Hangi mesleği icra ediyorsanız edin o mesleği icra edenler arasında bir anket yapın yüzde % 98'i toplumsal barış, mesleki uzlaşma, mutluluk, huzur ve sükûnet istediğini söyleyecektir.
Aşağı yukarı tüm mesleklerde sorunlar temelinde aynı. Aslında bütün mesele bu temel sorunları yaşayan, çözmek ve daha gür sesle anlatabilmek için bir araya gelen ve bir mesleki birlik veya sendika kurabilen meslektaşlar arasında sorunları küçük gösterip ortak paydaşta buluşturmak ve bu paydaşları çoğaltmanın yollarını öğretmek ve öğrenmek gerekiyor.
Demokrasilerde yönetimler gelir geçer. Gruplar gelir geçer. Ancak meslek ilkeleri hiçbir zaman değişmez.
Şöyle bir düşünün hepimiz diyaloğu, hoş görüyü ve uzlaşıcı olmayı unutursak, bırakın yapmış olduğunuz mesleği, bu ülke düze çıkar mı? Millet huzura kavuşur mu?
Yine bir meslek düşünün ki yorucu bir meslek, doğru ama öncelik mesleğin onuru!
Ve bu meslek, dürüstlük, tarafsızlık isteyen “saygın” bir meslek olma onurunu daima taşıyor.
Bunu da korumak, hatta bütün zorluklara (angaryalara) rağmen korumak önce bizlere düşüyor.
Her gün muhalefet ettiğimiz toplumun giderek kutuplaştırılması, en insani değer ve doğal olaylara, tutumlara ve çalışmalara bile fikri kamplaşma bağlamında değerlendirilmesi tuzağına belki biz de düştük de farkında değiliz.
Bir mesleği yapmak, bu mesleği her şeyin üzerinde tutmak için, doğru bildiğimiz her şey için hukuk çerçevesinde savaşacak mıyız yoksa kirli uzlaşmaların, kaba ve habersizce boyun eğmelerin ve ötekileştirme merkezlerinin etki alanına girip teslim mi olacağız?
“(Biz) Kimsenin adamı olmadık.” gibi söylemlerin arkasına mı sığınacağız?
Peki, yangına körükle giderek, bire bin katıp, öfke, nefret, kin yarışına, “Kral benim.” diyerek atlasak ortalık yatışır da yumuşama mümkün olur mu?
Her seçim döneminde “temcit pilavı” gibi aynı şeyleri ısıtıp ısıtıp genel kurullara taşımanın meslek ve mensupları platformunda hiçbir kayda değer (müspet) etkisi olmadığı da defalarca ispatlanmış bulunuyor. Unutmayalım! Her şeyden önce, yaptığınız mesleğin helal dairesi çerçevesinde onuru başta geliyor.
Bugün topluma yararlı her meslek atalarımızın bize bıraktığı en büyük mirastır.
“Ülkede birliği koruyabilirseniz, yaşayabilirsiniz.” Bilge Kağan
Tabi burada tartışılması gereken diğer bir konu Türkiye ekonomisinin en büyük hizmetkârları ve güçlerinden birisi olan kökleri yüzyıllar öncesine, ahilik birlikleri gibi sistemin devamı niteliğinde olan (olması gereken) meslek odalarının işlevi ve mevcut durumuna.
Ahilik başlangıçta bir esnaf teşkilatı olarak ortaya çıkmamıştır. Bilakis içlerinde kadılar, müderrisler, devlet adamları ve askeri görevlilerin de olduğu, ahilerin toplumun bütün kesimlerini kucakladığı bilinen bir gerçektir.
Özellikle belli bir uzmanlık, bilgi birikimi ve tecrübe gerektiren ve konumu itibarıyla da bu bilgi birikimlerini ait oldukları topluma yarar ve değer sağlamak için kullanan meslek odaları, aslında ülkeler için hayati öneme sahiptir. Bu bağlamda meslek odaları, üyelerinin mesleki bilgi düzeyini geliştirme, mesleğin kalitesini ve saygınlık düzeyini daha iyi hale getirme ve üyelerinin mesleki, hatta ekonomik problemlerini çözme gibi konularda çalışmaları gerekir.
Üzülerek belirtmek gerekiyor ki ülkemizde meslek örgütleri var oluş nedenlerini bir kenara bırakıp, üyelerine ve ülkeye katkı sağlamak yerine mesleklerini bir kenara koyup ideolojik mücadele aracı olmaya yüz tutmuşlar, hatta güncel küçük siyasi tartışmaların öznesi haline gelmişlerdir. Bu bir meslek odasına verilebilecek en büyük cezadır, zarardır.
Kaldı ki, gün ayrışma günü değil ötekileştirmeden, ülke için, vatan için birleşme günüdür. Bütünü görmek, her türlü kutuplaşmalardan, çekişmelerden sıyrılıp ortak hareket etme günüdür.
Üzerine konuştuğumuz meslek mücadelesi yapan (veya yaptığını söyleyen) tüm grupların unutmaması gereken bir şey var ki:
“Bugün vatanımızda bir milli kudret varsa o cereyan felaketlerden ders alan ulusun kalp ve dimağından doğmuştur.” Mustafa Kemal Atatürk
Gönlü sevgiden geçenlere…