Bugün sizlerle; bu açıklamalar ve önlem olarak sunulanların kısa bir değerlendirmesini ve konunun çözümüne ilişkin önerimi paylaşmak istiyorum.

Hazine ve Maliye Bakanı, televizyonlara çıkarak yeni vergi düzenlemelerine ilişkin kamuoyunu aydınlattı: “Gelir İdaresi Başkanlığı’nın hazırladığı taslak metnin bütün önerileri içinde barındıran bir çalışma olduğunu henüz kendi süzgeçlerinden geçmediğini, kamuoyunda tartışılan bahşiş, kuryelerin vergilendirilmesi, mesken kira gelirlerine stopaj uygulaması getirilmesinin gündemlerinde olmadığını, yurt dışı çıkış harcına ilişkin olarak ise; imkanı olan yurt dışına gidiyor dolayısıyla yurt dışı çıkış harcı deprem yaralarının sarılması için önemli bir kaynak olarak konumlandırılabilir” dedi.

Sayın Bakan’ın kamuoyunda en çok yankı bulan açıklaması; Türkiye’de toplam 2.6 milyon Gelir Vergisi mükellefinin 1.2 milyonunun zarar beyan ettiği ve yine 1 milyon 143 bin Kurumlar Vergisi mükellefinden 454 bininin zarar beyan ettiğini açıklaması oldu. Ayrıca Gelir Vergisi mükellefi olan kuyumcuların geçen yıl aylık 16.046 TL, doktorların 27.376 TL ve avukatların yıllık 17.805 TL gelir vergisi matrahı beyan ettiklerini açıkladı.

Bugün sizlerle; bu açıklamalar ve önlem olarak sunulanların kısa bir değerlendirmesini ve konunun çözümüne ilişkin önerimi paylaşmak istiyorum.

10 YILDA DEĞİŞMEYEN TEK ŞEY MÜKELLEFLERİN PARA KAZANAMADIĞI!

Gelir İdaresi Başkanlığı’nın web sitesinde en son 2013 yılında Türkiye geneli beyanname özetleri yer alıyor. Başkanlık 2013 yılından sonra Türkiye geneli beyanname özetlerini ne web sitesinde ne de herhangi bir açıklama ile kamuoyuyla paylaşmıyor. Gerekçesi çok basit. Vergilerin %70’ini ödeyen tüketicilerin Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerinin yarısının zarar beyan ettiğini, büyük bir çoğunluğunun da sembolik matrahlar beyan ederek işlerini yürüttüğünün farkına varmamaları.  En son 2013 yılında açıklanan rakamlar Gelir İdaresi Başkanlığı’nın internet sitesinde mevcut. Bu rakamlara bakıldığında; 2013 yılında 662.225 Kurumlar Vergisi mükellefinden 246.422’sinin ve 1.798.056 Gelir Vergisi mükellefinin 491.334’ünün zarar beyan ettiğini göreceksiniz.

Gelir İdaresi Başkanlığı’nın Türk vergi sisteminin adaletsiz yapısını ve mükelleflerin “gönüllerinden ne koparsa onu verdikleri” vergi düzeninin gerçek yüzünün görülmemesi için verileri yayımlamamasının sonucu değiştirmediğini hatta geçen 10 yılda elde edilen gelir ya da kazanç beyan etmeyen ya da çok düşük matrah beyan edenlerin oranının %25’lerden %55’lere çıktığını görüyoruz. Türkiye’de verginin tabana değil, tavana yayılması problemi olduğunu; ödenen her 100 TL verginin 70 TL’sinin tüketiciler tarafından ödenmesinden anlıyoruz.

Çözüm yolu yanlış

İktidar, Kurumlar ve Gelir Vergisi’ndeki düşük beyanların önüne geçmek için Asgari Kurumlar ve Gelir Vergisi uygulaması getirmek istiyor. Kurumlar Vergisi mükellefleri cirolarının %2’sini, Gelir Vergisi mükellefleri ise cirolarının %10’unu asgari vergi olarak ödeyeceklermiş!

Ayrıca serbest meslek erbabı (doktor, avukat, diş hekimi) ile ticaret erbabının (restoran, kafe, kuaför) bir ayda 3, yılda da toplam 12 defadan az olmamak üzere hasılat tespiti yapılarak mükellefin beyanı ile maliyenin tespitleri arasındaki farkın %20’den fazla olması halinde mükellefin izaha davet edilmesi, izahatın yeterli görülmemesi ve mükellefin beyanını düzeltmemesi halinde; yapılmış hasılat tespitleri esas alınarak vergi dairesince resen tarhiyat yapılması veya mükellefin vergi incelemesine sevk edilmesine ilişkin düzenleme de yapılacakmış! Bu düzenleme yapılsa bile fiilen uygulanması mümkün olmayacaktır. Ülkemizde 150.000’in üzerinde restoran ve kafe var. Ayrıca avukat, doktor vb. serbest meslek erbablarının sayısı dikkate alındığında; bu kadar iş yerinde ayda 3, yılda en az 12 kez hasılat tespiti yapacak özel yoklamaya yetkili memuru nereden bulacaksınız? Zaten Gelir İdaresi Başkanlığı’nın merkez ve taşrada çalışan bütün personeli 39.736 kişi. Bunların 25.362’si gelir uzmanı, 3.820’si gelir uzman yardımcısı ve 6.519’u memur ve diğer personelden oluşuyor. Bu personelin büyük çoğunluğu vergi dairelerinde çalıştığı için, herhalde vergi dairelerini boşaltıp bütün personeli hasılat tespitine göndereceksiniz. Bunu bile yapsanız bu hasılat tespitlerini yapmanız mümkün değil.

Vergi incelemesinden amaç; ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak olarak belirlenmiş iken, en düşük matrahı götürü olarak hasılatın oranı şeklinde belirleyip vergi sistemini yönetmek işin kolayına kaçmaktır. Bu düzenlemeler yapıldığında mükelleflerin çok çeşitli yöntemlerle ve çoğunlukla kayıt dışına kayarak bu vergilerden kurtulabileceğini söylemek için kahin olmaya gerek yok. Matrahı götürü olarak belirleyip otomatik vergi tarhiyatı yapılacak ise bu kadar vergi idaresi personeline ve vergi müfettişine ne gerek var?

Gelir İdaresi Başkanlığı’nın taslak metninde beyana tabi gelirleri ile yapılan harcamaları arasında %20’nin üzerinde uyumsuzluk olan mükelleflerden “Özel Gider (Harcama) Bildirimi” istenmesine ilişkin düzenlemeden hiç bahsedilmiyor ve bu düzenleme de Meclis’e gelmeyecek. Gelirin tanımını; “Gelir bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği tasarruf ve harcamasına kaynak teşkil eden her türlü kazanç ve iratların safi tutarıdır” şeklinde değiştirip; gelir ile harcama ve servet arasında bağlantı kurup bu yolla gelirin tespit edilmesinden kimler rahatsızlık duyuyor? Bu düzenlemenin yapılması neden engelleniyor?

Türk vergi sistemini sadece malı değil, hem malı hem de parayı takip eden bir sistem haline getirmek dışında bir çözüm yok iken, hala yanlışlarda ısrar edilmesi manidar.

Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alacağız ve vergi adaletini sağlayacağız söylemlerinde bulunup, toplam Gelir Vergisi mükelleflerinin %25’i olan 835.000 basit usulde vergilendirilen mükellefleri istisna yoluyla sistem dışına çıkartan, mali güçten bahsedip mali gücün ölçütü olan gelir, servet ve harcamaları tespit edemeyen veya etmek istemeyen bir anlayış vergide asla reform yapamaz ancak becerebilirse pansuman yapar.

Vergi, devletin ülkesi üzerindeki egemenlik hakkına dayanarak kamu giderlerini karşılamak üzere mali güce göre karşılıksız ve zorla aldığı ekonomik değerdir. Vergi sistemini bu amaç çerçevesinde kurmayıp belirli meslek gruplarını kamuoyunun önüne atmak da doğru değil. Sistemi kurarsın, kara delikleri kapatırsın ve uymayanı cezalandırırsın.