Meclis Genel Kurulu’nda, görüşmelerine bütçe nedeniyle ara verilen torba yasa teklifi ile Bankacılık Kanunu’na geçici bir madde ekleniyor.

Daha önce, finansal güçlük yaşayan ticari borçlulara ait kredilerin yeniden yapılandırma süreçlerinin kolaylaştırılması ve birtakım teşvikler sağlanması suretiyle desteklenmesi için ihdas edilen geçici 32’nci madde, 17/7/2019 tarihli ve 7186 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’na eklenmişti. Söz konusu maddenin birinci fıkrası ile madde hükümlerinin uygulanma süresi 2 yıl olarak belirlenmiş olmakla birlikte; Cumhurbaşkanı’nın bu uygulama süresini 2 yıl uzatmaya yetkili olacağı da hüküm altına alınmıştı. Bu yetki, 2021 yılının Temmuz ayında uygulama süresinin dolması nedeniyle kullanılmış, süre 19/07/2023 tarihine kadar uzatılmış ve uzatılan süre dolmuştu.

SÜRE İKİ YIL DAHA UZATILIYOR

Torba Yasa Teklifi ile geçici 32’nci madde hükümlerinde değişiklik yapılmaksızın, söz konusu maddenin yürürlük süresinin 2 yıl uzatılması ve ihtiyaç olması durumunda bu sürenin Cumhurbaşkanı tarafından 2 yıl daha uzatılabilmesine olanak sağlanıyor.

Bankacılık Kanunu’na eklenecek olan geçici 35’inci madde ile geçici 32’nci maddenin uygulama süresinin uzatımıyla; finansal güçlük yaşayan borçluların istihdama katkıda bulunmaya devam etmelerine olanak tanınması, bu borçlulara ödeme gücü kazandırılması ve bunların mali kesime olan yükümlülüklerini yerine getirebilmelerinin sağlanması amacıyla söz konusu borçlulara ait kredilerin yeniden yapılandırma süreçlerinin kolaylaştırılmasına ve birtakım teşvikler sağlanması suretiyle desteklenmesine yönelik olarak belirlenmiş usul ve esaslara göre yapılandırma işlemlerinin devamı sağlanmaya çalışılıyor.

ETKİ ANALİZİ RAPORUNDA ÖNCEKİ SONUÇLAR PAYLAŞILDI

2018 yılında finansal piyasalarda yaşanan dalgalanmalardan olumsuz etkilenen reel sektör şirketlerinin desteklenmesi amacıyla geçici 32’nci maddede düzenlenen çerçeve anlaşmalar kapsamında uygulanan finansal yeniden yapılandırmaların, bankalar ve ekonomi üzerinde olumlu sonuçları, uluslararası makroekonomik dengesizliklerin ulusal ekonomide de neden olabileceği olası ekonomik dalgalanmaların, banka kredileri üzerinden sektöre, münferiden banka bilançolarına ve ekonomik aktiviteye olabilecek olumsuz etkileri de dikkate alındığında; söz konusu uygulamanın sürdürülmesinin faydalı olacağı değerlendirilmektedir. Bu tespiti paylaşan torba yasa teklifi etki analizi raporunda, önceki yapılandırma sonuçları aşağıdaki gibi paylaşılmıştır.

Zombi şirketleri kendi haline bırakıp, bireysel borçluları hatırlayalım

Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) 16 Haziran 2023 tarihli “Dünyadaki Zombi Firmalar” raporunda; Türkiye, özel şirketler arasında zombi şirket sayısının en fazla olduğu ülke olarak tespit edilmiş. Bu raporda, Türkiye’de şirketler arasında zombi şirket oranının %13’ü geçtiği ve halka açık Türk şirketler arasında “zombi” şirket oranının %8’in üzerine çıkarak dünyada 21’inci sırada yer aldığı tespiti yapılmıştır.

Borcunu ödemek için yeterli para kazanamayan ancak bir şekilde desteklerle hayatta kalmaya devam eden şirketler için kullanılan zombi şirket kavramı, ekonomilerin önündeki büyük tehditlerden birisidir. Son yıllarda uygulanan yanlış kredi, teşvik yöntemleri ve aşırı borçlanma ile bazı sektörlerde verimliliği görece düşük olan girişimler daha hızlı büyümüş; sektörlerindeki katma değer paylarını verimliliği yüksek olan girişimlere göre daha büyük oranda artırmışlar.

Küçük ve verimsiz işletmelerden oluşan ekonomik yapıyı sürdürmeye çalışarak verimsiz işletmeleri ayakta tutmaya çalışmak doğru mu?

Son bir yılda istihdamın 1 milyon kişi artması gerekirken, yerinde saymıştır. 85 milyonluk ülkede 1.000 kişi üzerinde işçi çalıştıran işyeri sayısı sadece 599 iken, sürekli borç yapılandırması yapmanın nedeni sadece
siyaset gereği olmalı.

Ülkemizde Eylül 2023 tarihi itibari ile bireysel kredi tutarı 2.5 trilyon TL’dir. Bu tutarın %40’ı kredi kartları yolu ile kullanılmaktadır. Bankalara bireysel borcu olan vatandaşlar için çözüm üretmek, zombi şirketleri ayakta tutmaya çalışmaktan daha çok siyasi kazanım getirebilir.