Şirketlerin yönetimleri üzerinde söz sahibi büyük hissedarlarla, küçük hissedarlar arasında şirketlerin net kârının dağıtılıp dağıtılmayacağı her zaman problem olmaktadır. Şirketi yöneten büyük hissedarlar şirket kârının dağıtılmaması yönünde karar alırken küçük hissedarlar büyük bir umutla kârın dağıtılacağı günü beklerler. Kaldı ki sermaye şirketlerinin kuruluşundaki temel amaç ticari faaliyetler sonucu belli bir kâr elde edip bu kârı hissedarlarına dağıtmaktır. Yani bir bakıma ortaklarının servetlerini maksimize etmektir. Kâr paylaşımının olması şirketleri kooperatiflerden, dernek ve vakıflardan ayıran en önemli özelliktir. Bu sebeple, eğer bir şirket yıllardır kâr elde etmesine rağmen hiç kâr dağıtmıyor, sürekli kârın yedek akçelere ayrılmasına karar veriyorsa, şirket kuruluş amacına aykırı hareket ediyor demektir..
Sermaye şirketleri olan limited ve anonim şirketlerin ortaklarına dağıtacakları kâr paylarını TTK, ana sözleşme ve genel kurul kararları ile belirlerler. Şirket genel kurulları kârlarının tamamını veya bir kısmını dağıtma kararı alabilecekleri gibi, hiç kâr dağıtmama kararı da alabilirler. Dağıtılmayan kârlar, yedek akçelere ayırılır. Şirket cari yılda net kâr elde etmemiş olsa da, geçmiş yıllardan yedek akçelere ayırdığı paraları yine de kâr payı olarak dağıtabilir. Ancak uygulamada görülmektedir ki; şirketlerin geçmiş yıl kârlarının dağıtımı ile ilgili yıl bazında herhangi bir süre sınırlaması söz konusu olmadığından bilançolar üzerinde yapılan incelemelerde, geçmiş yıl kârlarının sermaye tutarına göre kat kat fazla hale geldiği, on yıldan fazla süre dahi kâr dağıtımı yapılmağı görülmektedir. Oysa kârların dağıtılmayıp uzun yıllar bekletilmesi sermaye şirketlerinin kuruluş amacıyla çelişmektedir.
Kârların Dağıtılmama nedeni ne olabilir?
- Ülkemizde ortakların stopaj yüküne maruz kalmamak için kâr dağıtımı gerçekleştirmediği görülmektedir. (Kâr dağıtımı gerçekleştirse stopaj yükümlüğü doğacak ve ortağın elde edeceği kâr azalacaktır.)
- Özellikle kurumsallaşmamış şirketlerde ortaklar kârı dağıtmak yerine öz kaynaklarda tutmayı tercih ederek vergi planlaması yapmaktadırlar.
- Geçmiş yıl kârlarını vergiye tabi olmadığı için ortaklar (genel kurul) devamlı olarak sermayeye ekleme yoluna da gidilebilmektedir
Sermaye şirketlerinde Ticaret Kanunundan doğan kâr dağıtma zorunluluğu var mıdır?
Türk Ticaret Kanunu
III - Kâr payı ile yedek akçeler arasında ilgi
MADDE 523- (1) Kanuni ve esas sözleşmede öngörülen isteğe bağlı yedek akçeler ayrılmadıkça pay sahiplerine dağıtılacak kâr payı belirlenemez.
(2) Genel kurul;
a) Aktiflerin yeniden sağlanabilmesi için gerekliyse,
b) Bütün pay sahiplerinin menfaatleri dikkate alındığında, şirketin sürekli gelişimi ve olabildiğince kararlı kâr payı dağıtımı yönünden haklı görülüyorsa,
Kanunda ve esas sözleşmede öngörülenlerden başka yedek akçe ayrılmasına da karar verebilir.
(3) Esas sözleşmede hüküm bulunmasa bile, genel kurul, şirketin işçileri için yardım sandıkları ve diğer yardım örgütleri kurulması veya bunların sürdürülebilmesi amacıyla veya diğer yardım ve hayır amaçlarına hizmet etmek üzere, bilanço kârından yedek akçe ayırabilir.
Zorunluluğun dayandırıldığı Ticaret Kanununun ilgili bu maddesinin yedek akçe ile ilgili bir düzenleme olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Ticaret Kanunu gerekse mevcut yargı kararları dikkate alındığında evet cevabı vermenin mümkün olmadığı görülmektedir.
Genel Kurulun kâr dağıtmamama kararı alması keyfi bir durum mudur?
Eğer şirketin mali durumu iyi, yedek akçeleri yeteri düzeyde ise, genel kurulun yine de kâr dağıtmama kararı alması, kararın iptal sebebi olabilir. Hatta daha ileri gidelim, şirket uzun yıllardan beri kâr dağıtmıyor, hep yedek akçelere aktarıyorsa, bu durum şirket için bir fesih sebebi dahi olabilir.
Önemle belirtmekte fayda var, bazı durumlarda en az yüzde 5 kâr payı dağıtılması mecburdur. Örneğin, şirket kurucularına, yönetim kurulu üyelerine imtiyaz olarak şirket kazancından pay dağıtılıyorsa, kanunen önce bütün ortaklara en az yüzde 5 kâr payı dağıtılması zorunludur. Kanuni yedek akçeler tamamlandıktan sonra genel yedek akçe ayrılmak isteniyorsa, yüzde 5 kâr payı dağıtma zorunluluğu yine vardır.
Borsa şirketleri ayrıca ana sözleşmelerine dağıtılacak en az kâr oranını yazmak ve şirket kâr ederse bunu dağıtmak zorundadırlar. Bu, küçük borsa yatırımcısını korumak için kabul edilmiş bir zorunluluk.
Dağıtılmamış kârların zaman aşımına uğraması veya şirkete irat (gelir) kaydedilmesi söz konusu mudur?
TBK’ nın 146 ve 147’inci maddeleri incelendiğinde, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacağın 10 yıllık zaman aşımına tabi olduğu; kira bedelleri, anapara faizleri ve ücret gibi diğer dönemsel edimler için ise bu sürenin beş yıllık zaman aşımına tabi olduğu görülmektedir.
Zamanaşımı süresi, şirketlerin tahvil faizi borçlarında, tahvilin faizinin ödeme vadesinden itibaren başlar. Kâr paylarında ise zamanaşımı, yetkili organ tarafından kârın dağıtılması için öngörülen tarihten itibaren başlar. Örneğin bir anonim şirkette genel kurul tarafından kâr dağıtımı kararı verildikten sonra her hangi bir tarih belirtilmemişse genel kurul tarihinden, eğer kârın dağıtımı için bir tarih belirlenmişse veya tarih belirleme yetkisi yönetim kuruluna bırakılıp da yönetim kurulunca bir tarih belirlenmişse bu tarihten itibaren zamanaşımı süresi işlemeye başlar.
Zaman aşımı sonrasında hak sahiplerine ödenecek kâr payı eksik borç halini almaktadır. Bu borcun karşılığını oluşturan değerler şirketin serbestçe tasarruf edebileceği öz varlığa dönüşmektedir.
Ancak bu değerlerin serbest tasarrufu ile ilgili ana sözleşmede bir hüküm olup olmadığı, bir hüküm olmaması halinde şirketin genel kurulunda durum değerlendirildikten sonra alınacak karar doğrultusunda serbest tasarruf etme veya etmeme yönünde işlem yapılması daha doğrudur.
Şirketin zaman aşımı süresi geçmiş olan hisse senetlerine ödenecek kâr paylarını serbestçe tasarrufu nitelik itibariyle, bir kazanç değil, ivazsız edinilen bir değerdir. Bu değerler bir bedel veya borç yüküne girmeden karşılıksız elde edildiğinden, VİVK’ nun 16. maddesine göre hesaplanan verginin beyan edilip ödenmesi gerekebilir.
Devamında söz konusu işlem nitelik itibariyle bir kazanç değil, ivazsız edinilen bir değerdir. Diğer taraftan, (intikal vergisi ödenen) ortaklara borçlardan çıkarılarak geçmiş yıl kârları hesabında veya öz kaynaklar altında izlenmesi gereken bu değerler, Gelir Vergisi Kanunu’nun 38’inci maddesine göre, ticari kazanç tespitinde teşebbüs öz sermayesinin hesap dönemi başı ve sonundaki değerler arasındaki olumlu farkın hesaplanması sırasında işletmeye ilave olunan değer olarak tespit edilen tutardan indirilip indirilmemesi konusunda özelge almakta fayda olacağı kanaatindeyim.
“Zamanaşımı, süresi içerisinde şirketten tahsil edilmemiş kâr payları ile tahvil faizlerinin akıbeti, 2308sayılı Şirketlerin Müruru Zamana Uğrayan Kupon Tahvilât ve Hisse Senedi Bedellerinin Hazineye İntikali Hakkında Kanun uyarınca Hazine’ye aktarılan kâr payları için Anayasa Mahkemesi (AYM), 10.04.2019 tarih ve E. 2018/136, K. 2019/21 Nolu Kararı ile şirketin ortaklarına ödenmesine karar verilen ancak ödeme işlemi yapılmayan kâr paylarının Hazine’ye aktarılmasına ilişkin itirazın Anayasa’ya aykırılığına karar vererek, 12.06.1933 tarih ve 2308 sayılı Kanun’un 1., 2., 3. ve 4. maddelerini iptal etti. Bu karar 20.06.2019 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı”.
Tasfiye halinde veya sermaye azaltılması durumunda dağıtılmayan geçmiş yıl kârlarının durumu ne olacaktır?
Vergi İdaresi’nin son dönemde genellik kazanmış görüşlerine göre, önceki yıllarda şirket sermayesine eklenmiş olan geçmiş yıl karlarının, şirketin sermaye azaltımı yapması veya tasfiye edilmesi sebebiyle ortaklara dağıtılması durumunda, kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapılması gerektiği ifade edilmektedir..
(Aynı şekilde daha önce sermayeye eklenmiş olan pasif kalemlere ait enflasyon fark hesaplarının, şirketin sermaye azaltımı yapması veya tasfiye edilmesi sebebiyle ortaklara dağıtılması halinde, işletmeden çekilen tutarların öncelikle kurumlar vergisine tabi tutulması, vergi sonrası dağıtılan kazancın da kar dağıtımına bağlı vergi kesintisine tabi tutulması gerekmektedir.)
Ancak; tasfiyenin zararla sonuçlanması sonucu oluşacak tasfiye zararının geçmiş yıl kârlarından mahsubu kâr dağıtımı sayılmamaktadır.
Dağıtılmamış kârlar bilançoda nasıl gösterilir?
1 Seri No.lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği’ nde OLAĞANÜSTÜ YEDEKLER ve GEÇMİŞ YILLAR KARLARI hesapları, “Olağanüstü Yedekler, sermaye şirketlerinde Genel Kurul tarafından ayrılmasına karar verilen olağanüstü yedek akçeler ile dağıtım dışı kalan karların yer aldığı hesaptır.” “Geçmiş Yıllar Karları, geçmiş faaliyet dönemlerinde ortaya çıkan ve işletme sahibine veya ortaklarına dağıtılmamış bulunan kârlardan ilgili yedek hesaplarına alınmayan tutarların izlendiği hesaptır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Buna göre, Şirket Genel Kurulu’ nda, dönem kârının ne şekilde değerlendirileceği konusunda herhangi bir açıklama yapılmadığı takdirde söz konusu tutarın GEÇMİŞ YILLAR KÂRLARI hesabında izlenmesi, şirket genel Kurulu’nun dönem kârının dağıtılmayan kısmının olağanüstü yedek olarak ayrılması yönünde karar vermesi durumunda dönem kârının OLAĞANÜSTÜ YEDEKLER hesabına aktarılması gerekmektedir.
542 OLAĞANÜSTÜ YEDEKLER HESABI
542 Olağanüstü Yedekler Hesabı: Sermaye şirketlerinde Genel Kurul tarafından ayrılmasına karar verilen olağanüstü yedek akçeler ile dağıtım dışı kalan kârlar bu hesapta yer alır.
542 Olağanüstü Yedekler Hesabının İşleyişi: Yedekler faaliyet yılı kârından mahsup edilmek suretiyle bu hesaplara alacak kaydedilir.
BORÇ |
542 OLAĞANÜSTÜ YEDEKLER HESABI |
ALACAK |
|
AZALIŞLAR |
ARTIŞLAR |
||
Faydalı olması ümidiyle…
Özkan ÇİNAR
Mali Müşavir/SPK Denetçisi
Yönetim Danışmanı/Eğitmen