ABD’den yapılacak ithalata yüzde 84’lük gümrük vergisi getiren Çin için­se gümrük vergileri tekrar artırı­larak yüzde 125’e çıkarıldı. Beyaz Saray ayrıca Çin’in fentanil üreti­mindeki rolüne atfen ilave yüzde 20’lik bir tarife daha ekledi; böy­lece Çin’e toplam vergi oranı fiilen yüzde 145’e ulaştı . Peki, atılan bu geri adımın ve Pekin’e karşı sergi­lenen katılığın nedeni ne?

Stratejik ve çok katmanlı bir hamle

Trump yönetiminin gümrük vergileriyle ilgili aldığı bu iki yön­lü karar; -bir yandan birçok ülke­ye karşı yumuşama, diğer yandan Çin'e yönelik sertleşme- strate­jik ve çok katmanlı bir dış ticaret ve jeopolitik hamle olarak yorum­lanabilir. Bu geri adımın ve eşza­manlı Çin’e karşı uygulanan sert politikanın birkaç temel nedeni var.

1- Müttefikleri kaybetmeden Çin'e karşı koalisyon kurma arayışı

* ABD, Trump döneminde ‘Ön­ce Amerika’ politikasıyla birçok ülkeyle ticari gerilim yaşamıştı. Ancak Çin'e karşı yalnız hareket etmenin etkisiz kaldığı anlaşılın­ca, Washington 70’ten fazla ülkey­le görüşmeler planlayarak ticaret alanında bir ‘ittifak’ oluşturmayı amaçladı.

* Avrupa, Japonya, Güney Kore gibi geleneksel müttefiklerle iliş­kiler yeniden düzenlenmek iste­niyor.

* Bu ülkelerin desteğiyle Çin’e karşı daha etkili bir ekonomik bas­kı uygulanması hedefleniyor.

2- ABD ekonomisindeki bas­kılar ve iç politika dinamikleri

* Trump yönetiminin yüksek vergileri özellikle Amerikan sana­yisini koruma amacıyla gündeme gelmişti. Ancak:

* Artan ithalat vergileri nede­niyle enflasyonist baskılar ve üre­tim maliyetlerinde artış yaşandı.

* Amerikalı çiftçiler ve sanayi­ciler, ithal girdilere yüksek vergi ödemek zorunda kaldıklarından Trump yönetimine baskı yaptı.

* 2025 seçimleri yaklaşırken hızla belirginleşen orta sınıf seç­meni kaybetmeme kaygısı, bazı ge­ri adımları beraberinde getirdi.

3- Çin’e karşı kararlılık mesa­jı: Sinyal gönderme stratejisi

* Trump yönetimi geri adım gibi görünen bu süreçte Çin’e yönelik tavrını daha da sertleştirerek bir denge politikası izliyor:

* Çin’in ‘Devlet destekli tekno­loji transferi’, ‘adil olmayan tica­ret uygulamaları’ ve ‘casusluk faa­liyetleri’ gibi konular uzun süredir eleştiriliyordu.

* İthalata yüzde 125 gibi rekor bir gümrük vergisi uygulanarak, Çin’e karşı caydırıcılık artırılıyor.

* Aynı zamanda müttefiklere “Sizle iş birliğine açığız, ama Çin’e karşı netiz” mesajı verilmiş oluyor.

4- Jeopolitik rekabetin eko­nomik araçlarla yürütülmesi

* Bu karar yalnızca ekonomik değil, jeopolitik bir stratejinin par­çası olarak da okunabilir:

* Çin’in ‘Kuşak ve Yol’ projesi ve Asya-Pasifik’teki etkisi, ABD tara­fından uzun süredir tehdit olarak görülüyor.

* Yüksek vergi politikası, Çin mallarının küresel pazardaki reka­bet gücünü azaltmayı hedefliyor.

* Ayrıca ABD, Çin’in yarı ilet­kenler, yapay zekâ ve kritik mi­neraller gibi stratejik alanlardaki yükselişine karşı ticaret bariyerle­riyle karşı koymaya çalışıyor.

Büyük bir santranç hamlesi

Trump yönetiminin bu hamlesi, yüzeyde ‘geri adım’ gibi görünse de daha büyük bir satranç hamlesinin parçası. Bu kararlarla, müttefik­lerle köprüler yeniden kurulmaya çalışılırken, Çin’e karşı ekonomik ve siyasi baskı dozajı artırılıyor. Bu dinamiklerin gelecek aylarda küresel ticaret sisteminde yeni it­tifaklar, tedarik zinciri kaymaları ve jeopolitik kırılmalar yaratma­sı olası.

Küresel biek güreşine döndü(1, 2)

Trump’ın 2025 yılında aldı­ğı gümrük vergisi kararı, küre­sel ekonomi ve diplomasiyi sar­san cesur ama riskli bir hamle­dir. Bir yandan ABD’nin onlarca yıllık ticaret politikasında görül­memiş oranda tarifelerle ‘şok ve dehşet’ stratejisi uygulanmış; di­ğer yandan bu strateji planlı bir geri adım ile müzakereye alan aç­mıştır. 90 günlük tarife molası, Trump’ın ‘tehdit ve sonra müza­kere’ yaklaşımının bir tezahürü olarak, ABD’ye kısa vadede nefes alma ve ilişkileri yeniden tanım­lama imkânı vermiştir. Scott Bes­sent liderliğinde başlatılan yoğun diplomasi trafiği, ABD’nin müt­tefiklerini yanına çekme ve Çin’i yalnızlaştırma çabasına işaret ediyor. (3)

Bu süreçte ABD, geleneksel it­tifaklarını zorlasa da tamamen koparmadı; aksine ekonomik çı­karlar için yeniden pazarlık ma­sasına oturttu. Çin ile yaşanan ger­ginlik ise, ticaret savaşını adeta küresel bir bilek güreşine dönüş­türdü. Yüzde 125 (toplamda yüzde 145) gibi rekor tarifeler ve yüzde 84 misillemelerle iki dev ekonomi karşılıklı yaralar aldı .(4, 5)

ABD ekonomisi, bu hamlenin yansımalarını ithal malların pa­halılaşması, enflasyonist baskı, ih­racat kayıpları ve finansal dalga­lanmalar şeklinde hissetti. Sanayi ve tarım sektörleri özellikle etki­lendi; sanayi yüksek maliyet ve be­lirsizlikle boğuşurken, tarım kesi­mi pazar daralması sorunu yaşadı. Yine de Trump yönetimi bu zor­lu dönemde bazı kazanımlar elde etmeyi umarak hızlı müzakereler yürüttü.

Dış politika boyutunda, Trump’ın kararı ABD’nin güç poli­tikasını vurguladı: Ticaret ortakla­rına sert yaptırımlar uygulayarak ABD’nin çıkarlarını dikte ettirme­ye çalışmak ve rakip gördüğü Çin’i tecrit etmek. Bu strateji, müttefik­lerde kısa vadeli tavizler kopar­sa da uzun vadede ABD’ye duyu­lan güveni sorgulattı ve alternatif arayışları tetikledi. Küresel tica­ret sistemi, bu dönemde ciddi bir sınavdan geçti; çok taraflılık ilkesi yerini büyük güçlerin bilek güreşi­ne bıraktı. Trump’ın 2025 tarifeler kararı, etkileri itibarıyla hem eko­nomik hem jeopolitik sonuçlar do­ğurarak tarihe geçti. Önümüzdeki dönemde kritik soru, 90 günlük sü­renin kalıcı anlaşmalarla sonuç­lanıp sonuçlanmayacağıdır. Eğer Trump yönetimi müttefiklerle kayda değer anlaşmalar imzalayıp cepheyi konsolide ederse, Çin üze­rinde baskı artacak ve belki Pekin’i de masaya çekebilecektir. Böylece küresel piyasalarda bir miktar is­tikrar sağlanabilir. Aksi takdirde, yani 90 gün sonunda anlaşma çık­maz ve tarifeler tam kapsamıyla geri dönerse, küresel ticaret sava­şının daha sert ikinci raundu baş­layacaktır. Bu durumda dünya eko­nomisini resesyona sürükleyecek kadar ciddi bir kriz tetiklenebilir, zira hem ABD hem diğer ekonomi­ler böylesine yaygın bir tarife du­varından büyük zarar görür.

Sonuç itibarıyla 2025’te Trump’ın tarifeleri askıya alıp Çin’e yüklenme kararı, yüksek riskli bir pazarlık oyunu olarak de­ğerlendirilebilir. Önümüzdeki ay­larda diplomasinin başarılı olup olmayacağı, bu hamlenin nihai olarak ustaca bir stratejik manev­ra mı yoksa küresel ekonomik is­tikrarı bozan bir hata mı olduğu­nu ortaya koyacaktır. Şimdilik gö­rünen, ABD’nin geleneksel ticaret politikasından radikal sapmalar içeren bu dönemin, dünya ticaret tarihine çalkantılı bir sayfa olarak yazıldığıdır.

1-https://www.foxbusiness.com/eco­nomy/scott-bessent-says-up-70-nati­ons-want-negotiate-over-trumps-tariffs

2-https://www.reuters.com/busi­ness/trump-trade-team-chases-90-de­als-90-days-experts-say-good-luck-wit­h-that-2025-04-12

3-https://www.reuters.com/world/us/ bessent-says-trump-can-likely-reach-ta­riff-deals-with-us-allies-2025-04-09

4-https://www.pbs.org/newshour/ world/china-reaches-out-to-other-nati­ons-as-trump-layers-on-tariffs

5-https://www.investopedia.com/whi­ch-countries-are-retaliating-and-whi­ch-are-negotiating-trump-s-tariffs-up­date-11711796

Kaynak: Dünya | PROF. DR. MURAT KOÇ Çağ Üniversitesi Rektörü