Teknoloji, insan kaynakları ve kurumsal yapı alanlarında kapsamlı reformlar hayata geçirilmezse, Türkiye orta gelir tuzağına hapsolmanın da ötesinde, küresel rekabet gücünü tamamen kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacak.”

Geçtiğimiz günlerde Brandweek İstanbul’da iş dünyasının temsilcileri ile bir araya gelen Prof. Dr. Daron Acemoğlu’nun bu sözleri, sürdürülebilir kalkınma açısından son derece önemli. Önümüzdeki dönem için de kritik bir kerterizi işaret ediyor.

Küresel değişim dalgaları 

Daron Hoca, dünyanın beş temel değişim dalgasıyla karşı karşıya olduğunu vurguluyor. 

- Birincisi, artan eşitsizlik. Teknolojik gelişmeler, özellikle yapay zekâ, bu eşitsizliği daha da derinleştirebilir. 

- İkincisi, demografik değişimler. Yaşlanan nüfus ve değişen işgücü dinamikleri, yeni üretim ve istihdam modellerini zorunlu kılıyor.

- Üçüncüsü, iklim krizi. Yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş ve sürdürülebilir üretim modelleri artık bir tercih değil, zorunluluk. 

- Dördüncüsü, makroekonomik dengesizlikler. Düşük faiz döneminden yüksek faiz dönemine geçiş, enflasyon baskısı ve bütçe açıkları ekonomileri zorluyor. 

- Beşincisi ise küreselleşmenin değişen yapısı. Özellikle ABD-Çin rekabeti ve tedarik zincirlerindeki dönüşüm, dünya ekonomisini yeniden şekillendiriyor. 

Tüm bunlara bir de büyük bir seçim zaferiyle geri dönüş yapan Trump’ın olası politikaları eklendiğinde, küresel düzlemde çok daha zorlu bir dönem bizleri bekliyor.

Türkiye’de durum

Elbette, Türkiye’nin de tüm bunlardan etkilenmemesi mümkün değil. Bu sert dalgalardan nasıl çıkacağımızı, yapılan ya da yapılacak olan kurumsal ve toplumsal hazırlık ile etkin dönüşüm süreci belirleyecek. 

Daron Hoca buradaki durumu ise şöyle özetliyor: “Türkiye'nin bu değişimlere hazırlık durumu endişe verici. Ekonomik büyüme performansı inişli çıkışlı bir seyir izlerken, büyümenin niteliği daha da sorunlu. 1990'larda sıfıra yakın seyreden toplam faktör verimliliği, 2001-2006 döneminde umut verici bir artış göstermiş, ancak 2008 küresel krizi sonrasında yeniden durağanlaşmış. Bu, Türkiye'nin teknoloji ve kaynaklarını verimli kullanamadığını gösteriyor.”

Daron Hoca, ülkemizin temel problemlerini de şu şekilde sıralıyor: 

- Yüksek teknolojili ürünlerin ihracattaki payı çok düşük. Bunun temel nedeni, yatırım eksikliği. Türkiye'de sermaye yatırımları diğer orta gelirli ülkelere kıyasla düşük ve mevcut yatırımların büyük kısmı inşaat sektörüne yöneliyor.

- Eşitsizlik göstergeleri alarm veriyor. Gini katsayısı yükseliş trendinde ve en zengin %10'luk kesimin milli gelirden aldığı pay, en yoksul yüzde 50'nin payından fazla. Bu durum, büyümenin paylaşımcı olmadığını gösteriyor.

- İnsan sermayesi konusu belki de en kritik sorunlardan biri. Yazılım, bilgisayar mühendisliği, elektronik gibi alanlardaki mezun sayısı, Türkiye'nin ihtiyaçlarının ve küresel trendlerin çok gerisinde. 

- Demokrasi, sağlıklı kurumların ve sürdürülebilir kalkınmanın temeli. Devlet ile sivil toplum arasındaki güç dengesi, demokratik gelişimin anahtarı. Türkiye'de ise sivil toplum tarihsel olarak zayıf ve bu denge kurulamamış durumda.

Çözüm: Kapsamlı bir strateji

Daron Hoca, bu temel sorunlar için kapsamlı bir strateji ihtiyacı olduğunu vurguluyor. 

Öncelikle eğitim sistemi, ilkokuldan doktoraya kadar tüm seviyelerde teknoloji odaklı bir dönüşümden geçmeli. Yatırımlar inşaat yerine üretken sektörlere ve teknolojik altyapıya yönlendirilmeli. Kurumsal yapı güçlendirilmeli, şeffaflık ve hesap verebilirlik artırılmalı. Demokratik kurumlar ve sivil toplum desteklenmeli.

Bu dönüşüm için kritik başarı faktörüyse toplumsal mutabakat ve kararlılık. İklim değişikliği, teknolojik dönüşüm, eşitsizlikle mücadele gibi konularda demokratik süreçler işletilmeli, farklı toplum kesimlerinin görüşleri dikkate alınmalı. Aksi halde, en iyi niyetli politikalar bile toplumsal direnişle karşılaşmaya ve başarısızlığa mahkûm olabilir.

“Türkiye'nin önündeki yol zorlu, ama imkânsız değil.” 

Karamsar tablonun içinde Daron Hoca’nın bu sözleri belki de konuşmasının en vurucu kısmı. 

Doğru politikalar, kararlı bir uygulama ve toplumsal destek ile bu dönüşümü gerçekleştirmek mümkün. Ancak, bunun için vakit kaybetmeden, tüm paydaşlar olarak harekete geçmek gerekiyor. 

Kaynak: Ekonomim.com | Arda Öztaşkın