Covid19 salgınından öğrendiğimiz çok şeyler oldu. Belki de bunların en başında çok üstün teknolojilere sahip, zengin ve her şeyi kudretleri sayesinde aşabilecek olarak gördüğümüz ülkelerin, ne kadar acz içinde olduğudur.
Dünya küresel bir köy dediğimiz zamandan bu yana, çok uzun bir kadim tarih geçmemesine rağmen, anlıyoruz ki, gerçekten bir kelebek etkisi kadar bir birimize yakın dokunuşlar içindeyiz.
O halde bu küresel köylük kavramını, küresel barış ile güzelleştirmek için laflarımızı değil, kelamlarımızı sağlam ederek, geleceğin aslında bir gram dahi etmeyen bir virüsün dokunuşunda olmadığını ispatlayalım.
Sorumluluk anlayışımıza şiddetle özen göstererek; kendi hayatımızı, dolayısıyla dünyamızı içine kapandığımız duygusal boşluklara(!) itmeyelim.
Gelecek, karanlık fabrikaların varlığında nesnelerin iletişimi ile mümkündür ve hayattadır da aslında. Fakat insan olmanın en önemli unsurlarından olan duyularını yok ederek, şizofren bir yaratığa dönüşümünü de beraberinde getiriyor. Birey merkez olarak yaratılmayan insan, ancak ve ancak hak ve hukuk dilinde tek yani birey olarak değerlere sahiptir.
Oysa insanın, motivasyonu itibari ile en üstün meziyeti hayatta kalmaktır. Bu edimini gerçekleştirirken, topluluklara ihtiyaç duyar. Bu avcı-toplayıcılıktan bu yana hep böyle idi. Yalnız yaşayamaz.
En olmadık ifadeyle bile insan, mutlak bir canlı ile iletişim ve temas halinde olmuştur. Platon 'un mağara alegorisi dahi, duvarlara yansıyan canlı gölgeleri üzerinedir.
Peki, bugün itibari ile insanlık, köklerinde var olan değişim olgusunu bir kez daha mı katmanları arasına dâhil ediyor?
Bu sorunun yanıtı çok farklı biçimlerde verilebilir. Her bir bakış açısı da üstelik doğru bir mentaliteye oturarak, değişim açmazının ne kadar volatil olduğunu gösterir. Burada türlü bakış açılarını ilgilisine bırakarak, mali sistemin nasıl ve hangi rüzgârlarla yelkenlerini doldurduğunu sorgulamamız gerekir.
Öyle ya ilgilendiğimiz alan mali sistem.
Şimdi bu alanın varlığına esas olan temel faktörün farkındalığıyla “paranın teknolojik seyrinde” ekonomik hayata dair bazı kavramları ele alarak anlamaya çalışalım.
FinTech mi? TechFin mi?
“Fintech, hepimizin bildiği gibi, finansal hizmetlerin en ileri teknolojiyi kullanarak daha iyi bir kullanıcı deneyimi ile sunulduğu bir alan. Buna karşılık TechFin ise bir firmanın teknolojiyi kullanarak yepyeni finansal hizmetler sunması anlamında kullanılıyor.” ( Kaynak: Asian Banker)
Mali sistemi zorunlu değişime tabi tutan Covid19 adı verilen salgın, FinTech (Finansal Teknoloji) ve nakitsiz ödeme sistemlerine olan talebi artırdı.
Yatırımcılar tektonik bir değişim seziyor ki, çok haklı bir sezinti ve bırakın Ülkemizi, dünyayı sarmalına alan bu finansal teknoloji kendi ekosistemi içinde büyüyerek, yansımalarını etkili biçimde hissettirmektedir.
Bunun neresi kötü diye, bir ussal varsayımı ortaya koymak mümkün.
Elbette dünyanın geldiği noktadan geleceği noktaya doğru nasıl evrildiğinin farkındalığında, yaşananları raporlamamız önem arz etmektedir. Bugün gelinen noktada teknolojik gelişimler sayesinde finansal çevreler güçlenerek söz sahibi oldular. Öyle ki, banka ve diğer finansal kuruluşlar reel politik bakımından dizayn eder duruma geldiler. Buna bakıp da son budur diyebilmek mümkün mü?
Hayır.
Çünkü yaşayarak geleceğe doğru yürüdüğümüz an itibariyle artık bu finans sektörünün de teknolojik gelişimden türev bir sonuca evrildiğine şahit oluyoruz. Bunu da içtenlikle hissederek duyumlayabiliyoruz.
Yani FinTech diye kısalttığımız bu Finansal Teknoloji, ön göremediği bir biçimsel değişimle yerini, artık TechFin denilen ve Teknolojinin finansal piyasaya baskın olduğu bir sürece bırakıyor. Şahit olduğumuz dönemin aynı zamanda mimarı olarak, değişim ve dönüşümünü birlikte tecrübe ediyoruz diyebiliriz. Bu sebeple geleceğin lisanslı teknoloji şirketleri finansal alanda daha etkin olarak yer alacaklardır. Bankaların egemenliğinden ve rekabetinden, teknoloji firmalarının rekabeti ve etkinliğini iliklerimize kadar hissedeceğiz. Konuya bağlamak şartıyla daha önce şöyle bir tespitim olduğunu âcizane yazmak isterim:
İnternet Platformları(Trendyol, N11, HepsiBurada vs.) üzerinden satış yapan firmalar ortaya çıkmaya devam ettikçe; Ülkemizde var olan muhasebe sistemi yeniden şekillenecek ve bu muhasebe yapılanması, özellikle ilgili platformların baskılama aracı olarak kullanılacak. Diye yorum ve konuşmalarımın sonuç olarak doğru çıkması neticesinde, TechFin yani teknolojik finans materyalleri artık bankacılık ve ödeme alanlarında yerlerini alarak rekabete dâhil olmuşlardır.
GAFA Bank olarak kabul edilen(Google, Apple, Facebook, Amazon) bu büyük firmalar, yapılanmalarıyla bankacılık anlayışını değiştirerek, hayatımızı kolaylaştıracakları iddiası ile FinTech kavramının evrilmesine sebep olmuşlardır. Dolayısıyla TechFin karşımıza tamamen yeni bir pazar türü şeklinde çıkarak, ticaret hayatımızda yerini almıştır.
Ne var ki gelecekte ister finansal teknoloji ister teknoloji finansı olsun rekabet hiçbir zaman bitmeyecek. Bazen biri diğerini baskılasa dahi, rekabet sahasına girecek yeni türev ürünler var olacaktır. Ülkemizde özellikle bankacılık sektörü, teknoloji ve bilişim alanındaki inovatif değişim ve dönüşümler sayesinde kendi alanında oldukça güçlü durumdadır. Ancak bu üstünlüğü gelecek için çok iyi kullandıklarını sanmıyorum. Entegre olduğumuz dünyanın, “ödeme sistemleri” genelinde çok büyük firmalar aracılığı ile atılımlarına karşılık; Ülkemiz de girişimcileri sayesinde, tüm bu gelişimleri yakından takip ederek, yerlerini almışlardır. Dolayısıyla, finansal kuruluşlardaki bu gelişmelerin yanı sıra, sigortacılık sahamızda yer alanlar da son dönemde canlanarak, InsurTech girişimlere önem vermeye başlamışlardır.
Diğer yandan eskiden beri, bilinen bankacılık dışında sadece katılım bankacılığının da Türkiye düzleminde işini iyi yapan kurumsal yapılanmalar aracılığıyla ayağı yere basan, sağlam temellere oturmuş şekilde yapıldığı aşikârdır. Bu sayede “Islamic Fintech” öne çıkarak, yüksek bir avantaja ve potansiyele sahip olduğumuzun farkındalığında lider profil olmalıyız.
Doğal olarak teknoloji artık hangi alanda kullanılıyorsa o alanın vazgeçilmezi olmaktadır. The Great Reset olarak ifade edilen yeni normal dünyamızda, birçok alışkanlığımızı değiştirerek hayatta kalma yollarını aramaktayız. Pandemi gösterdi ki insanlık, artık yeniden dizayn edilirken, çok da eski olmayan bir tarihte hayatımıza giren world wide web(www) yani internetin boyutlar arasında hem geçişgen hem de edilgen olmuştur. Sanal ağ ile sınırlar ortadan kalkarak; iletişimin teknoloji münasebetiyle marjinal faydalar yarattığına tanık oluyoruz. Yüzyılımızda henüz bütünlük gösteren gelişmelere kuyruk olan dünyamız, küresel bir köy halinde offline yapılabilen birçok işlerin hızla online olarak da yapılabildiğinin farkına vardı.
Yeni normalde mesafeli yaşam koşutu, e-ticaret ortamlarına teknolojiyi odaklayarak bu alanlarda, hem tüketicileri hem de firmaları bir araya getirmiştir. Böylelikle, TechFin’ler özellikle eldeki büyük veriler vasıtasıyla müşteri deneyimlerini geliştirmişlerdir. Duygusal tüm hal ve hareketlerin veri madenciliği ile adlandırıldığının bilincinde, gelişmişliğin ötesine geçilebilen bir değişimin sonuna geldiğimiz varsayımına kapılmayalım.
Geleceğimize bir süre koyacak olsaydık, on veya yirmi yılda ulaşacağımız ileri seviye yaşam standartlarına, güdümlü bir zorunluluk neticesi şimdiden ulaşmış bulunuyoruz. Bunları “yaşam bilimleri” ve sanal dünyamızda oluşturulan elektronik dünyamızdaki dönüşümler marifetiyle hayatımızın her alanına almış olduk. Bir nevi insanlık var oluşundan bu yana zorlu evrim tarihine fiziksel başlamış ve geliştikçe sanallaşarak kendine görünmeyen bir âlem yaratmıştır.
Tıpkı düşlerindeki bulutlara yazılan hayal kodlarının, vakti geldikçe uyanış çığlıkları gibi.
Değiştik. Değiştikçe kendimizden uzaklaştık. Ve fakat bilinmeyenleri bilir olduk!
İnsan tür olarak hayatta kalma meziyetiyle birlikte, devamlı hareket halinde de olmalı. Bu, insanın var oluş temelidir. Hareketsiz olamaz. Oturmaz. Oturamaz yani.
Lakin geldiğimiz son aşamada, insanlık birey birey oturmaya başladı. Teknolojik gelişim neticesinde, hantal bir yapıda ve bilişim aygıtlarının ayrılamaz bir parçası olarak, tabiatına aykırı hareket eder oldu.
Bu savımızı destekleyen önermelerden birine yüzeysel değinmek isterim. Finansal Teknoloji yerini, geliştikçe gelişerek nesnelerin kendi aralarında başlayan haberleşme ile evrilme döngüsünde; Teknolojinin üstün hale gelerek finansal alt yapıyı dizayn eder olması, müthiş bir aydınlanmadır.
Örnek mi?
Pandemi, ticaret dünyasında alışılagelmiş tüm finansal kuruluşların ezberlerini bozmuştur. Birey merkezli hassasiyet odaklarının kişisel verileri koruma noktasına dikkat çekerek, müşteri yani yeni mudilerinden izin almak kaydıyla hesap açılışlarının vazgeçilmezi sözleşmeleri, online ortama çekmişlerdir.
Akıllı sözleşme zamanı. Artık fiziki olarak, mahallî şubeye gitmek söz konusu olmayacak. Yeni bir mudi hesabı açmak için, karşılıklılık esasına dayalı olarak imza altına alınması gerekli olan sözleşmelerin, bu defa çözüm olarak hologram teknolojisi kullanılarak yapılması hâsıl olmuştur. Önceden gerekli ve geçerli izinler alınmak şartı ile, boyutlar arasından bireyin karşısına gelerek yapılan bir sözleşmeyi tahayyül edin lütfen.
Düşün dünyamızla dalga geçen bu durum, gerçek ve sanal sınırlarımızı çoktan aşmıştır.
Saygılarımla.11.03.2021
Selahattin İPEK
Kaynak: www.bdTurkey.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)