Ancak özellikle yabancı ülkelerdeki -dar mükellef- sermaye şirketlerinden alınan kâr paylarının vergilendirilmesi konusundaki bir yeni özelgeden hareketle konuyu bu defa dar mükelleflerden elde olunan kâr payları açısından değerlendirmek istiyorum

Bilindiği gibi Gelir Vergisi Kanunumuzda sermaye şirketlerinden alınan kâr payları, menkul sermaye iratları kapsamında verginin konusuna alınmıştır. Bu doğrultuda kâr paylarının ülke içinden veya dışından elde edilmesi bir önem taşımamaktadır. Ancak kâr payını dağıtan sermaye şirketinin (kurumun) tam veya dar mükellef olması, söz konusu kâr paylarının beyanı ve/veya yararlanacağı istisna düzenlemeleri açısından önem taşımaktadır.

Önce gerçek kişilerce tam mükellef kurumlardan alınan kâr paylarının vergilendirilmesine kısaca bir göz atmak gerekiyor.

Gelir Vergisi Kanunu’nun 22/2. maddesine göre, tam mükellef kurumlardan elde edilen kâr paylarının yarısı gelir vergisinden istisna edilmiştir.  Bu düzenlemelere göre yarısı vergiden istisna olan kâr payları anonim şirketlerde, hisse senedi veya ilmühaber sahiplerine, menkul kıymete bağlanmamış çıplak pay sahiplerine, kurucu senetlerine veya intifa senetlerine, yönetim kurulu başkan ve üyelerine ödenen kâr paylarıdır. Limitet şirketlerde istisnadan yararlanacak kâr payları ise ortaklara ödenen kâr payları ile organ sıfatını haiz müdürlere ödenen kâr paylarıdır. İstisnadan yararlanabilecek bu kâr payları -kural olarak- stopaja tabi tutulmuş şekilde elde edilen kâr paylarıdır.  Bu nedenle, kâr payı elde edenlerin, istisna olan yarı tutarı hesaplamadan önce elde ettikleri kâr paylarını brütleştirmeleri, sonra yarısını alarak istisna ve vergiye tabi tutarı hesaplamaları gerekmektedir.          

Söz konusu kâr paylarının vergiye tabi olan, istisna dışı yarısının, Gelir Vergisi Kanunu’nun 86’ncı maddesinde yazılı beyan sınırını aşması halinde, bu vergiye tabi olan kısmın tamamının yıllık beyanname ile beyan olunması gerekmektedir. Beyan olunan bu kâr paylarına isabet eden yıllık vergiden stopajın tamamı mahsup edilmektedir. (Bu aktardığım kurallar genel kurallardır, Kurumların 2003 ve 1998 öncesine ait kurum kazançlarından yapacakları kâr dağıtımlarının vergilendirilmesinde ayrık durumların varlığı unutulmamalıdır)

Ancak aktardığım istisna uygulaması, tam mükellef kurumlardan elde olunan kâr payları ile ilgilidir. Bu istisnadan dar mükellef kurumlardan elde olunan kâr payları için de yararlanma olanağı 1.1.2023 tarihinden sonrası için Gelir Vergisi Kanunu’nun 22’nci maddesine 7491 sayılı Kanun’un 8’inci maddesi ile eklenen dördüncü fıkra ile sağlanmıştır. Ancak burada istisnadan yararlanma iki koşula bağlanmıştır. Bunlardan birincisi kâr payını elde edenin, kâr payını elde ettiği kurumun ödenmiş sermayesinin en az %50'sine sahip olunması koşuludur. İkinci koşul ise kâr payının elde edildiği takvim yılına ilişkin yıllık gelir vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar Türkiye'ye transfer edilmesi gereğidir.

Dar mükellef kurumlardan Türkiye'de tevkif yoluyla vergilendirilmemiş şekilde elde olunan bu kâr paylarının, Gelir Vergisi Kanunu’nun 86’ncı maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendi gereğince, ilgili yıla ilişkin beyan haddini  (2024 yılı için 13 bin TL) aşması durumunda yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi gerekmektedir. Ancak yukarıda aktardığım %50 sahip olma ve Türkiye’ye getirme şeklindeki koşullar sağlanarak kâr payının yarısının istisna hesaplamasına konu edilmesi halinde ise kalan kısmın beyan haddini geçip geçmediğine bakılması gerekmektedir.

Öte yandan kanunun 123’üncü maddesinde tam mükelleflerin yabancı memleketlerde elde ettikleri kazanç ve iratlardan mahallinde ödedikleri benzeri vergilerin, Türkiye'de tarh edilen gelir vergisinin yabancı memleketlerde elde edilen kazanç ve iratlara isabet eden kısmından indirileceği, indirilecek miktarın gelir vergisinin yabancı memleketlerde elde edilen kazanç ve iratlara isabet eden kısmından fazla olması halinde, fazla olan tutarın indirim konusu yapılamayacağı hükme bağlanmıştır. Bu vergi indiriminin yapılabilmesi için yabancı memlekette ödenen vergilerin gelir üzerinden alınan bir vergi olması ve yabancı memlekette vergi ödendiğinin yetkili makamlardan alınan ve mahallindeki Türk elçilik veya konsoloslukları, yoksa orada Türk menfaatlerini koruyan memleketin aynı mahiyetteki temsilcileri tarafından tasdik olunan belgelerle tevsik edilmesi gerekmektedir.

Ancak bu konuda, kârı dağıtan kurumun ülkesi ile Türkiye arasında bir çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması var ise, bu anlaşmaya da mutlaka bakılması gerekmektedir. Çünkü bu gibi konulardan anlaşmalarda özel vergilendirme kuralları veya yapılacak vergi tevkifatlarına sınırlar çizen düzenlemeler yer alabilmektedir.

Yazımıza esin kaynağı olan Rize Defterdarlığının 22775 sayı ve 8.7.2024 günlü Özelgesi’de yukarıda aktardıklarımızla aynı doğrultudadır. 

Ekonomim.com | Bumin DOĞRUSÖZ