Popülizmin doğuşu 19. Yüzyılın ikinci yarısına rastlar. Özünde halk yardakçılığı da diyebileceğimiz popülizmde esas olan; seçkin sınıfa karşı, halka yapılan halkı yüceltme temellerine dayanan siyaset biçimidir.
Seçim sürecine girdiğimiz bu günlerde artık Popülizmi anlatmanın tam da zamanı diye düşünüyorum. İktidar ve muhalefetin birbirlerine yüklendiği ve siyaset sahnesinde neden, niçin diye kendi kendimize ve birbirimize sorduğumuz birçok sorunun cevapsız kalışının kafa karışıklığı yarattığı çok açık. Ve bu sorulara “mantıklı” cevap bulamadığımız için “siyaset böyle bir şey” deyip kabulleniyoruz çoğu kez. Oysaki bu soruların net bir cevabı var; popülizm. İşte bu nedenle tam da bu zamanda popülizmden bahsetmek ve bu soruların cevabını vermek gerek.
Öznesi halk olan, eylem ve söylemleri halka dair olan, halkın duygularını harekete geçiren bu kavramın yani Popülizmin doğuşu 19. Yüzyılın ikinci yarısına rastlar. Özünde halk yardakçılığı da diyebileceğimiz popülizmde esas olan; seçkin sınıfa karşı, halka yapılan halkı yüceltme temellerine dayanan siyaset biçimidir. Seçkin karşıtı söylemlerle ortaya çıkan popülizm, halkın seçkinler karşısında mağduriyet yaşadığı ve bu mağduriyetleri halk lehine çevirebileceklerin de kendileri olduğunu savunurlar. Jan-Werner Müller popülizmi tanımlarken, popülist hareketi yöneten ve destekçilerinin sosyoekonomik yapıları ve psikolojik eğilimlerinden yola çıkarak açıklanamayacağını, seçkinlere karşı eleştirel tutum içinde olmak, çoğulculuk karşıtlığına vurgu yapar. Müller’e göre popülizm, siyasal dünyanın ahlaken saf ve bütünleşmiş halk ile ahlaken aşağı olan yozlaşmış elitler arasında bir ayrım üzerinden algılanmasıdır. Popülistlere göre geri kalan herkesin ahlaki olmadığı ve halkın parçası olmadığıdır. Halktan biri olmasa da bir popülist liderde halkla doğrudan bağ kuran sloganlar kullanması sıklıkla görülen bir durumdur. Halkın mağduriyetlerini, kalkın karşısına seçkin sınıf cephesini yerleştirerek duygularına dokunmak suretiyle desteğini almak çabasında olma siyasi harekettir popülizm.
“Isaiah Berlin popülizmin Külkedisi kompleksinden söz eder. Buna göre popülizm denilen ayakkabıya tam uyan ayağı ararken, neredeyse uyan adaylar arasından her zaman bize popülizmin tam anlamını sunacak, o tek gerçek ayağı bulmaya çalışırız (alıntılayan Allcock 1971: 385). Buradaki uyarı acıktır; kusursuz bir popülizm tanımı arayışı hem bir yanılsamadır hem de tatmin edici değildir ve mutlu bir sona varmayacaktır. “ (Poul Taggart, popülizm)
Muhalefette olduklarında “iktidarın elindeki kurumları seçkin sınıfa faydalandırıp halkın mağduriyetlerini” öne çıkaran popülistler, iktidara geldiklerinde de muhalif düşünceleri meşru görmez ve kendinden olanların çıkarlarını herkesin çıkarına gibi göstermekte de oldukça başarılıdırlar. “Popülistler iktidara geldiklerinde de popülisttir. Bu, sağduyusal olarak düşünüldüğünde popülistlerin iktidara gelince kendi kendilerini protesto edemeyecekleri için seçimleri kazandıktan sonra değişecekleri fikrine karşı çıkmak anlamına gelir” (Müller, 2016).
Çoğulcu demokratik sistemlerde seçen ve seçilenlerin sadece seçimden seçime direkt temas ettiği durumlar söz konusu olur. Seçilenlerin seçenlere vadettikleri şeyler siyasi söylem olmaktan ileri gidemediği durum ve koşullarda kendini gösteren popülizmin demokrasiyle ilişkisi yaşam bulduğu mecra bakımından nettir. Özellikle seçim odaklı demokrasilerde seçen ve seçilenin süreç içerisinde gerçekleşmeyen vaatler nedeniyle yaşayacakları kopukluk popülistlere hareket alanı sağlar. Robert Dahl’ın “demokratik düzen ve ideal demokratik düzen” diye bahsettiği düzenler arasında seçmenin çok net gördüğü, beklediği ve kendisine vaat edilen sosyal, kültürel ve ekonomik demokrasi nimetlerinin gerçekleşmemiş olması popülistlere bekledikleri siyasal zemini hazırlar. Durum ve koşulların oluşmuş olması ile meydan popülist siyasetçilere kalır.
Çoğulculuk karşıtı olmaları sebebiyle demokrasi için tehdit olarak görünen popülizm ideal demokratik düzene yönlendirebilme gücü sayesinde demokratik pekişme için sorun teşkil etmekten ziyade katkı da sağlayabilir diyebiliriz. Çoğulculuk karşıtı olması nedeniyle çekindiğimi popülizm demokratik sistemlerde sadece vaatlerle siyaset yapıldığına inanan ve düzenini bu şekilde sürdürmeye çalışan siyasal yapıya karşı savunma sistemi görevi görebilir dersek yanlış olmaz. Demokrasiler kendilerini koruyan doğal sistemler icat ederler. Bu güne dek dağınık ve organize olamayan bir yapıya sahip olan popülistler demokratik sistem için tehlike arz etmez. Doğal koruma sistemlerinden biri de popülizm olabilir.
Popülizm bazen seçmenin yapısının uygunluğu sayesinde seçmen odaklıdır ve bazen de güçlü karizmatik liderler sayesinde lider odaklıdır. Latin Amerika ülkelerinde popülizmin karakteristik özelliği güçlü siyasi liderler ve bu gücün seçmen üzerindeki güçlü etkisidir.
Popülizmin 19. Yüzyılın ortalarından sonra ortaya çıkışının demokrasilerde yaşanan krizin sebebi olduğunu söylemek mümkündür. Siyasi partilere olan güven, onların vaatlerine uymamaları nedeniyle epeyce azalmıştır. Kendisini desteklediği partilerin yetersizlikleri nedeniyle boşlukta hisseden seçmen bu yeni akımın etkisine girmekte hiç te zorlanmamıştır. Popülizmin demokrasinin kurtarıcısı olduğuna inananlar kadar popülist yükselişin demokrasinin sonu olacağına inananlar da bulunmaktadır. Bu bakımdan popülizm ile demokrasi arasında paradoksal bir ilişkiden söz edilebilir. Demokrasilerde çoğunluğun oylarıyla ilerleyen rejime ilk büyük muhalefeti azınlık hakları nedeniyle yapan liberal demokrasi demokrasinin gelişimine elbette ki katkı sağlamıştır. Ancak popülizmin etkisinin demokrasiyi daha da kendine çeki düzen vermesi bakımından yüksek olduğunu görmekteyiz. Liberal demokrasi yapısı gereği azınlık haklarını temel alması bakımından popülizm ile zıtlıklar yaşar. Popülizmde popülistler halk temelli ancak çoğunluğu içeren halk temelli siyaset sürdürdüklerinden ciddi temel farklılıklar gösterirler. Liberallerin azınlıkla iktidara gelme şansları ile popülistlerin geniş halk yığınlarını etkileyip iktidar sahibi olma olasılıkları yöntem olarak ta çok çok zıttır.
Popülizmin ekonomik modeli daha milliyetçi ve içe dönüktür. Örneklerine bakılacak olursa iktidarı yakalayan popülist partilerin programlarının ilk dönemleri son derece halkçıdır.
Popülizmin şekillenmesi o ülkenin tüm faktörlerinin duruma göre etkin gücüyle mümkündür. Örneğin ekonomik gücü elinde tutan bir avuç elitin olduğu ülkeden popülist akım çok daha geniş kitle ile iletişimde olur ve siyasal ömrü daha da uzun sürer. Her ne kadar iktidarı elinde bulunduran ülkenin siyasi partisi bir müddet sonra kendi elit tabakasını yaratmış olsa da oluşan bu yeni elit toplum için çalışıp çabalayan siyasi tabaka şeklinde olur. Yapılan ne varsa toplum içindir, toplum buna genelde inanır. Arjantin’i örnek verebiliriz. İktidarı ele geçirdikten sonraki yakın dönemde kamu kurumlarına işe alımlarda liyakatin olmadığı, yükselmeler ve atamaların hakkaniyetli yapılmadığı, sivil toplum örgütlerinin baskılandığı, azınlıkçı siyasi düşüncelerin susturulup çoğunlukçu demokrasi anlayışı hâkim kılınmıştır. Basına baskılar artmış, muhalefet susturulmuş, anayasal kurumlar işlerliğini yitirmiştir.
Popülizm deyince ağırlıklı olarak sağ siyasal yapı aklımıza gelse de sol popülist örnekler vermek te mümkündür. Venezüella’yı ve Chavez dönemi ile örnekleyebiliriz. Chavez neoliberal ekonomik politikalara tepki verip halkın ekonomik düzeyini yükseltip ülkeye refah getirme söylemleriyle başarılı olmuştur. Görüldüğü üzere sağ popülizmde olduğu gibi sol popülizmde de ekonomik sebepler en etkin durumda olabilmektedir. Chavez döneminde yoksulluk oranı %60 lardan %30 lara gerilemiştir. Chavez, neoliberal politikaların aksine özelleştirmeler yerine daha etkin hale gelen devletin kamulaştırmalar yapmak suretiyle ekonomiye yön vermesi sağlanmış ve aşırı fakirlik %70 civarında azaltılmıştır.
Gerek sağ ve gerekse sol popülizmde sonuçları nasıl gerçekleşmiş olursa olsun geniş halk kitlelerini arkalarına almış popülist liderler öncelikle yozlaşmış kamu kurumlarıyla savaşmış ve bu kurumları bir nevi modernize etmişlerdir. Popülist yönetimler; demokratik rejimlerin unuttuğu ya da ötekileştirdiği geniş halk kitlesini sonradan aynı güçte kalmamasına rağmen sisteme entegre etmiştir. Son dönemlerini yönetimsel, ekonomik krizlerle boğuşan demokrasiler popülizm ile eksiklerini görme fırsatı yakalamıştır.
Görü-yorum
Mali Müşavir Hıdır Daştan
Kaynak: www.bdTurkey.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)