Bilindiği üzere; 21 Temmuz 2017 tarihli ve 30130 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, Bağımsız Denetim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, daha çok, “denetim üstlenen bağımsız” ibaresi vesilesi ile bu konu üzerinden, Bağımsız Denetçi İnsanları arasında bir şekilde tartışılmaktadır.

Hemen ardından, 29 Temmuz 2017 tarihli ve 30138 Sayılı Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanan “Büyük ve Orta Boy İşletmeler İçin Finansal Raporlama Standardı Hakkında Tebliğ” ile “Büyük ve Orta Boy İşletmeler İçin Finansal Raporlama Standardı-BOBİ FRS” getirilmiştir. BOBİ FRS, 1/1/2018 tarihi ve sonrasında başlayan hesap dönemlerinde uygulanmak üzere, yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Son olarak, Bağımsız denetçilerin etik kurallara uygun ve yüksek kalitede bağımsız denetim hizmeti sunabilmelerini teminen, mesleki bilgi ve becerilerinin ihtiyaç duyulan seviyede tutulması ve geliştirilmesine yönelik esasları belirlemek üzere hazırlanan “Bağımsız Denetçiler İçin Sürekli Eğitim Tebliği”ne ilişkin taslak metin görüşlerimize sunulmuştur.

Kurul Kararları, İdari Para Cezaları, Faaliyetleri askıya alma v.s… yoğun gündemin ağırlığında ezilen denetçi insanı, farkındalık yaratmak şöyle dursun, ticari denetim sahasının yaratılamaması ve bin türlü sorunlar nedeni ile bezgin halde, sonu düşünülemeyen bir senaryonun ortasında kalmışlardır.

Meslek Mensuplarının bir nevi “denetçi” yetkilendirme işlemleri ile sicile kayıtları yapılırken, tıpkı hayal satın almış şaşkın gibi ortada kalmış hissetmelerine atıfta bulunarak, güven bunalımında, ne yapacaklarının bilinmezliğine doğru yol alırken, o hayallerini hayata geçirememenin, kırıklığını yaşayarak canhıraş mücadele etmektedirler.

Madalyonun diğer yüzünde bir şeyler yapmaya çalışan, çevresi ve dolayısı ile müşterisi olan meslek mensupları ise, müfredatı yani uygulama doğruluğunu, ya biri birinden ve hatta tartışarak, ya da uygulamaya esas düzenlemeleri ifa ederken öğrenerek, az veya uz gitmek sureti ile bir arpa boyu yol almaya çalışmaktadır.

Tabi arpa boyu dedik ama, arpalıklarda olanların, katkı ve yol açma(ma)larının ne kadar manidar olduğu üzerinde durmayacağım…

Bilindiği üzere, yukarıda adı geçen ilgili değişiklik, bir nevi yürürlükte olan yönetmeliği, tam anlamı ile revize ederek, belki de yeniden kaleme alınmış olduğunun göstergesi olarak karşımıza çıktı...

Neden?

KGK, kuruluş amacı ile dolaylı ve dolaysız olarak elinde tuttuğu değeri yani gücü, şimdiye kadar, meslek insanlarına doğru ve basiret içindeki bir vakurluk ile anlatamadı. Bu vesile ile milli menfaatler ile olan ilişkisi ne yazık ki anlaşılamadı veya tam anlamı ile anlatılamadı.

Özellikle meslek örgütlerinin siyasallaşmadan kaynaklanan popülist yaklaşımları, meslek sahiplerinin içinde yaşadıkları gelir erozyonunun aşırı baskısı, konunun sınırları dışına çıkmasında en büyük etken oldu.

Konu öyle bir hale geldi ki mali denetim ile ticari denetim kavramları özünden koptu ve bütünleşti. Çok şükür ki bu bütünleşme hukuksal mevzuata yansımadı sadece algı olarak kaldı.

Bugün onlarca bağımsız denetim gruplarına göz attığınızda bağımsız denetim ve kapsama alanındaki konular ile ilgili hiç bir bilgi veya tartışmaya rastlayamayışınızın sebebi de budur.

" Türk Ticaret Kanununun denetleme ile ilgili maddeleri incelendiğinde, küresel finans sistemi ile mükemmel bir uyumun olduğu ve denetim konusundaki kamu ağırlığının bir çok şüpheyi de sileceği hatta dünyanın en güvenilir kurumlarından biri olabileceği aşikârdır. "

Yukarıda alıntıladığım bölümün altını çizmek istedim bir kere daha…

Fakat aşağıya aldığım yazı, devamlı vurgulamaya çalıştığım algılardaki renk ve ahenge dokunulamamasıdır. Önce “Neden Ayrı Bir Oda ?” yazısındaki alıntıya bir bakalım... Altında yorumlamaya devam ederiz...

Ne deniyor...?

"Meslek mensubu muhasebeciliğinden çıkamadı. Finansal enstrümanların ne olduğu, küresel ekonomik eylemlerin ne olacağı, hangi anlaşmaların ticarete ne şekilde yansıyacağı, bu işlemlerin muhasebe kayıtlarında ne şekilde olması gerektiği konuları bir tarafa ittirildi. SGK mevzuatları mali mevzuattaki yeni düzenlemeler konu başlıklarında yer aldı."

Peki neden?

Hah şimdi gelelim çok derinine girmeden incelemeye...

Bildiğiniz üzere, daha çok belli bir yaşın üstündeki meslek insanları, yeniliğe açık olmayan, feodal bir yapının ürünleriyiz. Nesil değişimi, yaklaşık olarak 30 - 40 yılda bir erozyona uğruyor ise, toplumsal eşitlenmemize de bir göz atmamızda fayda havi olur. Kaçınılmaz gelişmişliğe ayak uyduramayıp, hala lümpen kalmamızdan kaynaklanan bir çok sorunları her şekilde ve herkeste aramamız lazım…

Bizler nesiller olarak, geçmişimizin gaipliğe bıraktığı birçok sebebin anahtarını aramadık. Yani, Kilitleri açamadık... Yani, Kilitleri kıramadık... Yani, "Cracking The Code". Beceremedik.(!)

Dolayısıyla, at gözlüğü ile ve hatta eşek gözü ile kendi gözümüzü mukayese ettik…

Lakin bir türlü insanın gözüne bakamadık...

Özüne inemedik...

Gelenek olarak yapımızda yer alan, "gelen" unsurunu aldık da "ek" yapamadık vesselam…

Bu düzlemden hareketle, illa değişim, ezip geçecektir. Asıl olan altında kalmamak. Ya yoksa uygulamayı yapan kurumlar, belli bir hiyerarşik teoride yapılması gerekeni yapmak gibi, sahanın ruhunu taşımayan fillerinde doğru bildiklerini yapacaklardır.

Günümüzde artık tüm yapılanma projeleri, diğer disiplinler ile beraber ve uzun metrajlı olarak yapılmaktadır.
Hâlbuki yukarıda değinildiği üzere, birçok iktisadi network, artık bilişim teknolojilerinin sınır tanımaz gelişmişliğinde, enstrümantallerin birbiri ile temasları neticesi artık, hesap insanlarına ihtiyaç azalmıştır. Bunun tartışması yapılmadı.

Geleceği öngöremeyen mesleki teşkilatın hantallığı mı veya mesleğin temelini oluşturan kanunun, dış dünya ile olan dar ve pasif kalışı mı? An itibari ile sıkıntılarımıza merhem olmamaktadır.

Şimdi, ters paralelde düşünelim. Bizim hiç mi bu kötü gidişata katkımız olmadı?

Evet oldu… Sustuk… Sustukça da hiç olduk…(!)

Birileri nasılsa çıkar, yerimize bir şeyler yapar veya söyler ve hepimiz de bu bireycilikten yararlanırız.
Tıpkı şu günlerde olduğu gibi. Bir takım mesleki kamuoyunun kazanımları var ise ve devamında olacak ise, işte bu davranış kazanımlarıdır. Oda ve birliğine güvenmeyen bir topluluktan, olası gelecekte bile, başka ne beklenebilir?

Nedeni hakkında bir araştırmam yok. İşim bile değil. Ancak, birkaç kelam edebilirim. Kanaatimce, bu bireyci kalkışmanın temel sebebi, kültürün küreselleşerek özgürleşmeyi ve bireyciliği teşviki ile ifade edebiliriz. Hatta bireycilik kültürü, her hal ve halükarda, kendini daha fazla vurgularken, toplumsal kuralları daha az önemseyen bir sistemdir. Böylece toplumsal algoritmalar bir kenara bırakılarak, insanlar kendilerini ifade edebilmek için çok daha fazla öfkeli hale gelerek, düzeyi, şiddetle tasvip etmediğim korkusuz muhalefete dönüşerek, bahsedilmekten ayrı bir haz alır hale geldiler. Bu bireyci kültürün, yansımasından başka bir şey değildir. Uzun vadede bireysel kültürün yaygınlaşması topluma, dolayısı ile ülkeye zarardan başka bir şey getirmez. Öyle ki, öfke içinde ve/veya küfür içinde olunması duygusunun bastırılabilmesi, çok tehlikeli olduğundan, “Her evde ayrı bir oda olmalıdır.” diyen Mark Twain ‘i desteklememek elde değildir.

Ortaya çıkan bu öfkeli ifadelerin aşırı artışının, meslek odaları veya birlik veya sivil toplum kuruluşları, sosyolojik ve psikolojik analizlerini yaptırmaları acilen şarttır. Meslek insanlarının variyeti sorgulanırken, eylemsel platformlara dönüşümlerin kimsenin menfaatine olmayacağı aşikâr iken, uygulayıcı olan meslek insanlarının, ruhsal olarak sağlıklı olmalarının, ne kadar ülke menfaatine olacağı malumun arzından öte değildir.

Oysa önümüzdeki ağaca kendimizi odakladığımız vakit ormanı göremeyerek, kapalı kapılar ardında konuşulanlar ve sonrasında, dayatma ile bu değerli meslek, ellerimiz arasından kayıp giderken bizler de sessiz, sedasız kabullenmek zorunda kalmaktayız…

Vaveyla nedenimizin anlaşılması, işte sorgulamayan ve öngörüsüzlük üzerinden ışığa yürümesini bilmeyişimizden geçiyorsa, başka sebep aramamıza gerek yoktur.

Big-four sadece bu sebeplerden biridir. Sonucu değil...

Yatmadan önce hayallerinizi kurmayı unutmayın…(!)

Selam ve Saygı ile... 26.08.2017



Selahattin İPEK
Bağımsız Denetçi
[email protected]


*ABD San Diego Eyalet Üniversitesi’nin 1950-2008 yılları arasında yayınlanmış, 1 milyon kitap üzerinde yapmış oldukları analiz…