Yemen'deki Husiler’in, İsrail'in Gazze'ye saldırılarına karşılık ticari gemilere yönelik eylemleri, Asya ile Avrupa arasındaki ürün akışını kesintiye uğrattı. Bu durum, ilk etapta bölgesel ve geçici bir kriz gibi gözükürken, çözümün uzamasına bağlı olarak tedarikte gecikme ya da azalma yaşanması üretimi etkilemeye ve küresel bir tedarik zinciri krizi olarak karşımıza çıkmaya başladı. Bu konudaki en net açıklama ise Avrupa’daki otomotiv şirketlerinden geldi ve üretimlerine ara vermek zorunda kaldıklarını söylediler.
Sorun devam ederken Ticaret Bakanlığı geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin 2023 yılı dış ticaret rakamlarını açıkladı. Buna göre, önceki senelerde yaşanan küresel salgından dolayı bozulan tedarik zincirindeki kırılmaların bölgesel istikrarsızlıklar nedeniyle daha da artması, kritik ürünlerin temininde yaşanan sorunlar ve bunun üretim krizlerine varan sonuçları, girdi birim ve temin maliyetlerinin yükselmesi, navlun maliyetlerindeki ciddi artışlar ve Şubat ayında yaşadığımız deprem gibi önemli başlıklara rağmen 2023 yılı dış ticaretinin planlanan düzeyde tamamlandığı görülüyor.
Dış ticarette hedefleri yakaladık
Bakanlığın yayınladığı aylık dış ticaret verilerine göre; Aralık ayında geçen yılın aynı ayına ihracat %0,44 oranında artışla 22 milyar 999 milyon dolar, ithalat %10,73 oranında azalışla 29 milyar 111 milyon dolar oldu. 2023 yılı Ocak-Aralık döneminde ise, ihracat %0,64 oranında artışla 255 milyar 809 milyon dolar, ithalat %0,51 oranında azalışla 361 milyar 847 milyon dolar olarak gerçekleşti. Toplam dış ticaret hacmimiz 617 milyar dolar ve ihracatın ithalatı karşılama oranı ise %70 olurken bu sayede ihracatta Orta Vadeli Program’da planlanan 255 milyar dolar hedefi beklenenin üzerinde gerçekleşti.
Genel rakamlar yaşanan olumsuzluklara rağmen umut verici gözüküyor. Aynı zamanda bu rakamlara paralel olarak ithalat ve ihracat birim endekslerine de bakmamız gerekiyor. Çünkü ülke kazancı ya da refahı açısından birim başına ihracatı artırıp ithalatı azaltmak önemli oluyor.
Buna göre TİM tarafından yapılan açıklamaya baktığımızda, 2023 yılında ihracat kg birim değerinin %8,8’lik yükselişle 1,57 dolara çıktığı görülüyor. İthalatımızın detayına baktığımızda da en çok ithalat 261 milyar 318 milyon dolarla (%10,60 azalış) “Hammadde (Ara malları)” grubunda yapılırken, bu grubu sırasıyla 52 milyar 595 milyon dolarla (%29,80 artış) “Yatırım (Sermaye) malları” ve 47 milyar 662 milyon dolarla (%56,40 artış) “Tüketim malları” oluşturuyor. Yine geçtiğimiz yılda toplam ithalatımızın %85,13’ünü hammadde ve yatırım mallarının oluşturduğu görülüyor.
Bölgesel iş birlikleri önemli
Küresel salgın ile birçok şirket tedarik yapılarını yeniden yapılandırmak zorunda kaldı ve yakın coğrafya ile dış ticaret yeni stratejik başlık olarak yer aldı. Bu doğrultuda, birçok ülke yakın coğrafya ile dış ticaretini artırma yönünde girişimlerde bulunmaya başladı. Asya ve ABD ülkeleri de kendi içinde vergisiz ticaret ortamını artırmak veya yaratmak adına serbest ticaret anlaşması imzalıyor. Yakın zamanda da Avrupa Birliği, Pan Avrupa Menşe Kümülasyonu’nu (PEM) revize etti ve bir sonraki yıl hayata geçirecek. Bu nedenle de bölgesel ticaret rakamlarımız daha da önemli hale gelecek.
İhracat perspektifinden baktığımızda da 2023 yılında en fazla ihracat yaptığımız ülke grupları sırasıyla; Avrupa Birliği (AB-27) (104 milyar 329 milyon dolar), Yakın ve Orta Doğu Ülkeleri (45 milyar 758 milyon dolar) ve Diğer Avrupa Ülkeleri (39 milyar 665 milyon dolar). Sonraki sırayı ise %18 ile “Yakın ve Orta Doğu” ülkeleri alıyor. Avrupa’nın tek başına toplam ihracatımızın yaklaşık %56’sını oluşturduğunu, bu payın da her geçen yıl artarak devam ettiğini görüyoruz.
İthalata aynı bakış açısıyla baktığımızda, Avrupa ülkeleri toplam ithalatımızın yaklaşık %51’ini oluştururken bir sonraki sırada ise “Diğer Asya ülkeleri” %25 pay ile yer alıyor.
Ne yapmalı?
Zor bir yılı geride bıraktık ve daha zor bir yıla girdiğimizi söyleyebiliriz. Küresel salgından sonra her yıla çok umutla girmek ve beklenti oluşturmak kolay olmuyor. Tedarik zinciri kırılmaları, bölgesel sorunların artması ve tüm bunların tedarik zincirini olumsuz etkilemesi; maalesef üretim yapmayı, tedarik stratejileri oluşturmayı ciddi anlamda etkileyecek gibi duruyor. Bu kadar olumsuzluğa rağmen 2023 yılında ihracat hedeflerine ulaşmak önemli bir gelişmeydi. Ancak ithalat bağımlılığımızın halen devam ettiğini ve birçok tedbire rağmen ithalatta azalmanın söz konusu olmadığını görüyoruz. Bu noktada da katma değerli üretimlere odaklanmak en doğru strateji oluyor.
Bölgesel açıdan dış ticarete baktığımızda, PEM’e dahil olmanın ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz. Çünkü PEM üyesi ülkelerinin ihracattaki payı %65’lere çıkıyor. Bu ülkelere ihracat yaparken de Asya ülkelerinden ithalat yapıyoruz. Bir anlamda Uzak Doğu’dan alıyor, üretim yapıp bu pazarlara satıyoruz. Bu da bizim hem gümrük birliği avantajını hem de çapraz kümülasyon kullandığımızı gösteriyor. PEM’in revize kurallarının hayata geçmesiyle üretim yapımızı daha da güçlendirerek pazarda yerimizi sağlamlaştırmak ve teknolojik ürünlere ilişkin (elektrikli araç/batarya gibi) yeni yatırımların, ülkemiz yerine Akdeniz (Fas, Tunus gibi) ya da Batı Avrupa (Sırbistan) ülkelerine kaymasına engel olmamız gerekiyor. Yeni menşe kurallarıyla, daha kolay menşe kazanımı ve bu pazarda daha da fazla ihracat yapma şansı elde edebiliriz.