Geçtiğimiz günlerde Moody’s derecelendirme ve değerlendirme şirketi Türkiye ile ilgili, tarihin en kötü notunu verdi.
Şimdi eminim yetkililer bu değerlendirme şirketine yönelik bir sürü olumsuz sözler söyleyecekler.
Şu gerçek bilinmeli ki, bu tür kredi değerlendirme şirketlerinin misyonu, kredi veren finans kuruluşlarına kılavuzluk etmektedir. Eğer borç verilen bir ülkede temerrüde düşülürse ve bu tür şirketlerde kredi verenlere gerekli uyarıyı yapmamışsa o kuruluş itibar kaybeder.
Diğer taraftan notu bizim gibi düşürülen ülke borçlarını günü gününe öderse ve bu şekilde devam ederse fatura yine bu şirkete kesilir. Bir daha verdiği notlara kimse güvenmez.
O nedenle TV’lere çıkıp bu şirketlerin hakkında işinize geldiği gibi konuşmak pek doğru değil. Bu şirketi mahcup edip itibarsız kılmanın yolu not düşürme olarak ileri sürdüğü gerekçeleri ters-yüz etki, o dersini almış olsun. Yoksa Hey – Mey demekle işler yoluna girmiyor.
Tabi ki, Türkiye’nin haklı olduğu dış politika alanlarında Türkiye haklarını korumaya devam edecektir. Ancak bu tür şirketler siyasi açıdan baskı aracı olarak kullanılsa bile, yatırım amaçlı yabancı kaynak çekmek için kendi hukuki alt yapımızı güvenli hale getirmek, kişisel özgürlükler, düşünce özgürlüğü gibi temel haklar konusunda güvenilir ve tutarlı olunması durumunda kredi kuruluşlarının notlarına da olumlu yansıyacaktır. Önce biz bu durumda neredeyiz, ona bakmalıyız.
-Moody’s in verdiği not gerçekten düşündürücü, bulunduğumuz yerde bizimle birlikte yer alan bazı ülkeler şöyledir. Uganda – Ruanda – Kenya – Etiyopya – Kamboçya gibi.
-Birgül Ekonomiden Ozan Gündoğdu’ya göre Moody’s in kredi notunu düşürmede üç gerekçe şöyledir.
- Türkiye’nin dış kırılganlığının bir ödemeler dengesi kriziyle sonuçlanması olasılığının artıyor olması.
- Türkiye’nin ülkenin kurumsal sorunlarının etkili bir şekilde çözümü konusunda aciz göründüğü,
- Sert sermaye çıkışları nedeniyle 1994 ve 2001’deki gibi kaynak bulmada yetersiz kalınması,
Bu sorunlar doğru mu? Değil mi? Sakin bir şekilde bunların değerlendirilmesinin yapılması gerekir.
Değilse telaşlanmaya gerek yok.
Bu sorunlar rahatlıkla yok diyebilecek miyiz?
Bence zor.
Kocaeli | Fikret GÖKMEN