Giriş :
Bilindiği üzere Tereke; ölen bir kişiden geriye kalan her türlü Gayrimenkul, Menkul ve para ile ölçülebilen varlıklar toplamına (miras) denir. Bazı durumlarda kalan mirasın paylaşılması, bakımından itirazlar olmakta, konu yargıya intikal ettirilmektedir.
Genelde itirazlar şunlardır.
- Miras ta daha fazla hakkı olduğunu düşünenler
- Sürpriz mirasçılar (evlilik dışı çocuk) ihtiyati tedbir davası açılması,
- Ölenin birinci derecede mirasçısının olmadığı, ancak ikinci ve üçüncü dereceden mirasçılarının çokluğu ve anlaşmazlık
- Vasiyetnamede Gayrimenkulün bir hayır kurumuna, gelirinin ise başka bir hayır kurumuna bağışlanması ve anlaşmazlık dava ya konu olması,
- Mirasçılardan birinin uzun süre bulunamaması, kayıp olması, gaipliğine karar verilmesi davası açılması,
- Kalan mirasın çokluğu tespitinin zaman alması, mallar üzerinde dava konusu o bulunması gibi sebepleri sayabiliriz.
Yukarıda ki sebepler nedeni ile miras paylaşımını artık, Hukuk yolu ile son bulması gerekecektir.
Hukuk yolu ise, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) hükümlerin de mevcuttur. Mirasın paylaşımı, Devlet güvencesinde olan bağımsız yargı tarafından yapılacaktır.
Nitekim TMK ‘nun 589. Maddesinde; Miras paylaşımı ölenin bulunduğu yerin SULH HUKUK mahkemesinde açılacak dava sonucu, hakim, tereke mallarının korunması, dava sürerken değerlendirilmesi, mevcut işleyen işletmelerin devam etmesi, ve mirasçıların tam olarak ortaya konulmasını teminen, yargılamaya başlar ve gerekli gördüğü bütün önlemleri almakla yükümlüdür. Hükmü bulunmaktadır.
Hemen şunu da belirtmek gerekir… Miras bırakan, kalan varlıkların tamamı üzerinde yetkili olmak üzere, vasiyeti yerine getirmek için ÖLMEDEN ÖNCE YAZILI OLARAK (noterden) bir görevli (Avukat, Mali Müşavir, veya güvendiği kişiyi) atamış ise ve bu görevlilerde medeni hakları kullanma haklarını, (akıl sağlıkların kayıp etmemiş, yüz kızartıcı suç hırsızlık, gasp, görevi kötüye kullanma, zimmet vb) suçlardan hüküm almamışlarsa, Terekenin yönetimi hakimin takdiri ile bu kişilere verilebilir. Eğer bu şartları taşımıyorlarsa mirasçıların itirazı ile hakim tarafından başka bir görevli yetkilendirir.
Hakimin yetkilendirdiği tereke idare memurunun talebi üzerine, kalan varlığın (yöneteceği varlığın) durumuna, mirasçıların çokluğuna ve itirazların detayını da göz önünde bulundurularak, hakim tereke İdare memuruna, uygun bir ücret ödenmesine hükmeder.
Tereke gelirlerinin toplanacağı giderlerinin yapılacağı bir banka hesabı açılır. Tereke memuru maaşını bu hesaptan alır.
Tereke memuru ‘’ tereke defteri’’ tutmakla yükümlüdür ve bütün gelir-giderleri bu deftere kayıt eder.
Hakim tarafından görevlendirilen TEREKE İDARE MEMURU, tıpkı bir şirket yönetim kurulu, limited şirket müdürü veya tasfiye memuru gibi, miras yolu ile kalan varlıkları, aşağıda belirtilen kurallara göre yönetmekle yükümlüdür.
- Mirasçıların menfaatlerini korumak,
- Sürekli iyileştirme yapmak, çözüme odaklı, dürüst davranmak,
- Faal olan işletmeleri çalışması için gerekli tedbirleri almak, çalıştırmak,
- Mirasçılar arasında ayırım yapmamak,
- Terekenin yazılmasını sağlamak,
- Tereke Defteri tutmak,
- Menkul (nakit, hisse senedi, devlet tahvili, Eurobond vb) leri ekonomik şartlar gereğince değerlendirmek,
- Tereke aleyhine açılmış davaları takip etmek, avukat tutarak savunma yapmak,
- Davalar hakkında mirasçılara bilgi vermek
- Diğer görevler
TEREKE İDARE MEMURUNUN TEREKE GELİRLERİNİN BEYANINDAKİ SORUMLULUĞU
Sulh hakimin kararı ile, tereke yönetimini üstlenen idare memuru, gelir ve giderlerin yapılması, yönetiminden sorumlu olduğu gibi, gelirlerin beyanından da sorumludur.
Bilindiği üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8. Maddesinin birinci fıkrasında, mükellef ‘’Vergi Kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüb eden gerçek ve tüzel kişilerdir’’ İkinci fıkrasında ise Vergi Sorumlusu,’’ verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişidir’’ şeklinde tanımlanmıştır
Aynı kanunun 10 uncu maddesinde tüzel kişilerle, küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde, bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir denilmiş.
Yine kanunun 21. Maddesinde ise, ölüm halinde mükelleflerin ödevleri, mirası reddetmemiş kanuni ve mansup mirasçılara geçer. Ancak Mirasçılardan her biri, miras bırakanın vergi borçlarından, miras hisseleri oranın da sorumlu olurlar. Hükmü bulunmaktadır.
Diğer taraftan, tereke idare memurunun görev, yetki ve sorumluluğunun belirlendiği TMK 593 üçüncü maddesinde ise,
Terekeyi resmen yöneten sulh hakimi veya onun yönetimle görevlendirdiği kimse, kalan varlığı (mirası) mirasçıların haklarını koruyarak özenle yönetmekle görevlidir.
Buna göre; Mirasın beyana tabi gelirleri varsa (Ticari Kazanç, GMSİ, Menkul Kıymet geliri vb), beyannamelerin verilmesinden görevli tereke idare memuru sorumludur.
Tereke idare memurunun bu sorumluluğu, terekenin mahkeme tarafından mirasçılara dağıtılması kararı verilinceye veya tereke memurunun mahkeme tarafından azil edilinceye kadar devam eder.
Nitekim konu ile ilgili İzmir Vergi Dairesi Başkanlığının, 16.01.2016 tarih B.07.1.GİB.4.35.16.01-176200-42) Sayılı Özelgesinde, murisin terekesinden kaynaklanan GMSİ (kira) gelirini, tereke paylaşılıncaya kadar, …………… tereke ortaklığı adına mükellefiyet açılması, mükellefiyete ilişkin ödevlerin tereke idare memuru tarafından yerine getirilmesi gerekecektir… Denilmektedir.
Bu gerekçeyle, ölen kişiden kalan mallar paylaşılıncaya kadar, kira gelirine ait beyannameleri vergi sorumlusu olarak, tereke idare memuru görevi gereği beyan etmekle sorumludur.
Tereke idare memuru olanların yönettikleri terekenin 2016 yılına ait beyana tabi gelirleri olup olmadığını, tespit ederek (meslek mensubu olmamaları halin de Mali Müşavir desteği ile) 25 .03 2017 tarihine beyan etmeleri, geçmiş yıllarda beyan edilmemiş olanlar var ise, pişmanlık hükümlerinden yararlanarak beyanname vermeleri görevi gereğidir. Aksi halde mirasçılar tarafından açılacak görevi itina –özen ile yerine getirmemesi gerekçesi ile, rucü davası ile karşılaşabilirler. 22.03.2017
Saygılarımla,