Vergi ince­lemesi, bir incelemeye başlama bildirimi ile başlar ve genellik­le vergi inceleme raporu, ve -ço­ğu zaman ayrıca- vergi tekniği raporu ile vergi suçu raporuyla sona erer. Vergi suçu raporu dü­zenlenmesi durumunda, mükel­lef (veya mükellef bir işletme ise kanuni temsilcisi) kendisini ce­za mahkemesinde sanık olarak bulabilir. Sahte ya da muhtevi­yatı itibariyle yanıltıcı belge dü­zenleme veya kullanma, vergi kaçakçılığı suçuna yol açan ey­lemlerdir. Ancak, şu kritik soru­yu sormak gerekir: Bu inceleme­ler, hukuki çerçeveye ve mükel­lef haklarına uygun bir şekilde yürütülmekte midir?

Sahte/muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge: incelemenin ana konusu olamaz

Vergi Usul Kanunu’na (md.134) göre, vergi inceleme­si “ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak” amacıyla yapılabilir. Ancak, vergi kaçak­çılığı suçuna yol açan eylemle­ri araştırmak incelemenin bir yan amacı olabilir, fakat asla ana amacı olamaz. Bu nedenle, sahte ve/veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleme veya kullanma gerekçesiyle, belli bir vergiyle ilişkisi olmadan bir in­celeme yürütülemez.

Doğası gereği, bu tür incele­melerde ele alınan vergiler ge­nellikle gelir vergisi, kurumlar vergisi ve katma değer vergisi­dir. Örneğin, bir limited şirket 2023 hesap dönemi kurumlar vergisi açısından tam incele­meye alınabilir ve bu kapsamda 2023 yılında düzenlediği fatu­raların gerçeğe uygun olup ol­madığı araştırılabilir. Ancak, sa­dece sahte veya yanıltıcı belge düzenleme ya da kullanma çer­çevesinde tam incelemeye tabi tutulamaz.

Ceza usulündeki garantilerin uygulanması

Vergi incelemeleri, ödenme­si gereken vergilerin doğrulu­ğunu denetlemek için bir “idari usul hukuku aracı” olarak yürü­tülür. Bu nedenle, mükelleflerin idari usulden kaynaklanan ge­nel haklarını ve vergi usul huku­ku kapsamındaki özel haklarını kullanma imkanı vardır. Ancak, eğer inceleme, “vergi kaçakçılı­ğı suçuna yol açan bir eylemin varlığını” tespit amacıyla yapılı­yorsa, burada ceza usulü hukuku kuralları devreye girer ve mükel­lef artık şüpheli haklarından ya­rarlanabilir.

Şüpheli hakları kapsamında, şu temel garantiler öne çıkar:

-Hukuki dinlenilme hakkı: Mükellef, ne ile suçlan­dığı konusunda bilgilendirilme­li ve buna karşı söyleyecekleri dinlenmelidir.

-Bilgilendirilme hakkı: Mükellef, susma hakkı ve avukat tutma hakkı başta gelmek üzere hakları konusunda bilgilendiril­melidir.

-Susma hakkı: Mükellef, kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyan­da bulunmaya veya bu yolda de­lil göstermeye zorlanamaz.

-Avukat tutma hakkı: Mü­kellef, savunma için avukat tut­ma hakkına sahiptir.

-Hukuka uygun sorgu yön­temleri hakkı: Mükellefin ifa­desi, kanuna aykırı sorgu yön­temleriyle alınamaz.

-Delil sunma hakkı: Mükel­lef, lehine olan delilleri sunma hakkına sahiptir.

Karşılaştırmalı hukukta oldu­ğu gibi ülkemizde de Anayasal ve yasal düzenlemeler bu şekil­dedir.

Mükellef haklarına uygun inceleme

Vergi idaresi, bir mükellefi -belli bir ya da birden fazla ver­giyle bağlantılı olarak- “sahte ve/veya muhteviyatı itibariy­le yanıltıcı belge düzenleme ve­ya kullanma bakımından” in­celemeye aldığında, ona ver­gi kaçakçılığı suçu isnad ediyor demektir. Dolayısıyla, deneti­min başından itibaren mükelle­fin haklarını kullanabilmesi ge­rekir. Bunun için ise, inceleme­ye başlama bildirimi ekinde yer alan mükellef hakları arasında, ceza usulündeki garantilere de yer verilmelidir. Halihazırda du­rum bu şekilde değildir.

Vergi idaresi, inceleme baş­ladıktan sonra bir mükellefin “sahte ve/veya muhteviyatı iti­bariyle yanıltıcı belge düzenle­diği veya kullandığı” yönünde şüpheye düşerse, o noktadan iti­baren mükellefi hakları konu­sunda bilgilendirmesi gerekir. Hukuki dinlenilme hakkı ve di­ğerlerinin kullanılmasına izin verilmemesi, mükellefin kendi­sini savunma hakkını etkin şe­kilde kullanamamasına yol açar; bu, adil yargılanma hakkının ih­lali anlamına gelir. Susma hakkı bildirilmeden mükelleften elde edilen delil ise hukuka aykırı de­lildir.

Sonuç

Vergi adaletini sağlamak ve haksız rekabeti önlemek ama­cıyla, vergi denetimlerinin nice­lik ve nitelik olarak geliştirilme­si önem arz etmektedir. Bununla birlikte, mükellef haklarına say­gılı bir inceleme sürecinin yürü­tülmesi, hukuk devleti ilkesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Mükel­lefin, baştan sona hakları konu­sunda bilgilendirilmesi ve bu hakları etkin bir şekilde kulla­nabilmesi, adil bir denetim sis­teminin temel taşı olmalıdır.

Kaynak: Dünya | Avukat Prof. Dr. Funda BAŞARAN YAVAŞLAR