Sat ve Geri Kirala veya Sell & Leaseback olarak bilinen uygulama ilk kez 2013 yılında yayımlanan 6495 Sayılı Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile hayatımıza girdi.
Bu uygulamayı tüm çarpıcı bir başlıkla "Gayrimenkul satıp bir taşla 13 kuş vurmanın yolu" tüm Türkiye 'ye Sayın Şükrü KIZILOT hocamız duyurmuş ve uygulamadan hepimizi haberdar etmişti. Eksikliğini her gün biraz daha hissettiğimiz değerli hocamıza buradan bir kez daha acil şifalar dileyerek dua ve saygılarımı gönderiyorum.
2013 yılından bu güne kadar sat ve geri kiralama işlemleri çeşitli değişikliklere uğramış olup, son olarak 09.08.2016 tarih ve 29796 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6728 Sayılı Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile uygulamada yeni bir düzenlemeye gidildi.
Peki bu uygulama neydi ne oldu ?
2013 yılından, Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun yayımlandığı 09 Ağustos 2016 tarihine kadar yapılan sat ve geri kirala sözleşmelerine ait taşınmaz varlıklar için yeni değerleri zerinden amortismana tabi tutulabilmekte ve bu tutar üzerinden amortisman ayrılarak gider yazılabilmekteydi,
Ayrıca sat ve geri kirala sözleşmeleri kapsamında yapılan satıştan doğan kazancın %100’ Kurumlar Vergisi Kanunun İstisnalar başlıklı 5. maddesi kapsamında kurumlar vergisinden istisna olup, istisnadan kaynaklanan satış kazancı kiracı tarafından pasifte özel bir fon hesabında takip edilebileceği gibi bu satıştan doğan istisna kazancın sermayeye eklenmesinde mkellefler özgürce davranabiliyorlardı,
09 Ağustos 2016 tarihinde yayımlanan 6728 Sayılı Kanun 56.maddesi ile Sat ve geri kirala uygulaması kapsamında yapılan satıştan doğan kârlar kurumlar vergisine tabi olmamaya devam edecek olup, istisnadan kaynaklanan satış kazancı ise yine kiracı tarafından pasifte özel bir fon hesabında takip edilecektir. Ancak burada kanun koyucu yeni bir dzenlemeye daha gidilmiş, kiracıların bu varlıkların yeni değerleri üzerinden ayıracağı amortismanlarını bilançonun pasifinde yer alan bu fon hesabından mahsup etmelerini zorunlu tutmuştur.
Ayrıca bu varlıkların finansal kiralama şirketlerine devrinden önce kiracıdaki net bilanço aktif değerine isabet eden amortismanlar fon hesabın ile ilişkilendirilmeden doğrudan gider yazılabilecektir.
Yukarıda bahsettiğim konuyu tablo halinde özetlersek;
Konu |
Eski Uygulama |
Yeni Uygulama |
Amortisman Uygulaması |
Taşınmaz varlıklar için yeni değerleri üzerinden |
Taşınmaz varlıklar için net bilanço aktif değeri üzerinden (Sat Geri Kiralamaya Esas Değer ) ayrılan amortisman gider yazılacak, Yeni değer üzerinden ayrılan amortisman ise fon hesabından mahsup edilerek kapatılacak |
Satıştan Doğan Kazancın |
%100’ü Kurumlar Vergisi Kanundan İstisna (KVK’nın 5-1/e) |
%100’ü Kurumlar Vergisi Kanunundan İstisna (KVK’nın 5-1/e) |
Satıştan Doğan Kazanç |
İstisnadan kaynaklanan satış kazancı kiracı tarafından pasifte özel bir fon hesabında takip edilebileceği gibi bu satıştan doğan istisna kazancın sermayeye eklenmesinde mükellef serbestti |
İstisnadan kaynaklanan satış kazancı kiracı tarafından pasifte özel bir fon hesabında takip edilebilecek bu satıştan doğan istisna kazanca amortisman uygulanacak ve amortisman tutarı gider yazılmadan fon hesabından düşülerek fon tutarı yok edilecektir. |
Satıştan Doğan Kazanç |
Katma Değer Vergisinden İstisna (KDVK’nın 17/4-y) |
Katma Değer Vergisinden İstisna (KDVK’nın 17/4-y) |
İstisnaya Tabi Varlıklar |
Taşınmazlar |
Taşınır ve Taşınmazlar |
Elde Bulundurma Süresi Hesabı |
Konu hakkında bir düzenleme ve açıklık yoktu. |
En az iki tam yıl aktifte bulundurma süresinin hesabında, bu taşınmazların finansal kiralama şirketi, katılım bankaları, kalkınma ve yatırım bankalarının aktifinde bulunduğu süreler de dikkate alınacak |
Buraya kadar her şey normal görünmekle birlikte 6728 Sayılı kanunun uygulamanın yürürlüğü ile ilgili 76. Maddesi incelendiğinde her şey farklı bir boyut alıyor.
Ne gibi ;
Kanun koyucu sat ve geri kiralama ile ilgili yapılan bu değişikliğin uygulanma tarihini "2/8/2013 tarihinden itibaren yapılan işlemlere uygulanmak üzere 09.08.2016 tarihi" olarak açıklamıştır.
Yani, 2013 yılından bu güne kadar yapılan tüm sat ve geri kirala sözleşmeleri için yeni uygulamanın geçerli olduğu esası getirilmiştir. Peki konu ile ilgili olarak 31.12.2016 tarih ve 29935 Sayılı resmi gazetede yayımlanan 11 Seri No lu Kurumlar Vergisi Tebliğinde de bir açıklama yapıldı mı? Hayır........
Şimdi 2013 yılından bu güne kadar sözleşmeleri bulunan işverenleri ilgilendiren büyük sorunlar neler ve bu sorunlar nasıl çözülecek?
2013 yılından itibaren yapılan sözleşmeler kapsamında gider yazılarak dönem kazancından indirilen amortismanlar ne olacak ?
2013 yılından itibaren yapılan sözleşmeler kapsamında satıştan kaynaklanan ve fon hesabında izlediği istisna kazançlarını sermayeye ekleyen şirketler şimdi ne yapacaklar?
Şirketler bilançolarında sat ve geri kirala yöntemi ile varlıklarını ilk defa enflasyonun etkilerine maruz kalmadan gerçek değeri ile gösterilebilmekteydiler. Yasa kapsamında artık göstermeleri mümkün olamayacak. Bu durumda şirketler bu varlıklarını nasıl gerçek değeri ile gösterebilecekler ?
Bilançolarında gerçek değeri ile görünmeyen bu varlıkların üçüncü kişilere satışından doğacak yüksek karlar için ödenecek kurumlar vergisini işverenler nasıl sübvanse edecekler ?
Son söz olarak,
Şirketlerin tamamı 2013 yılında Sayın Hocamız Şükrü KIZILOT'un duyurduğu o başlıktaki 13 avantaj için sat ve geri kirala yöntemini, kredi kullanmaya göre daha çok tercih etmekteydiler.
Üzülerek belirtmem gerekirse, sat ve geri kirala ile ilgili yeni bir düzenleme olmaması halinde hocamızın o çarpıcı başlığındaki kuşlar tek tek ölecek ve artık işverenler sat geri kirala sözleşmesi yapamaktan kaçınacaklardır..
Konu hakkında şahsi görüşüm mükellefler açısından yeni uygulamanın 6728 Sayılı kanunun yayımlandığı 09.08.2016 tarihinden sonra yapılan sözleşmeleri kapsadığı bu tarihten önce yapılan sözleşmelerin ise bu kanun kapsamında değerlendirilmeyeceğidir. Bu bakımdan 09.08.2016 tarihinden önce sözleşmesi olan mükelleflerin eski mevzuat hükümlerine göre muhasebe uygulamalarına devam etmeleri gerekir kanısındayım.
Konu hakkında bir özelge talebimiz Gelir İdaresi Başkanlığından olup, sonucunu en kısa sürede paylaşacağım...