Dünya çapında birçok ülkede seçimlerin yaşandığı bir yıldayız ve bazı ülkeler artık yeni bir iktidar ile yönetilecek. Bu süreçte, Türkiye’yi Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) seçimleri yakından ilgilendiriyor. Herkesin bildiği gibi, ABD seçimleri sonucunda Trump ikinci kez başkan olarak seçildi. Bu seçim, dünya ticareti açısından daha çok ticaret engelleri ve gümrük vergileri anlamına geliyor. Trump’ın iktidarda olduğu dönemdeki gibi “America first” politikası çerçevesinde korumacılığın daha fazla olduğu bir döneme tekrar girileceğini söyleyebiliriz.

Küresel salgın sonrası tedarik zincirinin bozulması, bölgesel savaşlar ile güvenli ve sürdürebilir ticaret yollarının aranması, Trump ile tekrar korumacılık rüzgârının esmesinin beklenmesi sonucunda yakın coğrafya ile ticaret daha da önemli hale geliyor. Bu doğrultuda, Çin ile AB arasında güvenli ve sürdürebilir bir ticaret yoluna ihtiyaç giderek artıyor. Ülkemizin de içinde olduğu Orta Koridor Projesi daha da önemli bir hâl alıyor. Bu kapsamda, geçen hafta TÜSİAD Küresel Tedarik Zinciri Çalışma Grubu’nda bir etkinlik gerçekleştirildi. Etkinlikte OECD ve EBRD raporlarına ilişkin değerlendirmelere yer verildi.

Orta Asya’da ulaşım ve ticaret bağlantılarının güçlendirilmesi gerekiyor

Avrupa Birliği, halihazırda Orta Asya'nın en büyük yatırım ortağı. AB ülkeleri, Orta Asya'daki doğrudan yabancı yatırımın yüzde 42'den fazlasını sağlıyor, bu oranın da tek başına ABD, Rusya ve Çin’den daha fazla olduğu söylenebilir. Aynı zamanda AB, ticaret anlamında da bölgenin ikinci büyük ticaret ortağı konumunda bulunuyor. Ocak ayında AB tarafından Avrupa-Orta Asya arasında sürdürülebilir ticaret ulaşımı konusunda Küresel Geçit Yatırım Forumu gerçekleştirilecek. Bu forumda “Küresel Geçit Projesi” entegrasyonu geliştirme, ticari ilişkileri güçlendirme ve sürdürülebilir yatırım fırsatlarının ortaklaşa takip edilmesi amaçlanıyor. Uzun vadeli olarak Avrupa ve Orta Asya’yı 15 gün veya daha kısa sürede birbirine bağlayan sürdürülebilir, rekabetçi ve akıllı bir koridor oluşturulması hedefleniyor. Projenin nihai hedefi de Avrupa’yı “küresel ulaşım üssü” haline getirmek. Bunun için dünya genelinde temiz altyapı finansmanı ve inşasıyla birlikte 300 milyar avroluk bir yatırım harekete geçirilmesi planlanıyor.

Orta koridor neden önemli?

Rusya'nın yaptırımlara hapsolması ve deniz ticaretinin dar boğazlarda kesintiye uğramasıyla birlikte (Örneğin, Süveyş’teki Evergreen krizi, jeopolitik risklerin bir sonucu olarak Husi’lerin Kızıldeniz’deki taşımacılığı sekteye uğratma girişimleri ya da Rusya-Ukrayna Savaşı) tedarik zincirlerini güvence altına almak için eski bir ticaret yolunun yeniden ortaya çıkmasına neden olacak gibi duruyor. Çin'in güneydoğu sahilini, kaynak zengini Orta Asya üzerinden Avrupa pazarlarına bağlayan kara yolu olan Orta Koridor (The Middle Corridor) boyunca trafik hızla artıyor. Trans-Hazar Uluslararası Taşımacılık Güzergahı Birliği'ne göre hacmin 2017'de 1,3 milyon metrik tondan 2021'de 586.000 tona düştüğü, 2022'de de yaklaşık 1,5 milyon tona hızla yükseldiği görülüyor. 2023'te ise 2,8 milyon ton olan hacim, 2024’te 3,2 milyon tonu aşma yolunda ilerliyor.

Süveyş’teki krize ek olarak, Güney Çin Denizi'ndeki jeopolitik çatışma ve Tayvan krizi, deniz taşımacılığının kırılganlığını tekrar odağa aldı. Bu durum da tedarik zincirlerinin güvenliğini sağlamak için ulaşım rotalarının çeşitlendirilmesi konusunun acil olduğunu gösteriyor. Orta Koridor’un ise Çin sahilini Avrupa'daki Polonya ve Romanya'ya bağlayan Hazar Denizi, Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye üzerinden Karadeniz'e uzanan çok modlu bir ulaşım yolu olacağı tahmin ediliyor.

Ne yapılmalı?

Dünya ticareti, küresel salgından sonra halen toparlanmaya devam ediyor. Ticaret hacmindeki bu toparlanmada bölgesel iş birliklerin de katkısı görülüyor. Özellikle ikinci Trump dönemi, iş birliklerinin daha da artacağına işaret ediyor. Bu noktada, bizim ve orta Asya ülkelerinin en önemli ticaret ortağı olan AB ile ticari ilişkileri daha da kritik oluyor. AB tarafında da bu ticaret hacmini artırma ve sürdürülebilir güvenli bir ticaret yolu için “Küresel Geçit Projesi” gerçekleştirme planı bulunuyor. Ülke olarak, bu geçiş projesinde yer alıp koridorun ülkemizden geçmesini sağlamada rol oynamamız gerekiyor. Coğrafi konumumuz nedeniyle, AB ile Asya arasında bir köprü olarak bu projeyi ekonomik avantaja çevirmeliyiz. Bu projenin hayata geçmesi için ülkeler arasında ortak bir yasal düzenleme gerekiyor. Ülkelerin eşya ticaretinde aynı belge kullanımı, elleçleme alanları, ülke geçişlerinde kolaylıkların sağlanması gibi konuları içerecek bir uluslararası anlaşma yapılmalıdır. Öte yandan, bu koridorun ülkemizden geçmesine ilişkin ulusal mevzuatta hem transit mevzuatının hem de gümrükleme süreçlerine ilişkin alt yapının geliştirilmesi de büyük önem arz ediyor.

Kaynak: VergideGündem | Sercan Bahadır