Önceki yazılarımda 20'den fazla anonim şirket kurarak iyi bir birikim yaptığımdan bahsetmiştim.

Hem de kendim bir başka işyerinde çalışırken.

Şirket kuruluşunda ne gibi zorluklar ve benim yaptığım kuruluşlarda ise ne gibi özellikler vardı ki ben şirket kurabiliyor, şirket kuruluşunda tercih ediliyor ve aynı zamanda bir iş yerinde çalışıyordum. 

O tarihlerde, kesinlikle Ankara’dan izin alınmadan ana sözleşme tasdik edilemiyordu. Çok enteresandır ki ana sözleşmedeki herhangi bir nokta veya virgül hatası, hatta satır arasındaki mesafe bile ana sözleşmenizin reddine ve yeniden müracaata neden olabiliyordu. Tabii ki sözleşmeyi inceleyen uzmanın da insafına kalıyordunuz. Ama bir defa tanındı iseniz,  dost oldu iseniz veya işinizi Ankara’da takip edecek dostunuz varsa ve konuyu da çok iyi biliyorsanız her şey çok çabuk olup bitiyordu. 

BURSA------------------------ANKARA-----------------BURSA--------------ANKARA

Ben Türk Ticaret Kanunu'nu 1963'lerde sevgili hocamız Faruk Üsküdari’den okumuş ve çok iyi öğrenmiştim. Gerek İpsan'da ve gerekse Umur Üstünberk gurubunun kuruluşunda ve yine Sabri Timurhan'ın şirketlerini kurarken çok büyük tecrübe kazanmıştım.

O tarihlerde Bursa’da şirketçiliği bilen avukatlar arasında Turan Sarper öne çıkıyordu. Avukat olmayan şirket kuruluşu yapan ve tanınan de bendim. Rahmetli Turhan Sarperi çok sever ve sayardım, o da beni çok severdi, nitekim daha sonra Yeminli Mali Müşavir olduğumda çok büyük yardımlarını da görmüştüm.

Bir ana sözleşme için o zamanlar önemli olan bilgiler nelerdi?

Şirketin ünvanı, amaç ve konusu, sermayesi, sermayenin dağılım şekli, ortakların adı soyadı ve ikametgahları, şirketi temsil edecek kişi gibi bilgilerdi. Bunlarda bir hata veya eksiklik, giderilmesi çok zor olan bir konu olup çok ama çok süre kaybına sebep olabiliyordu.

Şirket kuruluşunda süre hakikaten çok önemli idi. Koyduğunuz ana sermayenin %'ini bloke olarak bankada tutmak zorunda idiniz. Diyelim ki 100 milyon sermayeniz var, 25 milyonu bankaya yatırıyorsunuz ve bloke çözülmesi için ana sözleşmenin tasdik ve tescili şart, işte o zaman bazan bir iki ayı geçen süreler çok önemli oluyordu. 

Ben, şirket kuruluşlarında bir başka yenilik yapmıştım.  Anonim şirket ismi çok daha büyük ve itimad edilen bir şirket tipi idi. Ne kadar çok ortaklı ise o kadar daha değerli oluyordu. Şirket kurmak isteyen firma sahiplerini, yanlarında çalışanları da ortak etmek üzere ikna ediyordum. Böylece personel aynı ücretle ve fakat % yarım, bir gibi ortaklık ve karlar için çok canla başla çalışıyordu. 

Diyeceksiniz ki, peki firma sahibi, patronu kendi hisselerini elemanlarına veriyor, o eleman ben de şirket ortağıyım, ben de patronum der de çalışmayı aksatırsa ne olur? Bunun da tedbirini alıyor ve hisse (pay) verilen firma çalışanlarına daha baştan hisse devir sözleşmesi imzalatılıyordu , tabii tarihsiz olarak. Herhangi bir isyan veya anlaşmazlık halinde o çalışanın hisse devir sözleşmesi yürürlüğe konuluyor ve çalışanın da işine son veriliyordu. 

Ankara’da işinizi takip edecek bir insanın olması da gerekiyordu. Ben daha 1971 yılında Ankara’da bir çok bakanlık ve derneğin, birliğin odacı ve sekreterleri ile tanışmıştım.

Özellikle odacılar, bakanlıkların her türlü işini bilen, sizin işinizi bitiren insanlardı. 

Daha önce de belirttiğim gibi ana sözleşmeyi hatasız, bizzat kendim yazıyor, otobüsle Ankara’daki odacı dostuma gönderiyordum. Tabii bir miktar masraf bedeli de gönderiyordum. Bakanlıktaki odacılar ve memurlar da bunların arkadaşı veya akrabası oluyordu. Gönderdiğim evrak öğleden sonra imzalanıyor, gece Bursa’ya geliyor. Ertesi gün mahkemeden tasdik edilerek diğer işlemler ve ticaret sicil işlemleri de üçüncü gün tamam oluyordu. 

Yağlı, ballı bir iş. 

Ancak, bir yere bağlı olmak, bir işyerinde müdür olmak ve de SSK'lı olmak daha önemliydi. Dediğim gibi bir müddet sonra bu işi bırakmak zorunda kaldım. Ama o tanıdıklarımın daha sonraki firma işlerimde de çok büyük yardımları oldu. 

Hele teşvik belgesi çıkarılması ve takibinde bir de asansörle altıncı kattan düşüp sağ salim çıktıktan sonra işlerim daha da kolaylaştı. 

İşte görüldüğü gibi bilginin yanında bazan şans, iyi veya kötü şans da insana yardım edebiliyor. 

Ekohaber | Cevdet AKÇAKOCA