Değerli okurlar, mart ayı yaklaşıyor. Bu demektir ki, gelir vergisi beyanname verme süresinin başlamasına da az kaldı. Bana gelenlerden; kimlerin gelir vergisi beyannamesi vereceği ile ilgili sorular arttı. Özellikle orta ve üst düzey ücret geliri olanlara ilişkin sorular ağırlıklı.

Bu nedenle, ücret gelirlerinin yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan zorunluğuna ilişkin bir yazı hazırlıyorum.

Ancak öncelikle ücretlilere ilişkin vergi tarifesinin anayasaya uygunluğunu tartışmak istiyorum. 

Ücret gelirleri nasıl vergilendirilir?

Öncelikle ifade etmem gerekirse, şahsi gelirlerin beyan yoluyla vergilendirilmesi genel ilke olmakla birlikte, bugün itibariyle beyan yoluyla vergilendirilen gelirler vergi sistemimizde istisnai bir durum oluşturuyor.

Bugün gelir vergisi sistemimizde beyan esasının çok sınırlı bir uygulama alanı bulduğunu söylemek sanırım yanlış olmaz.

Bu konuyu “Gelir vergisinde beyan esasından hızla uzaklaşıyoruz” başlıklı yazımda eleştirmiştim. Merak edenler yazıya buradan ulaşabilirler.

Ücret gelirlerinde de beyan esası geçerlidir. Ancak belli durumlarda ilgili yıl ücret gelirleri için geçerli beyan sınırlarına bağlı olarak ücret gelirleri için beyanname verme gereği doğabilir. Eskiden bu olasılık çok düşüktü ancak 2019 yılında yapılan yasal değişiklikle tek işverenden alınan ücretler dahi belli bir tutarı aştığında beyanname ile beyan eşitlemek zorunda.

Ücretler stopaj yoluyla da vergilendirilse, yıllık beyana da konu olsa artan oranlı vergi tarifesi uygulanıyor!

Ücretler ve ücret sayılan ödemeler, gelir vergisi tarifesi uygulanmak suretiyle aylık (10 ve daha az hizmet erbabı çalıştıranlarda 3 aylık) dönemler itibariyle verilecek muhtasar beyannamelere istinaden stopaj (tevkifat veya kesinti) yoluyla vergilendiriliyor. 

Vergi sorumlusu işverenler tarafından kesilen vergilere ilişkin muhtasar beyanname, izleyen ayın 26’ncı günü akşamına kadar vergi dairesine veriliyor ve ücretten kesilen vergiler beyan süresi içinde ödeniyor.

İşverenlerce ödenen ücretler üzerinden kesilerek vergi dairesine ödenen vergiler, yıllık beyanname verilmesine gerek bulunmadığı durumlarda (bu durumları sonraki yazımda açıklayacağım) nihai vergi niteliğini alıyor.

Ücretlere ilişki vergi tarifesi Anayasa'ya uygun mu?

Geçmişte Anayasa Mahkemesi (AYM), ücret gelirlerine ilişkin ayrı uygulanan vergi tarifesinin kaldırılarak tüm gelirlere aynı vergi tarifesinin uygulanmasını “ayırma kuramı” çerçevesinde doğru bulmamış ve vergi tarifesi değişikliğine ilişkin düzenlemeyi iptal etmişti.

Nedense işçi örgütleri bu iptal kararını layıkıyla takip etmediler!

Oysa AYM önemli bir mesaj vermişti.

Bu iptal kararını gençlerin hatırlamaması doğal ancak bugünkü tarifenin Anayasa'ya uygunluğunu doğru değerlendirebilmek için AYM’nin söz konusu iptal kararını hatırlamak gerekir. 

Hatırlayalım.

2005 yılı sonuna kadar uygulanan sistemde ücret gelirleriyle diğer gelirler için farklı vergi tarifesi söz konusu idi. Ücret gelirleri her dilimde diğer gelirlere nazaran 5 puan düşük vergilendirilmekteydi. Bu uygulama 2006 yılı başında değiştirildi. İkili tarife esasına son verilerek, tüm gelirler için tek tarife benimsendi. Ayrıca gelir dilimleri azaltıldı. Yapılan değişiklik ücret dışındaki gelirlerin vergi yükünü önemli ölçüde azaltırken orta ve yüksek ücret geliri elde edenlerin vergi yükü ağırlaştırıldı.

Anayasa Mahkemesi, tarifede yapılan değişikliğin ücretliler aleyhine sonuç doğurduğu gerekçesiyle yeni tarifede yer alan en üst gelir dilimine ilişkin vergi oranı yüzde 35'in uygulanmasını Anayasa'ya aykırı bularak söz konusu oranı ücretliler yönünden iptal etti. İptal kararının 8.7.2010 tarihinde yürürlüğe girmesi ile birlikte ücret gelirlerine en üst gelir dilimine ilişkin vergi oranının (o dönemde yüzde 35’in) uygulanabilmesinin yasal dayanağı ortadan kalktı. 

Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararının gerekçeleri nelerdi?

Anayasa Mahkemesi'nin iptal gerekçesi, yeni tarifenin (yüzde 35'lik dilime giren) ücretlinin vergi yükünü Anayasamızın 73. maddesinde hüküm bulun "mali güce göre vergi ödeme" ilkesine aykırı olarak ağırlaştırılmış bulmasıydı.   

Yüksek Mahkeme, kararının gerekçesinde, vergi adaletinin sağlanması için vergilendirmede farklı nitelikteki gelirlerin ayrı vergilendirme yöntem ve oranlarına tabi tutulmasının gereğini, diğer deyişle gelir, servet veya harcamanın vergilendirilmesinde konulara, nitelik veya miktarlara göre ayrı yükümlülükler ve oranlar belirlenebileceğini vurgulamıştı. 

Böylelikle "vergilendirmede ayırma prensibini" net bir şekilde ortaya koyan Yüksek Mahkeme, ücret gelirlerinin diğer gelir unsurlarına göre salt emeğe dayalı olarak elde edilen gelir niteliğinde olması ve vergi baskısının yüksekliği nedeniyle özellikle bu geliri elde edenlerin ekonomik durumları ile vergi oranları arasında doğrudan bir bağlantının kurulmaması ve ücretlilerden vergi alınırken gelirin niteliği ve mali gücün göz ardı edilmesinin düşünülemeyeceğini ifade etmişti.

Mahkeme kararında ayrıca, anayasanın 55. maddesindeki "adaletli bir ücret elde etme" ilkesi gereği devletin "adaletli bir ücret" için tedbir alma görevini de gündeme getirmişti.

İptal kararına gecikmeli de olsa bir yasal düzenleme ile uyum sağlanmaya çalışıldı ancak maalesef yapılan düzenleme AYM iptal kararının gerekçelerini karşılamadı.

Çünkü yeni (ve mevcut) tarifede Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararına rağmen en üst gelir dilimine ilişkin oran ücret gelirleri için de uygulanıyor. 

Mevcut uygulamada ücret gelirlerine yönelik sağlanan tek avantaj, düşük bir ücret aralığı için 8 puan düşük oranda vergileme avantajı sağlanması ile sınırlıdır.

2023 yılı tarifesine göre, ücret gelirlerine sağlanan maksimum vergi avantajı (500.000–370.000) x %8= 14.400 TL ile sınırlıdır. 

2024 tarifesine göre bu vergi indirimi avantajı, (870.000-580.000) x %8= 23.200 TL’dir.

Yani yasa koyucu AYM iptal kararını bu tutarla sınırlı olarak dikkate almıştır. 

Özetle; yapılan yasal düzenleme AYM’nin iptal gerekçelerini karşılamamıştır. Çünkü AYM en yüksek gelir vergisi oranını ücret gelirleri açısından iptal etmiştir. Buna göre ücret gelirleri açısından bu oranın artık hiç uygulanmaması gerekir. Oysa mevcut düzenlemede bu oran ücretliler için de muhafaza edilmektedir. Yapılan düzenleme sadece yüzde 27 oranıyla vergilendirilecek tutarın bir miktar yükseltilmesinden ibarettir. 

Anayasa Mahkemesi kararları bağlayıcıdır. Diğer deyişle Yüksek Mahkemenin verdiği karar; yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar. 

Yasama organı da iptal kararının gerekçesi ile bağlıdır. Nitekim bir Anayasa Mahkemesi kararında, yasama organının, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından sonra aynı konuda yeni bir yasa yaparken Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesinde gösterilen iptal nedenlerini dikkate alması gerektiği; Anayasa Mahkemesi kararlarıyla bağlılığın, Anayasa Mahkemesi'nin kararlarındaki iptal gerekçesiyle de bağlılığı içerdiği açıkça ifade edilmiştir (Anayasa Mahkemesi'nin 24.05.1988 gün ve E.1988/11, K.1988/1 sayılı kararı). 

Oysa iptal kararı üzerine yapılan/mevcut düzenleme iptal kararının gerekçelerine bu açıdan uygun bulunmamaktadır.  

Ne ilginçtir ki, mevcut düzenleme iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi gündemine bugüne kadar taşınmamıştır. 

Ancak bunun için geç kalınmış değildir.

İhtirazî kayıtla verilecek 2023 yılı gelir vergisi beyannamelerine dayanılarak yapılacak tahakkuklara karşı açılacak davalarda Anayasa'ya aykırılık iddiasında bulunulması olanak dahilindedir.

Bilindiği gibi, Anayasamıza göre bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, “somut norm denetimi” denilen itiraz yoluyla AYM’ye, itiraz konusu kuralın iptali istemiyle başvurabilir ve AYM’nin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakabilir.

Kaynak: T24 | Erdoğan SAĞLAM