Son günlerde özellikle mali müşavirlerin ve reel sektörün öncelikli konusu enflasyon muhasebesi uygulamasıdır. Enflasyon muhasebesi en kısa tanımıyla, mali tablolarda yer alan sabit kıymetlerin (Teknik adı ile parasal olmayan) değerlerinin güncel hale getirilmesi işlemidir.
Yasal olarak enflasyon düzeltmesinin şartları, 3 yıl arka arkaya toplam enflasyon oranı % 100’ü aşarsa, ertesi yıl mali bilançolarda yer alan parasal olmayan değerlerin düzeltilmesi ve yeni değerlere göre mali tabloların oluşturulması gerekmektedir.
Esasen bu koşul 2021 yılında gerçekleşti. Ancak hükümet tarafından 2023 yılı sonuna kadar ertelendi. Sonuçta Nisan 2024 sonuna kadar firmaların enflasyon düzeltmesini tamamlamış olması gerekiyor.
Teknik olarak enflasyon düzeltmelerinin nasıl yapılacağı konusunda bugünlerde yoğun eğitimler yapılmaktadır. TÜRMOB Eğitmenleri ülke çapında eğitim kampanyaları düzenleyerek mali müşavirleri bilgilendirmektedir. Mali müşavirlerimiz 2004 yılında olduğu gibi bu yıl da bu yükün altından başarıyla çıkacaklardır. Esasen bu yazının konusu enflasyon düzeltmesini nasıl yapılacağından çok, vergisel anlamda ne gibi sonuçlar doğuracağı ile ilgilidir.
Uygulama reel sektöre vergi yükü getiriyor mu?
Firmalar ilk defa enflasyon düzeltmesi ile ilgili olarak 2004 yılında tanışmıştı. Yaklaşık 20 yıl sonra bir kez daha aynı durumla karşılaşacaklar. Enflasyon düzeltmesi yapılacak olan 2023 yılı için herhangi bir vergisel yük gelmeyecektir. Çünkü enflasyon düzeltmesi sonrası oluşan kar veya zarar geçmiş yıllar kâr-zararı sayılacak ve VERGİLENDİRİLMEYECEKTİR.
Ancak, 2024-2025 ve şartların devamı durumunda 2026 yıllarında yapılacak enflasyon düzeltmeleri sonucunda oluşacak kar veya zarar, o yılın karı veya zararı kabul edilerek vergiye tabi tutulacaktır. Diğer bir ifadeyle düzeltme sonrası kar çıkıyorsa vergi matrahına ilave edilecek, zarar çıkıyorsa vergi matrahından düşülecektir.
Hangi durumda kâr, hangi durumda zarar oluşur?
Firmaların enflasyon düzeltmesine tabi tutulan varlıkları borçla finanse edilmesi durumlarında, artı bir vergi yükü doğacaktır. Öz kaynakları güçlü firmalarda ise, vergi yükü azalacaktır. T.C. Merkez bankası verileri incelendiğinde, reel sektörün mali tablolarında toplam aktifler içindeki öz kaynaklarının oranı% 20-25 gibidir. Borç oranları ise%75-80 civarındadır. Öz kaynak görünümü güçlü olmaması nedeniyle, enflasyon düzeltmesi sonrası artı bir vergi yükü kaçınılmazdır. Reel sektör temsilcileri önceleri ısrarla enflasyon düzeltmesi talep ederken, bu durum ortaya çıkınca bazı çekinceler ileri sürmektedirler. Ancak atı alan Üsküdar’ı geçti gibi görünüyor.
Bankaların durumu nedir?
Yasal düzenlemede finans sektörü enflasyon düzeltmesi kapsamının dışında bırakılmıştır. Önce, yine bankalara kıyak geçildi gibi algılandı. Ancak durum tam tersi. Çünkü bankanın güçlü olduğu taraf öz kaynaklarıdır. Gördüğümüz binalar vesaire genelde kiralık. O nedenle finans sektörü enflasyon düzeltmesine tabi tutulsaydı öz kaynakları güçlü olduğundan milyarlarca TL zarar oluşacaktı. Yapılan hesaba göre bu durumda devletin yaklaşık 72 milyar TL vergi kaybı olacaktı. O nedenle finans sektörünün enflasyon düzeltmesi dışında bırakılması olumlu olmuştur. Yani devlet bir taşla iki kuş vurdu. Bir taraftan reel sektörden vergi alırken, diğer taraftan finans sektöründeki vergi kaybını önledi.