32 yıla yakın eğitim camiasında bulundum. En zor dönemlerimiz dönem sonları olurdu. Çünkü son kanaatlerimizi kullanıp öğrenciler hakkında karar vermemiz gerekiyordu.
Ailemize, topluma ve çevreye karşı birçok sorumluluklarımız vardır. En önemli sorumluluğun da vicdana karşı olan olduğunu düşünüyorum. Yaptığımız haksızlık, adil olmamak gibi durumlarda içimizde bir huzursuzluk, bir sızı hissediyorsak bu vicdan acısıdır. Erdemli insan olmanın da en önemli özelliğidir.
32 yıla yakın eğitim camiasında bulundum. En zor dönemlerimiz dönem sonları olurdu. Çünkü son kanaatlerimizi kullanıp öğrenciler hakkında karar vermemiz gerekiyordu. Genellikle 40 kişilik bir sınıfta 7 – 8 öğrencinin durumu hakkında karar vermekte zorlanıyorduk. Karar verirken sadece aldığı notlara göre karar vermek adil değildir. Öğrencinin hangi koşullarda bulunduğunun çok iyi bilinmesi gerekiyordu. O nedenle o sınıfın sınıf öğretmeninden bilgiler alıyorduk. Sadece alınan notları eşitlik kriteri olarak görmek, aslında en büyük eşitsizlikti.
Bu arada bir anımı aktarmak istiyorum. Sabah 8’de dersler başlardı. 7:35gibi yolda yürürken 10 metre önümde bir kız öğrencimde yürüyordu. Ancak o kadar bitkin görünüyordu ki yürürken sağa – sola yalpalıyordu. Her an düşebilirdi. Okul bahçesine girdiğinde yığıldı kaldı. İçeri aldık, bir müddet sonra kendine geldi. Ağlamaya başladı. Akşam yemeği yememiş, sabah kahvaltısı yapmamış, anne üvey, babadan sabah dayak yemiş. Şimdi bu öğrenciyle, özel odası olan ve beslenme sorunu olmayan bir öğrenciye sadece nota göre değerlendirme yaptığınızda içiniz acıması gerekir. O nedenle öğrencinin koşullarını bilerek değerlendirme yapmak gerekecektir.
Yazar Osman Şahin’le yürürken yolda asfaltta bitmiş bir ayrık otu gördük. Osman Bey, bu ayrık otuna büyük saygı duyulması gerekir, demişti. Çünkü çok zor şartlarda ortaya çıkma başarısı göstermiş, uygun ortam olan toprakta büyümek doğal olandır. Önemli olan zor şartlarda ortaya çıkabilmektir. Yaşamda böyle değil mi? Esasen değerlendirmelerimizi yaparken tüm bu koşulları göz ardı etmemeliyiz. Bu durum her kademede sorumlular için geçerlidir.
Eğer tüm bunları dikkate almadan karar verdiğimizde vicdanımız acımıyorsa insanlığımızı sorgulamak gerekir.
Bunlar niye aklıma geldi? Geçen hafta KPSS’desoruların çalındığı ile ilgili sınav haberini okuyunca, bunu yapanların nasıl birileri olduğunu düşündüm. Hiç mi vicdanları rahatsız olmadı? Nasıl başlarını yastıklara rahatça koyup uyuyabildiler? Gerçekten hak edenin hakkını alıp, yakınlarına veya yandaşlarına vermek, yani hak edenin ekmeğini çalanlarda hiç mi vicdan yok ya? Bu nasıl bir insanlık?
Şimdi aklımızda şu soru da var: Diğer sınavlarda da ortaya çıkmayan böyle hırsızlıklar var mıdır?
Bu ülke büyük bir ülke, ekonomi bir şekilde düzeltilir. Ruhları kararmış bu kişiler asla düzeltilemez.
Kocaeli | Fikret GÖKMEN