Ülkemizde son dört yıldır yaşanan çok yüksek enflasyon, pek çok dengesizliğin yanı sıra şir­ket kârları konusunda da önem­li bir tartışmanın yolunu açmıştı. Koşulların sağlanmasıyla beraber enflasyon etkisinden arındırılmış gerçek tablonun görülebilmesi için enflasyon muhasebesine geçilme­si gerektiği 2021 yılından itibaren gündemdeydi.

***

Sürekli ertelenen enflasyon muhasebesi, geçici vergi döne­minde uygulamaya konulacak.

Enflasyon muhasebesi, ülkemiz­de geçmişte de (2003 ve 2004 yıl­ları) uygulanmıştı. Vergi Usul Ka­nunu’nca; üretici fiyat endeksinin (ÜFE) cari yıl içinde yüzde 10’u, son üç yıl toplamında ise yüzde 100’ü aşması durumunda enflas­yon düzeltmesi yapılması zorunlu­dur.

Normal koşullar altında 2021 yılında bu şartlar sağlanmış olma­sına karşın, çeşitli yasal düzenle­melerle enflasyon muhasebesine geçiş süresi 2023 yılsonuna kadar ertelenmişti. Ardından 2024 ilk çeyrekte uygulanması gereken sü­reç uzatıldı. Son yayınlanan tebli­ğe göre de 27 Ağustos’a kadar uza­tılacak.

Tebliğin yayınlanmasıyla be­raber reel kesim temsilcileri, mali müşavirler ve STK’lar ta­rafında önemli bir tartışmanın da yolu açılmış oldu. Mali müşavir­ler, geçici vergi döneminde olu­şacak aşırı iş yükü ve uygulama zorluklarından şikayet ederken; reel kesim temsilcileri tarafın­da ise konunun şirket kapatma­ya kadar varacak ölçüde haksız bir vergilendirme olacağı dillen­diriliyor!

Diğer taraftan halka açık şirket­ler tarafında da; enflasyon muha­sebesinden önce ve sonra başlıklı tabloların vergiden bağımsız ola­rak yatırımcı nezdinde bir çeşit kafa karışıklığı yarattığı da bilinen bir gerçek.

Dolayısıyla açıklaması bile karışık olan bir tablonun vergi tahsilatı boyutunda ne denli bir kaosa yol açacağını öngörmek zor değil…

***

İtiraza konu olan nedir?

Enflasyon muhasebesi enflas­yonun etkisini yansıtan bir def­latör yoluyla parasal olmayan varlıkların düzeltmesini esas al­dığından; parasal olmayan aktif varlıkları, yani stokları, iştirakleri, maddi duran varlıkları, maddi ol­mayan duran varlıkları yüksek olan firmalarda gelir, düşük olan firma­larda ise gider yaratarak, kâr ya da zarara etki etmektedir.

Yatırımını faaliyete geçirememiş firmaları zorlayacak

Buraya kadar her şey gayet adil gözükebilir ancak Türkiye’deki fir­ma ölçeği ve dış kaynak kullanımı dikkate alındığında vereceğim ör­nek konuyu daha anlaşılır kılacak­tır: Örneğin 2024 yılında bir maki­ne teçhizat yatırımı yapmış, üstelik bunu banka kredisiyle finanse et­miş ancak yatırımı tamamlanma­dığı için henüz faaliyete geçmemiş bir firma düşünelim.

Yapılan yatı­rıma yönelik olarak henüz yatırım tamamlanmadığından amortisman da ayrılması söz konusu olmaya­caktır. (Amortismanlar fiktif gider olup, kârdan düşülür) Dolayısıy­la henüz faaliyet başlamadığından ve elde edilmiş bir gelir olmadığın­dan aktifteki değerden oluşan fik­tif enflasyon muhasebesi geliri yi­ne fiktif bir kâr ve vergi doğurmuş olacaktır.

Özetle firma henüz bir kazanç sağlamadığı halde mahsuplaşma­mış yatırımından ötürü bir nevi cezalandırılmış olacaktır.

En önemli hasarı yatırım yapan KOBİ’ler alacak

Türkiye’deki firma ölçeğine ba­kılacak olursa; KOBİ’lerin (mik­ro, küçük ve orta boy işletmele­rin) tüm girişimler içindeki payı­nın yüzde 99,7’ye ulaştığı ve aynı zamanda Türkiye’deki istihda­mın yüzde 75’ini karşıladığını gö­rüyoruz. Bu firmaların önemli bir diğer özelliği de özkaynaklarının güçsüz olmasıdır. Dolayısıyla enf­lasyon muhasebesinin yaratacağı en önemli hasarı bu kesimde yatı­rım yaparak ölçeğini büyütmeye çalışanlar ile bunu yetersiz serma­yeyle başarmaya çalışanlarda gö­receğiz.

***

Stagflasyon tartışmaları başlamışken, enflasyon muhasebesinin uygulamaya konulması çelişki mi?

Son aylarda sanayi üretimi ve istihdam verilerinde görülen dur­gunluk emareleri, yönetilen yön­lendirilen fiyatlara yönelik zam­larla beraber tepe yapan temmuz ayı enflasyonu ve beklentilerle ilişkilendirildiğinde stagflasyon tartışmalarını da gündeme getirdi.

Sonuç olarak iş dünyasının hatırı sayılır bir kısmının geç­mişte enflasyon muhasebesi­ne geçişi savunduğunu bilmek­le birlikte böylesine bir süreçte hızlıca uygulamaya konulmak istenen enflasyon muhasebesi­nin yaratacağı fiktif vergi eroz­yonunun reel kesim ve istihdam açısından yaratacağı etkilerin bir kez daha düşünülmesini ve en azından yılsonuna ertelen­mesini reel kesimin (KOBİ’le­rin) sesi olarak diliyorum.

Dünya | Burcu KÖSEM