Önce şunu belirteyim.
Bu bir falcılık yazısı değil, iddialı bir yazı da değil.
Yalnız Ekohaber’in 23 ;Eylül tarihli sayısında yayınlanan bir yazımızdan alıntılar yapacağız ve o tarihten bu güne kadar geçen sürede dünyada ve ülkemizde meydana gelen gelişmelere göre yeni değerlendirmeler yapacağız. Ama hiç ama hiç kimse krizin etkilerini yok edecek hap gibi bilgiler beklemesin.
2007 Yılından beri dünyada bazı ekonomi profesörleri 2008 yılında bir krizin gelme ihtimali üzerinde ikazlarda bulunmakta idi. Krizin bilhassa ABD den çıkacağı konusunu işliyorlardı.
Bu arada Türkiye’de seçim krizleri, parti kapatma krizleri, derken deniz feneri krizleri istikrarsızlığı tetikliyor ve piyasalarda korku yaratıyordu. Bakın şu anda bütün bunlar unutuldu, gitti. Ne kadar balık hafızalı millet olduk Allahım.
Derken, 19.Ağustos.2008 tarihinde bir haber okudum. Başlık, büyük kriz geliyor. Prof. Salih Neftçi, Gazi Erçel ve Şant Manukyan uyarıyor. İdi. Tabii bu üç ekonomistin sözleri arasında benim için en önemlisi Gazi Erçel idi. Çünkü kendisi 2001 krizinde görev başında idi. Hani bir hikaye vardır. Adam damdan düşmüş. Millet hemen etrafına toplanmış ve tavsiyelerde bulunmaya başlamışlar. O da demiş ki, bana damdan düşen bir adam bulun kardeşim.
Gazi Erçel, damdan düşen adamdı ve bir kriz geliyor diyordu.
Derken geldik 15.Eylül.2008 Pazartesiye. O gün bugündür bir dünya krizi gündemde.
Piyasalar büyük bir depremin şokundan henüz kurtulmuş değil. Amerika’nın en büyük yatırım bankalarından olan Lehman Brothers’ın iflasını ilan etmesi tüm dünya borsalarında derin bir darbeye neden oldu.
Dünya halen görünüşe göre büyük bir krizle karşı karşıyadır. İş adamlarının dikkatli olması gerekmektedir.
Kriz Avrupaya sıçradı. Araya bayram tatilinin girmesi ile krizin etkisini çok hafif hisseden Türkiye de şu anda krizin derin etkileri ile karşı karşıya kalmış durumdadır.
Aylar önce bir bakanın sözleriyle :
"Küresel ekonomi çok zor bir dönemden geçiyor. Ben size bütün samimiyetimle söyleyeyim şartlar zorlaşabilir bu noktadan sonra. Bunun yansımaları giderek dalga dalga geliyor. Biz, Türkiye''nin bundan en az etkilenmesi için elimizden geleni yapıyoruz": Bu sözlere göre hükümet bir takım tedbirler alıyor olması lazımdı.
Şimdi bizim değerlendirmemize gelelim.
Yazılarımızı gerek sitemizde, gerek Ekohaberde ve gerekse yayınlandığı diğer sitelerde okuyanların hatırlayacağı gibi, Mart ayından itibaren
a. Kriz var mı gelecek mi?
b. Bugün hava çok iyi, tekstil kötü.
c. Hadi bakalım bizler de fikir üretelim gibi yazılarla 2008 yılı Mart ayından sonra bir şekilde Türkiyenin bir kriz içine girmekte olduğunu, eğer tedbirler alabilirsek krizden etkilenmeyeceğimizi, bundan sonra daha dikkatli olunması gerektiğini defalarca yazdık.
Özel konuşmalarımızda ise, bu krizin Eylül ayına kadar devam edebileceğini, hatta eğer bir de dünya krizi olma ihtimali göz önüne alındığında krizin 2009 Haziran ayına kadar devam edebileceğini anlatmış ve çok dikkatli hareket edilmesi gerektiğini ifade etmiştim. Tabii , her konuşulan gazete sütunlarına yazı olarak geçmiyor ve yazılmıyor.
Şimdi duruma yeniden bakalım.
O ikazı yaptığım zamanlarda, hammadde fiyatları devamlı yukarı gidiyordu. Döviz ise aşağı gidiyordu.
Bugünlerde ise hammadde fiyatları düşüyor, döviz yükselmeye başladı.
Dünyada likidite krizi başladı. Zaten Amerika hapşırsa dünya nezle olur.
Bu likidite krizi, Türkiye’nin durumunu biraz zorlaştıracaktır. Türkiye’nin yüksek faizle de olsa sıcak para bulma ihtimali azalacaktır.
Cari açık çok daha fazla önem kazanacaktır.
Hammadde fiyatları düşmeye başlamıştır.
Türkiyede enerji fiyatları ise korkunç derecede artmaktadır.
Bu durumda firmalar, ara malı ithalatlarını kısacaktır.
Firmalar hammadde ve yarı mamulleri yurt içinden almaya çalışacaktır.
Cari açığın karşılanamaması halinde döviz fiyatları yükselmeye devam edebilir. Ancak cari açık karşılanırsa döviz yükselmesi yine durabilir. (Şu anda bu az bir ihtimal görünüyor).
Döviz fiyatlarının yükselmesi , artık global bir oyuncu olan Türkiyenin işine de gelmektedir. Firmalarımızın büyük bir kısmı , artık tamamen ihracata yönelmiş durumda idi ve bunlar döviz kurlarının düşük olması, buna karşılık doğalgaz, elektrik, işçilik ve hammadde ve yardımcı madde fiyatlarındaki artışlardan dolayı çok şikayetçi idi. Resmen Türkiye uluslar arası piyasada irtifa kaybediyor, rekabet gücü yok oluyordu. Döviz fiyatlarının yükselmesi bu kesimi çok memnun edecektir.
Şimdi , 2008 Eylül Dünya Ekonomik krizi ile ilgili olarak firmaların ne tedbirler alabileceğine bakalım. (Bunlar benim şahsi düşüncelerimdir.)
1.Müşterileriniz firmanıza gelerek, hammadde fiyatları düşüyor, öyle ise fiyatlarınızı düşürün baskısına başlayacaklardır. Lütfen bunu kabul etmeyin.
Hatta fiyat artırın.
Türkiyenin, dünyadan farkı yoktur. Eğer hammadde fiyatları düşüyorsa, bütün dünyada düşecektir, oysa dünya krizi devam ettiği müddetçe, döviz fiyatları, faizler ve diğer masraflar artacaktır. Yabancıların şantajına boyun eğmemek gerekir.
Tabii kendi firmanızın dayanma gücü ve satış potansiyelini bilmeniz ve tam tabirle böyle bir durumda dayanacak gücünüz yoksa, rakipleriniz sizin imal ettiğiniz malı daha ucuza satabiliyorsa pes etme durumundasınız.
Ama siz İÇİMİZDEKİ ÇİNLİLERDEN OLMAYIN.
2. Dünya krizi devam ederken başka bir kriz de devam etmektedir.
ABD-Rusya arasında bilek güreşi.
Bu krizle birlikte ABD güç duruma düştü ise de gördüğünüz gibi Rusya çok ama çok daha fazla etkilendi.
Rusya, bizim en büyük ticari ortaklarımızdan biri. Rusyanın durumunu çok yakından takip etmeli, Rusyaya yapılan ihracatta bir takım garantiler istemeliyiz.
Enerji fiyatları düşer, dolar yükselirse Rusyanın zenginliği sona erer, bunu unutmayın.
Enerji fiyatlarının ve hammadde fiyatlarının düşmesi ise Türkiyenin lehinedir.
3. Şimdi biraz da gülelim.
Hatırladığım kadariyle Karl Marks, bir gün kapitalizm kesinlikle çökecek diyordu.
Bu lafı söylediği zamanlardaki kapitalizmin çökmemesi için bir takım tedbirler alındı ve kapitalizm çökmedi, ama Marksizm çökmüştü. Bu krizin büyümesi halinde ise Marksın sözü aklımıza gelebilir ve 21. yüzyılda öne çıkan Küreselleşme acaba Marksı haklı mı çıkarıyor? Kapitalizm çöküyor mu?
4. Bankalarımız çok dikkatli olmalıdır.
Bu krizde yapacakları hareketler onların müşterileri ile ilişkilerini ilerideki ilişkilerini çok etkileyecektir. Bankalarımız dünyadaki diğer bankalara göre bu krize çok daha iyi durumda yakalanmıştır. Bunu fırsat sayarak, müşterilerine krediyi keserler, pahalılaştırırlarsa bilin ki yarın öbürgün reel sektör, kriz geçtiğinde bunu yapan bankalardan hesap sorar ve ilişkilerini gözden geçirir.
Krizin rahat geçmesi bankaların müşterilerini desteklemesine de bağlıdır.
5. Üretici ve ihracatçılarımız nasıl bir durumla karşı karşıya kalacak?
Muhakkak ki siparişlerde azalma olacaktır. O zaman esnek çalışma modeline hazırlıklı olalım. Gerekirse iş ve işçi azaltma olabilir. Üretimde asgari stok, just in time, vs. gibi bütün tedbirleri almak lazımdır.
6. İşçilere gelince, eğer kriz devam ederse en çok etkilenecek olan onlardır.
İnşallah, kriz fırsata çevrilir, uzamaz. Uzarsa işçilerin ücretsiz izne çıkarılması, az çalıştırılması, veya işten çıkarılması gibi durumlarla karşılaşabiliriz. BU YÜZDEN EN BÜYÜK İŞ İŞÇİLERİMİZE DÜŞÜYOR. KESİNLİKLE AYAKLARINI YORGANLARINA GÖRE UZATSINLAR. HARCAMALARINI AZALTSINLAR. KREDİ KARTI VEYA BORÇLANMANIN BİR HAK OLMADIĞINI BİLSİNLER. ONLAR DİKKAT EDERSE ÜLKEMİZ BU KRİZİ KAZASIZ BELASIZ ATLATIR.
SONUÇ:
İşverenler, sanayiciler, tüccarlar ,Devam etmekte olan krizden faydalanabiliriz. Nakit bütçelerimizi, satış ve ihracat bütçelerimizi yeniden kontrol edelim. Maliyetlerimizi yeniden kontrol edelim. İhracat yaptığımız müşterilerin fiyat indirin diye gelebilecek baskılarına karşı koyalım, dikkat edelim. Bilelim ki kriz = fırsattır.
İşçiler, zaten geliriniz sınırlı, aklınızı başınıza toplayın, açılmayın. İşverenlerinizle elele verin lütfen.
Yeminli Mali Müşavir
Cevdet Akçakoca