Tarihe baktığımızda, Sanayi Devrimi’nin tarım ve zanaat ekonomisinden fabrika düzenine geçişi yaklaşık iki yüzyıl sürerken, imalat sektöründen hizmet sektörüne kayış ise birkaç on yılda gerçekleşti. Değişmeyen tek şey değişimdir cümlesi dilimize pelesenk olsa da bu değişimlerin, işgücü piyasasında ve iş yapış biçimlerinde köklü değişimlere yol açtığını biliyoruz. Dün ile bugünün temel farkı ise, bu değişimlerin zamanla ve kademeli olarak yaşanması ve toplumun uyum sürecinin zamana yayılması oldu.
Pandemiyle birlikte uzaktan çalışma modeline aniden geçilmesi, uzaktan çalışılamaz diye düşünülen birçok iş kolunda dahi bu modelin büyük bir dönüşüm yarattığını biliyoruz. Örneğin bankacılık sektörü… Bu ani değişim, sadece çalışma ortamlarını değil, aynı zamanda iş yapma biçimlerini, şirket kültürlerini ve çalışanların iş-özel hayat dengesini de derinden etkiledi. Bugünlerde ise bu yeni çalışma modelinin kalıcı olup olmayacağı sorusu, tüm iş dünyasında büyük bir merak konusu. Türkiye’deki birçok şirket eski düzenine yani ofis çalışmasına dönmüş durumda. Global şirketlerin ise hala hibrit çalışma modelinde devam ettiklerini duyuyoruz.
Uzaktan çalışma, geçici bir çözüm mü, yoksa iş dünyasının geleceğinde kalıcı bir yer mi edinecek?
Bu sorunun cevabını ilerleyen günlerde daha sık duymaya başlayacağımızı düşünüyorum. Stanford Üniversitesi araştırma merkezinde yürütülen ve 34 ülkeyi kapsayan Küresel Çalışma Düzenlemeleri Anketi’nden elde edilen bulgulara göre, Mayıs 2023 verilerine göre, dünya genelindeki çalışanlar haftada ortalama 1,1 gün uzaktan çalışıyor. Bu oran, ülkelerin ekonomik yapısına ve çalışanların eğitim düzeyine göre değişiklik gösterirken, aynı zamanda uzaktan çalışmanın dünya genelinde nasıl farklı şekillerde benimsendiğini de açıkça ortaya koyuyor. Türkiye’de ise genel ortalama haftada 0,7 günken, üniversite mezunları için bu süre haftada 0,8 güne çıkıyor.
Çalışma modellerinin verimlilik üzerine etkisi
Şirketlerde, son aylarda uzaktan çalışmanın verimlilik üzerindeki etkisi de sık sık tartışılıyor. Bazı araştırmalar, uzaktan çalışmanın yüzde 8 ile yüzde 19 arasında verimlilik düşüşlerine neden olduğunu öne sürerken, bazıları ise yüzde 13 ile yüzde 20 arasında verimlilik artışları tespit ediyor. Bu araştırmalarda birbirinden farklı sonuçlar çıkmasının temel nedeninin, işverenlerin uzaktan çalışma modelini uygulama biçimlerinden kaynaklandığını düşünüyorum. Özellikle farklı kuşakların bir arada çalıştığı ortamlarda, çalışma modellerinin, çalışanların beklentileri ile de şekillendirildiğini gözlemliyorum. Yani daha katılımcı şirket kültürü ve yönetim modeli olan şirketlerde çalışanın sesine kulak veriliyor diyebiliriz. Söz konusu yetenekleri elde tutmak olunca, çalışma politikaları da daha fazla çeşitleniyor. Diğer yandan çalışanların birlikte olma, takım ruhunu tekrar kazanma gibi beklentileri de oluyor. Tüm zorlukların aynı zamanda içinde yeni dönüşüm fırsatları da barındırdığını düşünüyorum. Uzaktan çalışma modellerinin şirket kültürü ve stratejisi ile uyumlu, çalışanların beklenti ve isteklerine duyarlı yeniden tasarlanmasını çok değerli buluyorum.
Sonuç olarak, hibrit bir çalışma modelinin, iş dünyası için daha esnek ve kapsayıcı, çeşitliliği destekleyici bir yerden geldiğini ve stratejiye de bu yönleri ile hizmet ettiğini düşünüyorum.
Dünya |
Ebru DEMİR KOÇAK