçları arasına katmışlardır. Yaşanan olağanüstü süreç bu makro ihtiyati politikalar olarak adlandırılan aracı zorunlu kılmıştır.
2008 öncesi geleneksel para politikasında politika faizinin fiyat istikrarının sağlanması üzerinde tek araç olarak kullanılmasında genel bir uzlaşı sağlanmıştı. Kriz sonrası bu anlayışa yapılan temel eleştiri ise finansal piyasalarda oluşan balonlara karşı önlem alınmaması ve tehlikenin göz ardı edilmesidir. Ancak makalemizin konusunu da oluşturacak olan fiyat istikrarının finansal istikrarı sağlayamaması, hatta kriz zamanlarında finansal istikrarsızlık sorununun oluşması ve ülkeler üzerinde yıkıcı etkiler yaratması, uygulanan para politikalarında sürekli bir değişikliğe gidilmesine neden olmaktadır.
Makaleyi yazmaktaki amacımız; merkez bankalarının sürekli fiyat istikrarıyla, finansal istikrarı sağlamaya çalışmalarını normal koşullarda doğru olduğunu kabul edip, saygıyla karşılamakla beraber, özellikle olağanüstü dönemlerde (kriz vb.) tam tersi bir görüş olarak konuya finansal istikrar sağlanmadan da fiyat istikrarının sağlanamayacağı görüşünü (tezini) savunmuş olmamızdır. Gelin konuyu hep beraber inceleyelim.
Merkez Bankası Kanunu'na göre bankanın temel görevlerinden biri, "finansal sistemde istikrarı sağlayıcı ve para ve döviz piyasaları ile ilgili düzenleyici tedbirleri almak" tır.
Merkez Bankaları bağımsızlıkları gereği hükümetlerden emir almaz bilakis finansal sistemle ile ilgili hususlarda hükûmete görüş verirler. En temel görevlerinden bir diğeri de budur. Ağırlıklı olarak merkez bankaları bu görevlerini bağımsız olarak icra ederlerken, geleneksel para politikalarında fiyat istikrarını temel amaç olarak belirler. Fiyat istikrarı için genel bir tanım yapılacak olursak;
Fiyat istikrarı; insanların yatırım, tüketim ve tasarrufa yönelik karar alma süreçlerinde etkili olmayacak ölçüde düşük ve istikrarlı bir enflasyon oranını ifade eder. Bugün gelişmiş ülkelerde düşük olarak kabul edilebilir enflasyon oranının yüzde 1- 3 aralığının kabul edildiğini görüyoruz. Dolayısıyla burada tek haneli enflasyon oranından çift haneli enflasyon geçildiği durumlarda fiyat istikrarının sağlanamayacağı anlamı çıkıyor.
“Bir toplumu tahrip etmenin en etkili yolu, o toplumun parasını tahrip etmektir.” - Lenin
Fiyat istikrarı sağlanamazsa ne olur:
- Piyasa ekonomisindeki karar mercileri (işletmeler ve tüketiciler) fiyatlar göreceli olduğundan sağlıklı karar alamazlar.
- Gelecek öngörülemez olduğundan piyasa da finansal aracılık hizmeti görenlerin sistemde verimliliği azalır ve kredi hacmi düşer.
- Piyasada risk hacmi yükseldiğinden yüksel risk içeren reel faiz oranları yüksek olur.
- Yüksek seyreden faizler nedeniyle üreticiler zarar endişesine kapılır ve kredi taleplerini kısar, tüketicilerin ise konut kredisi gibi uzun vadeli kredilere talepleri düşer.
- İşsizlik oranları yükselir.
- Fiyat istikrarsızlığı (enflasyon) nedeniyle uzun vadeli yabancı sermayenin ülkeye yatırım amacıyla girişi azalır. Giren yabancı paralar kısa vadeli olur ve spekülatif hareketler çoğalır. Ülke dış şoklara karşı daha zayıf bir konuma düşer.
- Ülkede ekonomi politikaları ya güven vermez yasa sürekli değişime uğrar.
Fiyat istikrarsızlığının ekonomik sonuçlarını çoğaltmak mümkün. Tabi ekonomik sonuçları olduğu gibi gelir adaletsizliği ve geleceğin öngörülememiş olmasının toplumda yaratacağı sosyal sonuçlarının olacağı da kesin. O halde fiyat istikrarını sağlayamıyorsanız, finansal istikrarı da sağlayamayacağınız da kesin değil mi? Çabanız beyhude olmaz mı?
“Eminim buraya kadar anlatılan tüm bu konular size yabancı gelmemiştir.” Her gün haber bültenleri bu ve benzeri haberleri yayınlamaktalar.
Peki, biraz da finansal istikrarı konusunu ele almaya çalışalım;
Finansal istikrar; genel olarak finansal sistemin dengelerini bozabilecek beklenmedik durumlara karşı ekonominin dayanıklılığı olarak tanımlanır.
Demek ki olağanüstü durumların olabileceğini öngörerek (kriz vb.) öncelikle ülke ekonomilerini dayanıklı ve güçlü hale getireceksiniz. Bu nedenle dünyadaki tüm merkez bankaları, finansal sistemin istikrarını çok yakından takip etmektedir.
Çünkü güçlü ve etkin işleyen bir finansal sistemin varlığı, genel ekonomi politikasının da vazgeçilmez bir unsurudur.
Kısaca finansal istikrarın sağlanabilmesi için:
- Özellikle gelişmekte olan ülkelerde politikalar ağırlıklı olarak döviz kurundaki dalgalanmaları sınırlama ve finansal piyasalarda istikrarı sağlamaya yönelik olmalıdır.
Merkez bankalarının kur karşısındaki tavrı “bir kur tahminlerinin mevcut olup olmadığı” değil kur hedefinin olması gerektiği yönünde olmalıdır.
- Bankacılık sistemi, aracılık faaliyetini sürdürürken finansal hizmetlerden herkesi yararlandırabilmeli ancak öncelikle sanayi ve yatırım kredilerine odaklanarak (milli sermayeyi korumak adına) ülkenin iç ve dış şoklara karşı dayanıklı ve güçlü hale gelmesi için çaba sarf etmelidir. Bilindiği gibi bankacılık sistemi finansal istikrarın sağlanmasının temel taşlardan biridir.
- Tasarrufun artırılması için güven vermek adına merkez bankaları; doğrudan faiz oranını artırılamadığı durumlarda mevduatları güvenceye almak adına kanuni karşılık oranlarını yükseltmelidir.
- Kamu gereksiz uzun vadeli fayda sağlayacak yatırımlardan vazgeçebilmelidir.
- Popülizm hastalığından kurtularak, teşvikler öncelik KOBİ’lere olmak üzere üretimi ve istihdamı artırmak için verilmelidir.
- Ekonominin hızla büyüdüğü dönemlerde risk alma iştahını frenleyen, ekonomi yavaşladığı dönemlerde ise risk alma iştahsızlığını azaltan politikalar (makro ihtiyati finansal politikalar) uygulanmalıdır.
- Merkez Bankalarının likiditenin sürekliliğini garantilemek, ödeme sistemine iyi bir performans sağlamak ve parasal aktarım sürecini gözetmek şeklindeki fonksiyonları sağlamasının, finansal istikrar ile yakın ilişkili olduğu göz ardı edilmemelidir.
Farklı sonuçlar beklemeyin "Delilik: Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemektir." Albert Einstein
Birçok ülke kriz sonrası karşılaşılan olağanüstü koşullarda faiz koridorunu aktif hale getirerek, zorunlu karşılıklarda vade farklılaştırmasına gitmiştir. Bazı para politikası araçlarını klasik uygulamaların dışında kullanmış ve yeni bazı araçlar geliştirmişlerdir. Fiyat istikrarı hedefinin yanına finansal istikrarı da koyan ve politika faizinin yanına başka araçları da ekleyen kısaca amaç ve araç çeşitliliğine giden geleneksel olmayan para politikası uygulamalarına az ya da çok birçok ülkede kriz ile birlikte geçildiği görülmüştür.
Maalesef fiyat istikrarı tanımında görüş birliği sağlanırken makro finansal istikrar tanımı üzerinde bir uzlaşı yoktur. Finansal istikrar ancak yaşanan krizler reel kesim için olumsuz sonuçlar doğurduğunda daha çok gündeme gelmektedir. Tüm bu anlatılanlardan sonra önceliğin hangisinde olduğu boyutunu, buyurun siz de belirleyin.
Son söz; “gerçek şu ki, fiyat istikrarının finansal istikrar için gerekli olması kadar, finansal istikrarın da fiyat istikrarı için gerekli olduğu kaçınılmaz bir olgudur.”
Faydalı olması ümidiyle…