Tevkifat, para konusunda kesintiler anlamına gelen bir sözcüktür. Vergisel anlamda ise, vergiler üzerinde bölüşme/kesinti yapma anlamına gelir. Bu vergi çeşidinde devlet, alacağı katma değer vergisini (KDV) satıcının yanı sıra alıcıdan da alır. Bu vergi ile iki taraf arasında bir bölüştürme yapmış olur. Yani KDV tevkifatı ile mal ve hizmet ifasından dolayı, alıcı tarafından satıcıya ödenmesi gereken KDV tutarının bir kısmının satıcıya ödenmeksizin hazineye yatırılması işlemidir.
Hazine ve Maliye Bakanlığı vergi alacağını güvence altına almak amacıyla, bu kapsamda 3065 sayılı KDV Kanunu’nun 9. maddesinden aldığı yetkiye dayanarak KDV işlemine taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutabilmektedir. KDV tevkifatı da bu kapsamda yapılan yasal bir işlemdir. Bize göre vergi alacağının güvence altına alınması amacı ile birlikte, maliye politikası amaçlarının kamu gelirleri yani vergiler kullanılarak yerine getirilmeye çalışılması olarak değerlendirilebilir.
Hazine ve Maliye Bakanlığı KDV tevkifatı uygulamasına ilişkin olarak yayınlamış olduğu tebliğ ile kendisine tanınan bu yasal hakkı kullanarak hangi sektörlere ve hangi oranda tebligat yapılacağını belirlemiş bulunmaktadır. Tevkifat yapılacak sektörler ve tevkifat oranları 35 seri nolu KDV Tebliği ile ilan etmiş bulunmaktadır.
Yani aslında iş buraya kadar litarütüre ve/ veya teoriye uygun bir şekilde kurgulanmış ve uygulanmaktadır.
Danıştay yürütmeyi durdurma kararı vermişti
Asıl sorun bundan sonra başlamaktadır. Çünkü Hazine ve Maliye Bakanlığı 01.03.2021 tarihinden itibaren alıcıların tevkif ettikleri KDV’leri vergi dairelerine ödenmiş olması şartını getirdi. Bu düzenleme ile birçok mükellef kendi insiyatifinde olmaksızın mağduriyet yaşamaya başladı. Çünkü tevkif edilen KDV’lerin vergi dairesine ödenmemesi nedeniyle, iade alacağı olan mükellefler KDV alacaklarını alamadılar.
Bunun üzerine mükellefler tarafından açılan yürütmeyi durdurma talepli dava Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın itirazlarına rağmen Danıştay 4. Dairesi tarafından Yürütmeyi Durdurma Kararı verildi. (01.02.2022 tarih ve E.2021/2647 sayılı karar)
Hazine ve Maliye Bakanlığı bu süreçte mağduriyetleri ortadan kaldırmak ve yürütmeyi durdurma kararını uygulamak adına 13 05.2022 tarihli genel yazısı ile “KDV iadelerinde, alıcılar tarafından 2 nolu KDV beyannamesi ile beyan edilen ve tahakkuk ettirilen KDV’nin ödenmiş olması şartının aranılmayacağını açıkladı. Ve bu şekilde bize göre bir yanlıştan dönüldü.
Ciddi mağduriyetler söz konusu
Çünkü kendisinden KDV kesintisi yapılan mükellefler kesinti yapılan bu tutarların vergi dairesine yatırılmaması nedeniyle iade alacaklarını alamamaktaydılar. Vergi alacağının güvence altına alınması adına iyi niyetli mükellefler mağdur edilmektedir. Maliye Bakanlığı KDV’nin tahakkuku görevini verdiği mükellefin, tahakkukunu da yeterli görmeyip birde ödeme şartı getirmiş ve söz konusu KDV kendi kasasına girmediği sürece hiçbir şey yapmayacağını açıklamıştı. Burada Hazine ve Maliye Bakanlığı KDV’nin hem tahakkukunu hem de tahsilini satıcı yerine alıcı mükellefe (tabir yerinde ise karşı taraftaki mükellefe ihale ederek) süreci idare etmeye çalışmaktadır. Buda tabiki sürece hiçbir müdahili olmayan karşı taraf için ciddi mağduriyet yaratmakta ve yaşatmaktadır.
Ancak Hazine ve Maliye Bakanlığı bu konudaki ısrarından mağduriyette neden olsa da ödeme şartından vazgeçmedi. Bu amaçla 28.12.2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 7491 sayılı Torba Yasa’nın 30 ve 31. maddesi ile sorumlu sıfatı ile verilen KDV beyannamelerin (KDV-2) verilme tarihini ve ödeme tarihlerini değiştirdi ve ödeme şartını yeniden getirdi.
Şimdi bu teknik açıklamalardan sonra gelin olayın nasıl mağduriyet yarattığını birlikte değerlendirelim.
Satıcı cezalandırılırken, alıcı faydalanıyor
Satıcı malını satıyor/ hizmetini ifa ediyor, faturasını KDV’li olarak alıcıya düzenleyip gönderiyor. Siz Maliye olarak diyorsunuz ki ey satıcı ben sana güvenmiyorum, sen benim hak ettiğim KDV’yi bana tam ödemeyebilirsin, alıcı ben sana daha çok güveniyorum, satıcıya ödemen gereken KDV’nin tamamını ödeme belirli orandaki KDV’yi sen alıcı olarak satıcı adına vergi dairesine bildir. Alıcı zorunlu olarak bu görevi kabul ediyor ve satıcıya ödemesi gereken KDV’nin bir kısmını hesaplayıp KDV-2 beyannamesi ile beyan ediyor. Yani Maliye’ye bu benim KDV alacağım ya da borcum değil sadece bana verdiğin sorumluluk gereği satıcıdan kestiğim KDV tutarı bu kadar deyip ayrı bir beyanname veriyor.
Finansman kaynaklarına ulaşmanın çok ve maliyetli olduğu günümüz Türkiye’sinde alıcı en kolay kredi ödenmeyen vergi mantığından hareketle KDV’sini ödemeyebiliyor. Satıcı da kendi mal hizmet alımı dengesi içinde alacağı olduğu için fazla vergi ödediği için KDV iadesi için Vergi Dairesi’ne müracaat ediyor. Vergi dairesi bakıyor evet senin devletten KDV alacağın var doğru ama satıcı KDV’yi henüz ödememiş bekle KDV’sini ödesin bende senin iade işlemini yapayım diyor. Şimdi bu durumda ister istemez satıcıyı cezalandırmış oluyorsunuz, öncelikle diyorsunuz ki ticaretini yürütmen için belli bir miktar parayı KDV olarak bana önceden öde, senin nerelere iş yaptığını ben biliyorum onlarda verdikleri beyanname ile seni teyit ediyorlar. Ancak onlar senin KDV’ni bana yatırmadılar bu nedenle bende senin hak ettiğin KDV’yi ödemiyorum…
Alıcıya finansman
Ne oldu alıcıya böyle bir ortamda satıcı üzerinden finansman yarattık. Satıcı bu işlem nedeniyle mağdur olurken, alıcı kendi adına fayda sağladı. Maliye Bakanlığı da vergi güvenlik sistemi ile alacağını garanti altına almış oldu. Peki ya bu şartlarda ticaret nasıl sürdürülecek! ya da nereye kadar sürdürülecek!