Bu kurumun amacı, aynı hukuki ya da maddi sebeplerden kaynaklanan ya da biri hakkında verilecek hü­küm diğerini etkileyecek nitelikte olan davaların aynı mahkemede görülmesini sağlamak, böy­lece çelişkili kararların ve yargılamada kaynak israfının önüne geçmektir. Ancak yasadaki bir boşluk, uygulamada tam tersi bir sonuç doğura­bilmekte.

Tebligatsız bağlantı kararı: Habersiz taşınan davalar

Vergi mahkemeleri, taraflardan birinin tale­biyle ya da re’sen (kendiliğinden) davaların bağ­lantılı olduğuna karar verebilir. Eğer bağlantı ta­lebi reddedilirse, bu karar taraflara tebliğ edilir ve tarafların üst mahkemeye başvurma hakkı (duruma göre Bölge İdare Mahkemesi’ne ya da Danıştay’a) doğar.

Ancak mahkeme bu kararı kendiliğinden verdiğinde, bu ara karar taraflara bildirilmeden dosya doğrudan üst mahkemeye gönderilir. Üst mahkeme, bağlantı bulunduğuna karar verirse davalar yetkili başka bir mahkeme­ye taşınır ve taraflar bunu ancak yeni mahkeme­nin kendilerine yaptığı bildirimle öğrenir. Yani, bir sabah uyanırsınız ve davanız artık başka bir yerde görülüyordur.

Bu uygulama, sürecin şeffaflığına zarar verdi­ği gibi, adil yargılanma hakkını da zedelemekte­dir. Üstelik artık esas hakkında karar beklenir­ken sürecin uzaması, ticari faaliyetler üzerin­deki belirsizlik yükünü de artırmaktadır Tarh edilen vergiler, kesilen cezalar, şirketlerin yatı­rım ve finansman kararlarını doğrudan etkileye­bilecek nitelikte olabilir.

Yasa boşluğu: Yargıcın müdahale etmesi gerekir

Bu sorun, açık bir yasa boşluğundan kaynak­lanmakta. Mahkemenin re’sen verdiği bağlantı kararlarının taraflara tebliğ edilmesi gerektiğine ve tarafların bu karara karşı üst mahkemeye baş­vurabileceklerine dair açık bir düzenleme mev­cut değil. Oysa anayasal bir hak olan “hak ara­ma özgürlüğü” ve bu bağlamda “adil yargılanma hakkı”, bu tür kararların taraflarca öğrenilmesi­ni ve gerekirse itiraz edebilme hakkına sahip ol­malarını zorunlu kılar.

Bu noktada yargıcın dev­reye girmesi, yasadaki boşluğu anayasa ilke ve kurallara uygun şekilde kıyasen doldurması ge­rekir. Açık boşluk karşısında yargıcın susması, “hakkın dağıtımından kaçmak” anlamına gele­bilir (AY md. 36/2). Burada kıyasen uygulanma­sı gereken düzenleme ise, 2577 sayılı Kanun’un 41. maddesidir: Taraflardan gelen bağlantı iddi­asının reddi halinde, karara itiraz yolu açık tu­tulmaktadır.

Aynı mantık, mahkemece re’sen ve­rilen bağlantı kararları için de geçerli olmalıdır. Bazı görüşler, üst mahkeme konuyu zaten geniş çapta incelediği için, mahkemece re’sen verilen bağlantı kararına karşı tarafların itirazına gerek olmadığını savunmakta. Ancak bu yaklaşım, adil yargılanma hakkı açısından kabul edilemez. Ni­tekim idari yargılamada her aşama için taraflara yazılı ve/veya sözlü beyan hakkı tanınmıştır; ce­vap, replik, düplik dilekçeleri ile duruşmaya iliş­kin düzenlemeler bu hakkın somut örnekleridir.

Bağlantılı dava kurumu, hak arama özgürlüğü­ne engel olacak şekilde uygulanamaz. Eğer dava konusu idari işlemin hukuka açıkça aykırı oldu­ğu belliyse, diğer davada ele alınan idari işlem hakkında ne hüküm verilirse verilsin onun ip­tal edilmesi gerektiği aşikarsa, artık burada ya­sanın anladığı manada bir bağlantıdan söz edi­lemez.

Örneğin, yok hükmünde olduğu açık olan bir idari işleme ilişkin davanın, yalnızca aynı se­bepten doğdukları gerekçesiyle başka bir davay­la birleştirilmesi, 2577 sayılı Kanun’un 38. mad­desinin amacına aykırıdır. Bu tür uygulamalar, yargılamanın hızlanmasına değil; aksine, süre­cin uzamasına ve adaletsizliklere yol açar. Çün­kü, bir mahkemece “görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, hukuka aykırı karar verilmiş ol­ması ve usul hükümlerine aykırı karar verilmiş olunması” kararın bozulması sebebidir.

Örne­ğin Ankara Bölge İdare Mahkemesi 2. Vergi Dava Dairesi bir kararında (11.11.2020, E.2020/413), “... davaların birleştirilmesi suretiyle aynı dos­yada karar verilmesinin, aynı zamanda, Anaya­sal bir ilke olan doğal hakim ilkesine de aykırı­lık oluşturduğu açıktır. Dolayısıyla, Vergi Mah­kemesince, davacının iradesiyle ayrı ayrı açılan davaların tek dava dosyasında birleştirilmesi su­retiyle verilen kararda yargılama usul hükümle­rine uyarlık görülmemiştir.”. demiştir.

Düzenleme zamanı

Vergi yargısında adil yargılanma hakkını ko­ruyan, şeffaf ve öngörülebilir bir sistem için ya­sa koyucunun bu boşluğu gidermesi gerekir. Ak­si takdirde, bağlantı kurumu yargıyı hızlandır­mak yerine yavaşlatır; hak arama özgürlüğünü genişletmek yerine sınırlar.

Kaynak: Dünya | Avukat Prof. Dr. Funda BAŞARAN YAVAŞLAR