Hani şu meşhur Dağlıca.
En son PKK baskınından sonra asker işi çok ciddi tutarak ülkeden PKK'yı temizlemek için harekete geçtiği baskının olduğu Dağlıca.
Ben malum, askerlik mi yapıyorum, çizgi roman kahramanlığı mı şeklinde düşünmeyin. Hakikaten askerliği çok ciddi olarak yapıyorum. Kitap okumayı da çok sevdiğim için bütün askeri talimnameleri ezbere biliyorum. Görevi de en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum, hatta yapıyorum. Öyle ki bir çok subay-astsubay benim askerde tezkere bırakıp kalacağımı zannediyor.
Oysa beni okuyanlar bilir. Bir görevi yapacaksanız en iyisini yapmalısınız düsturu ile hareket ederim. Askerlik yapıyorsam onun de en iyisini yapmalıyım diyorum. Ama askerleri sıkmadan, el birliği ile eğitim yapıyoruz.
Kış gelmiş, kar 2 metreyi geçmiş.
Doğru dürüst yürüyemiyoruz bile. Bir baktım, her bölükte yüzlerce hedik denen yürüme aleti var. Ben bu hedikleri de yine Tommiks Teksas'tan görmüştüm. Kimsenin hedikten haberi yok. Bölüklerde kayak da yok. İnsanlar yürümeye çalışıyorlar. Hedikleri bir çıkardık. Bizim bölükten sonra diğer bölükler de hedik kullanmaya başladı.
Bu arada taburun merasim takımı da benim bölükten. Merasim takımında her bakımdan dört dörtlük bir de çavuş var. Aydın Nazillili Sabri Çavuş.
Sabri Çil, Bir halk ozanı aynı zamanda. Dağlıca baskınından sonra facebooktan beni buldu.
Askerden sonra Belçikaya gitmiş ve halen orada.
Sabri Çille çekilmiş bir resmimiz aşağıda.
Şimdi gelelim bizim Dağlıca seyahatine.
Taburda bir tane veteriner var. Çok şişman. Dağlıcanın bölük komutanı Teğmen Şevki Koca maalesef oynattı.
En son Oktay Verel'in MAKSAT VATAN KURTULSUN kitabını okurken gencecik çocuk hakikaten oynattı. Bütün tabur onu aramaya çıktık ve sonunda İran'da bulduk. Tabii hastaneye gönderildi.
Dağlıca bölüğü Irak sınırına sıfır noktada. Atları, kendi sürüleri var ve bir tepenin üstünde. Teğmen Şevki Koca hastaneye gönderilince yerine Astsubay Mehmet bakmaya başladı. Mehmet de nişanlı. Bir an önce izne gitmek istiyor. Ama bölüğü bırakacak kimse yok.
Hayvanların da ilaçlanması gerekiyor. Veteriner gitmek istemiyor. Ben de Dağlıca'yı görmek istiyorum. Göreve ben talip oldum. Veteriner yapılacakları bana ve erlere öğretti. İlaçları aldık. Bir manga askerle yola çıktık.
Manga komutanı da Sabri Çil.
Sabri'ye o kadar güveniyorum ki inanamazsınız.
15 inci kilometreden sonra yol yok. Dağlar arasından patikalardan gidiyorsunuz. Sabah Yüksekovadan yola çıktık, taa gece 10 civarı Dağlıca'da olduk. Ama yorgunluktan da bitkin bir vaziyette idik. Yani o sırada birisi bize saldırsa yanmıştık.
Yolda çok enteresan bir şey oldu. Sabri en önde gidiyor, arkasında ben varım. Daha arkamızda da 10 kişi. Birden Sabri eyvah dedi, arka tarafa doğru kaçtı. Bir baktım. Bir mızrak yılanı, yahut uçan yılan. Ağzında bir kuşla önümde yere düştü. Sabri Çil meğer ondan korkup kaçmış.
Gel bakalım ne oldu da kaçtın dediğimde, "Komutanım ben tarla sürerken bir yılan ayağıma dolanmıştı. O günden beri yılan görünce ne yaptığımı bilemiyorum, affedin" dedi. Affettik tabii.
Ertesi gün, hayvanların bakımını, ilaçlamasını yaparak Yüksek ovaya geri döndük. Tabii yıllar sonra Dağlıca'ya yollar yapılmış, bölük tabur veya daha büyük bir birlik olmuş. Ama gördüğüm şu ki, Dağlıca bölüğüne baskın yapılmasına imkan yoktur. Eğer Dağlıca'ya baskın yapılmışsa kesinlikle ihanet olmuştur.
Nitekim sonra gazete haberlerinden öğrendik ki, komutan erlerin silahlarını toplamış, silahlarını teslim etmeyen 7-8 er sayesinde Dağlıca baskını boşa çıkmış.
Dağlıca'dan dönünce tabur komutanına Astsubay Mehmet'in dört gözle izin beklediğini, yakında yollar kapanırsa ve o zaman izin verilirse, izne çıkamayacağını, Allah göstermesin yola çıkarsa kötü şeyler olabileceğini söyledim. Ama askerlik işte. Tabur komutanı izin vermedi. Sonra kışın en kötü zamanında tamam izinlisin deyince Astsubay Mehmet yanına iki de er alarak yola çıkmış ve donmuş. İki erin de ayak parmakları donmuştu.
Böyle bir olayla da karşılaşmıştım.
Dağlıca'nın bir adı da Oramar'dır. Dağlıca ile ilgili olarak gazetelerden ve internetten aldığım son yıllara ait görüntüler aşağıdadır. Dağlıca'nın nasıl sarp ve ulaşılması zor olduğunu gösteren resimler bunlar, hayal edebilesiniz diye yazıma bugünkü durum resimleri eklenmiştir.
50 yıl önce ve yol olmadığı zaman, yani yayan gittiğimiz zaman nasıl olduğunu, nasıl gidilebildiğini, burada 1990lı yıllarda mücadele eden güvenlik kuvvetlerimizin nelerle uğraştığını görebilmenizi sağlayacak resimler bunlar.
LifeBursa | Cevdet AKÇAKOCA