KrV üzerinden elde edilen gelirin ne şekilde vergilendirileceği konusunda, öncelikle iki soruya cevap vermek gerekir: (i) KrV üzerinden elde edilen gelir, Gelir Vergisi Kanunu (GVK) kapsamına girmekte midir ve girmekteyse ne tür bir gelirdir? (ii) geliri kim, bir gerçek kişi mi yoksa kurum mu elde etmektedir? Hemen belirtelim ki, vergi hukukunda gerçek kişi “insanlar”ı, kurum ise başta “sermaye şirketleri” olmak üzere, Kurumlar Vergisi Kanunu’nda belirtilen iktisadi işletmeleri ifade eder.
KrV üzerinden farklı şekillerde gelir elde etmek mümkündür: Örneğin, KrV alım-satımı yapılan ticari bir platform kurulabilir, KrV saklama hizmeti sunulabilir, KrV konusunda danışmanlık hizmeti verilebilir.
Bu tür faaliyetleri gerçek kişilerin yapmasının mümkün olması halinde, mevcut GVK kapsamında ticari kazanç ya da serbest meslek kazancı elde ediliyor olacaktır. Her ikisi için de, başka şartların yanısıra, faaliyetin bağımsız ve devamlı şekilde yapılıyor olması zorunludur. Verginin mükellefi ise, söz konusu ticari ya da serbest meslek faaliyetini gerçekleştirerek, geliri elde eden kişidir.
KrV ticari platformu üzerinden bireysel yatırımcıların kendi kişisel malvarlığı için KrV satın alması ve fiyat yükseldiğinde bunları satarak gelir elde etmeleri halinde, görüşümce burada bir değer artış kazancından (DAK) söz konusu olacaktır.
Nitekim, Türk GVK’nın menşe ülkesi olan Almanya’da, bireysel yatırımcıların -bir yıllık spekülasyon süresi içinde elde ettikleri- bu tür gelirleri DAK olarak vergilendirilmektedir, Alman Danıştayı’nın (BFH) kararı da bu yöndedir.
Alım-satımda ortaya çıkan zararın, diğer gelir unsurlarından indirilmesi mümkündür. Buna karşılık, ülkemizde yürürlükteki GVK’da, KrV, üzerinden değer artış kazancı elde edilebilecek iktisadi kıymetler arasında sayılmadığından, bu tür gelirler halihazırda gelir vergisi dışında kalmaktadır.
KrV üzerinden “irad” geliri elde edilip edilemeyeceğine gelince, bu, KrV’nin türü ve özellikleriyle ilgili bir konudur. Tüm kripto varlıkların aynı özelliklere sahip olmadıklarını unutmamak gerekir.
Diğer yandan, her ne kadar 16.04.2021 tarihli “Ödemelerde Kripto Varlık Kullanılmamasına Dair Yönetmelik” KrV’nin bir sermaye piyasası aracı olmadığını belirtmekteyse de, Hükümet kanadından son dönemde yapılan açıklamalardan, Sermaye Piyasası Kanunu’na (SerPK) KrV ile ilgili düzenlemeler getirileceği anlaşılmaktadır.
Sermaye piyasasını düzenlemekte olan SerPK’nın kapsamına giren önemli konulardan biri de, sermaye piyasası araçları, bunların ihracı, işlem gördüğü piyasalar ve piyasa işleticileridir. Dolayısıyla, KrV’nin SerPK’da düzenlenme ihtimali, KrV’nin bir sermaye piyasası aracı olarak kabul edilmesi ihtimalini ortaya çıkarmaktadır.
Bu durumda, bireysel yatırımcı bakımından, -eğer doğası elveriyorsa- KrV’yi elden çıkarmaksızın onun üzerinden elde ettiği gelir, menkul sermaye iradı olacaktır. Ancak, görüşümce, KrV “bir değer veya hakkı” ifade eden gayri maddi varlık (/gayri maddi iktisadi kıymet) olduğuna göre, bunu bir “gayri menkul sermaye” olarak kabul etmek daha doğrudur.
GVK md.70’in ilk fıkrasının 5’inci bendine bu yönde yapılacak bir ekleme, bireysel yatırımcının -eğer doğası elveriyorsa- KrV’nin kiralanması yoluyla elde ettiği gelirin gayri menkul sermaye olarak vergilendirilmesine imkan vereceği gibi, alım-satımı halinde ortaya çıkan DAK’nın vergilendirilmesini de kendiliğinden sağlayacaktır.
Zaten, şu aşamada bireysel yatırımcının esas itibariyle KrV alım-satımı üzerinden gelir elde ettiği unutulmamalıdır. Yukarıda sayılan tüm bu gelirlerin bir gerçek kişi değil de kurum (örneğin bir anonim şirket) tarafından elde edilmesi halinde ise, kurum kazancı söz konusu olur ve bu kazanç kurumlar vergisine tabi olur.