Adamın koyunları vardır ancak kurt sürekli gelip yemektedir. Adamcağız buna bir çare arar, köydeki akil adama (!) gider. Nöbet tutmasına ve hatta çoban köpeklerine rağmen kurtların koyunlarını yediğini söyler. Akil adam koyunların bahçede bulunduğu yerin çevresini telle kaplamasını önerir. Adam teli çevirir fakat o da ne; sabah kalktığında bir de bakar ki kurt koyunları yine yemiş. Doğru akil adama koşup kapısını çalar, durumu anlatır ve sorar: daha başka çare yok mu?
Akil adam cevap verir:
Çare olmasına var da sen de koyun kalmadı!
Hafta başında Türkiye Cumhuriyeti Merkez bankası 2023 yılı Bilançosunu açıkladı. Bilançonun dibinde 818,2 Milyar TL tarihi zarar vardı. 21 Aralık 2021 tarihinde ekonomiyi gerçekten bilen, tarafsız her akademisyenin bu günleri öngörüleri ile dillendirdiği “Kur Korumalı Mevduatlar (KKM) intihardır” dediklerinde “siyasi carpediem” modundaki çakma ekonomistlerin yüzlerinde müstehzi bir gülümseme vardı. Her ne kadar gözlerindeki ışıltı, epistomolojik kopuş ile vatandaşlık için satılan arsa ve binaların satışındaki “kapış kapış” durumları güzel bir kafiye oluşturduysa da ekonomideki gidişat kafiyedeki kadar güzel günler yaşanmayacağını işaret etmişti aslında. Muhtemelen ekonominin kitabını yazdık diyenler Cin Ali’nin Kara Gözlü Kuzusu hikaye kitabından ciddi ciddi intihal yapmışlardı o kitabı yazarken.
Ekonomi bir bilimdir, sayısal değerler ile ölçülür ve yaşam bulur. Şayet hükümet eden, üretimden yana olmayıp aksine üretim yapan tüm kurumları satar ve ihtiyaçları cari açığa sebep olmak pahasına ithalat ile karşılarsa bu doğru bir ekonomik model olmaz. “Faiz sebep, enflasyon sonuç” söylemi de ekonomik modelden ziyade Cin Ali’nin Kara Gözlü Kuzusu hikaye kitabınin içeriği ciddiyetinde bir söylem.
Her şeyi özelleştirme adı altında yok fiyatına satıp ancak hava alanı, otoban, köprü, Şehir Hastaneleri ve tünelleri yap-işlet-devret modeliyle müteahhitlere yaptırmak kadar mantık dışı durumlar da denendi bu ülkede. Ve onlarca üniversitenin onlarca iktisat fakültelerinde görev yapan hocalardan bir tanesi de bilim insanı hüviyetiyle, “yahu madem bu yatırımları müteahhitler yapacaktı, neden bunca özelleştirme yok fiyatına yapıldı? demedi. Şeker fabrikası gibi hayati önem taşıyan tesisler neden yok fiyatına satıldı?” demedi, diyemedi. Tank palet fabrikasının sözüm ona modernize edilmesi adı altında komik denebilecek tutarlara Katarlılara verilmesi neresinden tutarsak tutalım elimizde kalır. Devletimiz güçlüyse neden kendisi bu modernizasyonu yapamadı? Yok eğer paraya ihtiyacı var ise elde edeceği para hangi yatırım için kullanılacaktı? Ya da söylendiği gibi büyük ve güçlü bir ekonomiye sahip değil miyiz?
Son genel seçimden bu yana olumlu bir gelişme bekleyen halk, ekonomide düzelme, emekli maaşlarında artış ve insanca yaşama haklarına dair bir gelişme görmeyince hikayedeki akil adamdan ümidi kesmiş oldukları mesajını yerel seçimlerde vermişlerdir. Halkın biz bitti demeden hiçbir şey bitmez yani demokratik haklarımızı kullandık ve bu sonuca hükmettik demiş olmasına rağmen halkla didişmeye devam edilirse bu kez sonuç bundan daha net bir oy farkıyla neticeleneceği muhakkak. Halk hikayedeki çiftçi gibi perişan. İddialara göre akil adamda(!) hala çözüm var, var da ortada ne çiftlik kaldı ne de canını kurtaracak koyun.