Yıl sonunda asgari ücrete yüzde 25 ile 30 arasında zam beklediğini ifade eden Sezer, bu artışın ekonomiyi daha da bozacağını dile getirdi: “Bu zam, asgari ücretliyi memnun edecek bir artış olmayacak ama daha yüksek bir artış ekonomiyi tamamen bozacaktır. Bir, maliyet enflasyonuna neden olacak. İki, işletmelerde işten çıkarmalar başlayacaktır.”
Yeminli Mali Müşavir Yılmaz Sezer, seçim öncesi ekonominin kötü seyrettiğini belirterek, "Sıkı para politikasına devam mı edilecek yoksa yeniden emisyon hacmi mi artırılacak belli değil. Seçim harcamalarının hoyratça yapılması piyasayı canlandırmakla beraber fiyatların artışını da gerektirecektir. Seçim keşke bir an önce olsa da ekonomi rayına otursa. Şu an pembe bir tablo çizemiyorum" dedi. Yıl sonunda asgari ücrete yüzde 25 ile 30 arasında zam beklediğini ifade eden Sezer, bu artışın ekonomiyi daha da bozacağını dile getirdi: “Bu zam, asgari ücretliyi memnun edecek bir artış olmayacak ama daha yüksek bir artış ekonomiyi tamamen bozacaktır. Bir, maliyet enflasyonuna neden olacak. İki, işletmelerde işten çıkarmalar başlayacaktır.”
Sezer, seçim öncesi ekonominin seyrini GAZETE DURUM'a değerlendirdi. Sezer'e sorduğumuz sorular ve yanıtları şöyle:
Seçim öncesi ekonominin seyrini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ekonominin seyri dünya genelinde sıkıntılı. Dünya geneli hariç ülkemizde de sıkıntı yaşanıyor. Seçime giderken bunun azalması mümkün görünmüyor. Şu an yaz ayından çıktık. Yaz ayı meyvenin, sebzenin bol olduğu, insanların evinin bahçesinde tarımını yaptığı ve aile bütçesine katkı sağladığı bir dönem. Ayrıca yurt dışında çalışan gurbetçi vatandaşların Türkiye'ye gelip döviz bıraktığı, ailesini rahat ettirdiği dönem. Bu yıl buna çok rastladık. Bunlar yaz dönemi için geçerli. Eylül ayıyla birlikte, okulların açılması, sebze meyvenin azalması, gelen yabancı vatandaşlarımızın sayısının azalması gibi durumlar ekonomiye yansıyacak. Ekonominin daha kötü olacağının bir göstergesi de şu; temmuz ayında asgari ücrete yapılan artış nedeniyle maliyet enflasyonu sarmalı başladı. Maliyet enflasyonu etkisi hemen ortaya çıkan bir durum değil. Önce maliyetler artar, daha sonra ürünlerin satış fiyatlarına yansır bu. Eylül ve ekim ayları da maliyet enflasyonuna yansıyacak.
Ayrıca seçim ekonomisine girilecek. Seçim ekonomisine girilmesiyle nasıl bir sisteme geçileceği belli değil. Sıkı para politikasına devam mı edilecek yoksa yeniden emisyon hacmi mi artırılacak belli değil. Seçim harcamalarının hoyratça yapılması piyasayı canlandırmakla beraber fiyatların artışını da gerektirecektir. Seçim keşke bir an önce olsa da ekonomi rayına otursa. Şu an pembe bir tablo çizemiyorum.
Enflasyon beklentiniz nedir?
Artık enflasyonu takip edemiyoruz. Çünkü açıklanan enflasyonun bir inandırıcılığı kalmadı. Herkes kendi yaşadığı enflasyonu baz alıyor. Mutfak harcamaları her hafta bir önceki haftaya göre artarak geliyor. Bu enflasyon oranlarıyla bu sene yeniden değerleme oranının yüzde 100'ün üzerinde açıklanacağı belli oldu. Kalan aylarda enflasyon 0 olsa bile bizim yeniden değerleme oranımız yüzde 100'ün üzerinde olacak. Dolayısıyla açıklanan enflasyonla gerçekleşen arasında bir uyumsuzluk var. Bunu hep beraber yaşıyoruz. Enflasyonun yüzde 100'ün bir hayli üzerinde olacağı çok net.
Yıl sonunda asgari ücretli, memur, emekli ve işçi maaşlarına nasıl bir artış yapılmasını bekliyorsunuz?
Bu bir kısır döngü. Asgari ücrete gelecek her zam, maliyet enflasyonu olarak hepimize geri dönecek. Yüzde 100 enflasyonun olduğu bir dönemde asgari ücretliye, memura, emekliye yüzde 50, yüzde 100 zam yapılması gerekiyor. Ama sistem bunu kaldırmaz. Asgari ücrete yüzde 20-25, maksimum yüzde 30 oranında zam gelecektir. Bu zam, asgari ücretliyi memnun edecek bir artış olmayacak ama daha yüksek bir artış ekonomiyi tamamen bozacaktır. Bir, maliyet enflasyonuna neden olacak. İki, işletmelerde işten çıkarmalar başlayacaktır. Çünkü sanayi gibi kâr marjının sınırlı olduğu işletmelerin bunu kaldırma imkanı yok.
Borsada yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce borsanın seyri nasıl olacak?
Borsa tamamen güven ve taleple alakalı. Güven, sadece ekonomiye değil, ülkeye ve sisteme olan güvenle ilgili. Borsanın hareketli olmasının en büyük nedeni yabancı yatırımcılar. Onlar şu an Türkiye'ye pek rağbet etmiyorlar. Enflasyonun yükselişi, ekonominin gidişatı gibi şartları öne sürerek girmek istemiyorlar. Dolayısıyla piyasa sığlaşıyor. Kredi verme konusunda seçici davrandıkları hatta kredi vermedikleri için işletmelerde nakit ihtiyacını halka arzlarla çözmek istiyorlar. Hatta geçen yıldan bu yana halka arz etmek için ciddi bir talep var. Halka arzların artığı bir yerde talep sınırlı olunca ister istemez fiyatların düşük kalması ya da böyle gitmesi normal gibi geliyor. Bu seçime kadar gidip, seçim ekonomisinden sonra toparlanması gereken bir süreç. İnsanlara güven enjekte ederken bunu artırabiliriz. Güven kazanılması için köklü sistemsel değişikliklerin gelmesi ve bunun anlatılması lazım. Bunlardan sonra ancak borsanın gelişimi üzerinde bir şeyler söylememiz mümkün.
Yılmaz SEZER