Konunun önemi
Vergi kaçakçılığı, yolsuzluk, kara para aklama ve diğer yasadışı finansal akış faaliyetleri teknik olarak şeffaf olmayan mülkiyet haklarının arkasına gizlenebilir niteliktedir. Şirketler, vakıflar, ortaklıklar, trustlar ve benzer kuruluşlar üzerinden karmaşık ilişki zincirleri kullanılarak, varlıkları nihai olarak kontrol eden gerçek faydalanıcıların kimliği belirsiz hale gelebilmektedir. Bu anonimlik, suistimal edenler bakımından hamiline hisse senetleri, hissedar temsilciler ve yöneticiler, suni ve fiilen var olmayan şirketler gibi çeşitli yapıların stratejik biçimde kullanımını daha da artırmaktadır.
G20 üyesi ülkeler, vergi makamlarının ve diğer kolluk kuvvetlerinin gerçek faydalanıcıyı belirleme yeteneğinin önemli biçimde sınırlanması nedeniyle, 2013 yılında konuyla ilgili çalışmalar yapmak üzere OECD bünyesinde bulunan Mali Eylem Görev Grubu’na bir çağrıda bulunmuşlardır. O günden bu yana, yapılan çalışmalar ülkemiz dahil çoğu ülke mevzuatına girmiş durumdadır.
Gerçek faydalanıcı tanımı
Mali Eylem Görev Grubu, gerçek faydalanıcıyı; “Bir müşteriyi nihai olarak sahipliğinde ya da kontrolünde bulunduran gerçek kişi ve/veya hesabına işlem yürütülen gerçek kişi” olarak tanımlamıştır.
Akran değerlendirmesi
Mali Eylem Görev Grubu ve OECD tarafından geliştirilen kuralların ülkeler tarafından nasıl uygulandığının değerlendirilmesinin önemli olması nedeniyle ülkelerin değerlendirmeye tabi tutulduğu bir akran değerlendirme süreci öngörülmüştür.
Bu değerlendirme sonuçları, banka hesaplarına ilişkin gerçek faydalanıcı bilgileri açısından tatmin edici bulunmuştur. Ancak, tüzel kişilerin gerçek faydalanıcısı ve Talep Üzerine Bilgi Değişimi Standardı kapsamındaki düzenlemelerle ilgili olarak, bugüne kadar değerlendirilen 112 ülkenin yaklaşık %50'sinin ulusal mevzuatlarında gerçek faydalanıcı tespitlerine ilişkin ciddi eksiklikler bulunmaktadır. Karşılaşılan eksiklikler temel olarak eksik mevzuat, denetim ve yaptırım eksikliğinden kaynaklanmaktadır.
Akran değerlendirmeleri, sağlam bir sistemin temel unsurlarının (i) gerçek faydalanıcı tespiti için çok yönlü bir yaklaşım gerektiren daha güçlü bir mevzuat, (ii) doğru, yeterli ve güncel bilgilerin kullanılabilirliğini sağlamak için etkili denetim ve yaptırım ve (iii) bilgi alışverişinde hem yerel hem de uluslararası düzeyde geliştirilmiş iş birliği olduğunu göstermiştir.
Tüm eksikliklerine karşın, gerçek faydalanıcıya ilişkin temel çerçevelerin ülkeler bakımından o veya bu şekilde kullanıldığını da tespit etmek gereklidir.
Mevzuatımızda durum
Ülkemiz mevzuatında mesele, vergisel yönüyle 529 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ve 145 Nolu Vergi Usul Kanunu Sirkülerinde ele alınmaktadır. Ayrıca 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun ve buna bağlı mevzuat da konuyla ilgili düzenlemeler içermektedir.
5549 Sayılı Kanun’un 2. maddesinde yapılan değişiklikle avukatlar, taşınmaz alım satımı, sınırlı ayni hak kurulması ve kaldırılması, şirket, vakıf ve dernek kurulması, birleştirilmesi ile bunların idaresi, devredilmesi ve tasfiyesi işlerine ilişkin finansal işlemlerin gerçekleştirilmesi, banka, menkul kıymet ve her türlü hesaplar ile bu hesaplarda yer alan varlıkların idaresi işleriyle sınırlı olmak üzere bilgi vermek bakımından yükümlü kılınmıştı. Ancak bu düzenleme, Anayasa Mahkemesi tarafından “ …avukatlık mesleğinin önemi ve adalet hizmetindeki rolü karşısında mesleklerinin icrası noktasında serbest avukatlara katlanamayacakları bir külfet yüklemekte olup kuralla özel hayata saygı hakkına getirilen sınırlamanın orantılı ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı anlaşılmıştır” gerekçesi ile Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine yapılan atıfla iptal edilmiştir. (RG:03/04/2024, S:32509)
Gerçek faydalanıcıya ilişkin uluslararası düzenlemeler oldukça önemli ve haklı bir sebebe dayansa da, tespiti sürecindeki uygulamaların hukuka uygun olması gereği tartışmasızdır. Bu tartışmaya sınırlı bir yönüyle Anayasa Mahkemesi’nin verdiği cevap oldukça önemlidir.
*OECD (2024), Beneficial Ownership and Tax Transparency – Implementation and Remaining Challenges: OECD and Global Forum Report to G20 Finance Ministers and Central Bank Governors, OECD Publishing, Paris.
Dünya | Doç. Dr. Ayhan Selçuk ÖZGENÇ