Köşemde 4 Aralık 2023’te “15 milyar TL’nin bütçeye erken girmesi için sistemi çökertmek” başlıklı yazımı okumuştunuz.
Yazımda, torba yasa teklifi (7491 sayılı Yasa olarak uygulanmaya başladı) ile Katma Değer Vergisi Kanunu’nun “Vergi İndirimi” başlıklı 29’uncu maddesinin (1) numaralı fıkrasına eklenmesi öngörülen bent ile; vergi kesintisi yapmakla sorumlu tutulanlar tarafından sorumlu sıfatıyla 2 no.lu KDV Beyannamesi ile beyan edilerek ödenen Katma Değer Vergisi’nin indirim konusu yapılmasına ilişkin düzenleme yapılmaya çalışıldığını ifade etmiştim.
Yasa teklifi ile yapılmaya çalışılan bu düzenlemenin tebliğ ile yapılmaya çalışıldığını ancak süren uzun hukuki süreçlerin sonunda; Danıştay 4. Dairesi’nin 10/11/2022 tarih ve E: 2021/2647 ve K: 2022/6427 sayılı kararı ile tevkifattan doğan KDV iade taleplerinde, alıcı tarafından 2 no.lu beyanname ile beyan edilen ve tahakkuk ettirilen KDV’nin ödenmiş olması şartını getiren tebliğ düzenlemesinin iptal edildiğini belirtmiştim. Danıştay’ın uygun bulmadığı düzenleme, yasal çerçeveye bağlanmaya çalışılmaktadır. Bu düzenleme sistemi bozacaktır diyerek, aşağıdaki gerekçelerimi sıralamıştım:
- Mükelleflerin, kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen Katma Değer Vergisi’ni, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan Katma Değer Vergisi’nden indirebilecekleri birinci fıkranın (a) bendinde açıkça düzenlenmiştir. Bu duruma bir istisna getirmeye çalışmak, KDV sistematiğini bozacak ve mükellefler arasında eşitsizliğe neden olacaktır.
- Tevkifat uygulamasının uygulanmadığı genel işlemlerde, KDV satıcı tarafından tahsil edilmezse dahi, teslim ve hizmetin yapıldığı dönemde beyan edilmekte ve alıcı tarafından da satıcıya ödenmezse bile KDV indirim konusu yapılabilmektedir. Katma Değer Vergisi, üretimin her aşamasında yaratılan değeri vergilendiren ve sonuçta nihai tüketici üzerinde kalan bir vergidir. Tevkifatlı işlemler dışındaki genel işlemlerde; KDV’nin hesaplanan KDV olarak beyanı ve indirim KDV olarak beyannamelerde indirim konusu yapılması için ayrıca ödenmiş olması şartı yok, satıcı tarafından beyan ve tahakkuk verilmesi yeterli. Ancak yapılmak istenen düzenleme ile tevkifat uygulamasının uygulandığı işlemlerde; mal ve hizmet alıcılarına, tevkif ettikleri KDV’yi indirebilmeleri için ödeme şartı getiriliyor.
Şeklinde itirazlarımı sıralamıştım.
UYGULAMA, BEYANNAME VERME VE ÖDEME SÜRESİ UZATILARAK BAŞLIYOR
7491 sayılı Kanun ile sorumlu sıfatıyla verilen KDV beyannamelerinin verilme tarihi, vergilendirme dönemini takip eden ayın 21’inci günü ve ödeme tarihi ise 23’üncü günü olarak belirlenmişti (Yasa teklifinin ilk halinde; beyanname tarihi 19. gün ödeme tarihi 21. gün olarak yer almıştı).
Gelir İdaresi Başkanlığı’nca yayımlanan 10 Şubat 2024 tarihli ve 164 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Sirküleri ile 1 Şubat 2024 tarihinden itibaren verilmesi gereken beyannamelerden başlamak üzere; vergi kesintisi yapmakla sorumlu tutulanlar tarafından vergilendirme dönemini takibeden ayın 21’inci günü akşamına kadar verilip, beyanname verecekleri ayın 23’üncü günü akşamına kadar ödenmesi gereken KDV beyannamelerinin verilme ve bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin ödeme süreleri, ilgili vergilendirme dönemini takip eden ayın 25’inci günü sonuna kadar uzatıldı.
ÇOK ZOR DURUMDAYIZ, ALGISI YARATMAK DOĞRU MU?
7491 sayılı Kanun ile getirilen bu düzenlemenin “Etki Analizi Raporu’nda”; “Gerçek usulde vergilendirilen KDV mükellefleri ve vergi kesintisi yapmakla sorumlu tutulanlar KDV beyannamelerini, vergilendirme dönemini takip eden ayın 28’inci günü akşamına kadar ilgili vergi dairesine vermek ve tahakkuk eden vergiyi ödemekle yükümlüdürler. Başkanlığımız kayıtlarına göre; sorumlu sıfatıyla verilen KDV beyannameleri üzerinden tahakkuk eden verginin süresinde ödenme oranı %50 ila %55 civarındadır. Bu oran 3 aylık sürede %80 civarına çıkmakta ve 12 aylık sürede ise %95’ler seviyesine gelmektedir.
Bu veriler, 2 no.lu KDV beyannamesi ile beyan edilen ancak ödenmeyen vergilerin 1 no.lu KDV beyannamesi ile indirim konusu yapıldığını ve kayıt dışılıkla mücadelede etkinliğin azaldığını göstermektedir. KDV indirimini düzenleyen 3065 sayılı Kanun’un 29’uncu maddesinde değişiklik yapılarak, vergi kesintisi yapmakla sorumlu tutulanlar tarafından sorumlu sıfatıyla 2 no.lu KDV beyannamesi ile beyan edilen KDV’nin ödenmesi koşuluyla indirim konusu yapılması gerektiğine ilişkin düzenleme yapıyoruz” denilmişti.
Söz konusu Etki Analizi Raporu’nda; 2023 yılı verilerinden hareketle, 2024 yılında 15 milyar TL’nin bütçeye erken intikalinin sağlanacağı açıklanmıştı.
Yapılan düzenlemenin, elde edilmeye çalışılan sonuca göre gereksizliği ve yanlışlığı ortada. Bu yüzden uygulamanın beyan ve ödeme süresi 25. güne uzatılıyor. Yapılması gereken sorumlu sıfatıyla verilen 2 no.lu KDV beyannamelerini de 1 no.lu KDV beyannamelerinin beyan ve ödeme süresi ile yani ayın 28’ine ertelemek.
Bir ülke düşünün; 2023’te 4.5 trilyon TL vergi tahsilatı yapmış ve 2024 yılı hedefi 7.4 trilyon TL vergi tahsilatı ama 15 milyar TL’yi 3 gün erken tahsil etmek için; 39 yıldır uygulanan Kanun’un sistematiğini bozuyor,
Katma Değer Vergisi’nin kalbi olan indirim hakkını kısıtlayan ve kaldıran uygulamalara imza atıyor. Bürokrasi, bütün delikleri kapatmak isteyebilir. Ülkeyi yöneten iktidarın, buna izin vermemesi gerekir. Ciddi bir güçsüzlük ve çaresizlik algısı yaratıyor.
Ülkemizde, vergi harcaması yolu ile indirim ve istisna yoluyla alınmaktan vazgeçilen vergiler üzerine (2023’te 994 milyar TL ve 2024’te 2.2 trilyon TL’den bahsediyorum) çalışmak gerekir iken bu tür küçük rakamlar ile uğraşılmamalıdır.