Bu nedenle, Türkiye’de sahte belge düzenleme veya kullanma yoluyla işlenen vergi kaçakçılığı suçu çok sık görülür.

2023 yılında Vergi Usul Kanunu’nda (VUK) düzenlenen vergi suçları nedeniyle Cumhuri­yet başsavcılıklarındaki 26.911 adet dosyadan 22.601 tanesi için kamu davası açılmıştır. Bu davalarda 24.539 kişi sanık olarak yargıç kar­şısına çıkmış. Geçen yıldan devreden dosya sa­yısı 59.917, sanık sayısı ise 63.900. Sanıklara is­nad edilen eylemle ilgili bir veri yok, ancak başı çeken eylemler arasında sahte belge düzenleme ve kullanma olduğuna şüphe bulunmamaktadır.

Mükellef çok iyi bilinçlenmeli

“Sahte belge”, VUK’da “gerçek bir muame­le veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge” olarak tanımlanmak­tadır. Açıklamak gerekirse, ilgili belgenin dü­zenlenmesini gerektiren hukuki ilişki taraflar arasında olmamasına rağmen varmış gibi dü­zenlenen belge “sahte”dir. Örneğin, taraflar arasında alım-satım ilişkisi olmamasına rağ­men, bir taraf diğer tarafa mal ya da hizmet satmış gibi bir fatura düzenlerse, düzenlenen belge “sahte fatura”dır.

Bu faturayı hem dü­zenleyen (/satıcı) vergi kaçakçılığı suçu işle­miş olur hem de o faturayı alıp kullanan (/alı­cı). Kullanma, eğer o fatura vergi beyanname­sinde dikkate alınmışsa vardır. Fatura sadece deftere kaydedilmişse, somut olayın şartları­na göre sahte belge kullanma yoluyla vergi ka­çakçılığına teşebbüsten söz edilebilir.

Türkiye’de pek çok vergi mükellefi, “gerçek­ten de bu gideri yaptık, dolayısıyla faturada satıcı olarak başka kişinin isminin yer alma­sı sorun olmayacağına” inanmaktadır. Bu ne­denle, satıcının “birlikte çalıştığım kişi, eski iş­letmem, eski çalışanımın firması” gibi açıkla­malarını dinleyerek, faturada satıcının değil o kişinin/işletmenin isminin yer almasını kabul etmekte. Bunun, sahte belge olduğu konusunda mükelleflerin çok iyi bilinçlendirmesi gerekir.

Belgenin düzenlenmesini gerektiren hu­kuki ilişki taraflar arasında mevcut olmakla birlikte ilişkinin içeriği belgeye yanlış akta­rılmışsa, artık “sahte belge” değil “muhtevi­yatı itibariyle yanıltıcı belge” var demektir. Örneğin, taraflar arasında alım-satım ilişki­si olmakla birlikte, satılan mal/hizmet ya da tutar faturaya yanlış yazılmışsa “muhteviyatı itibariyle yanıltıcı fatura” söz konusudur.

Bu bağlamda, VUK’da kullanılan “kısmen sahte fatura” ibaresi tartışmaya açıktır. Çünkü, bel­genin sahte olup olmadığı konusundaki temel kriter, o belgenin düzenlenmesini gerektiren hukuki ilişkinin taraflar arasında olup olma­dığıdır. Eğer var, ama belgeye örneğin satılan mallarla birlikte satılmayanlar da yazılmış ise, artık muhteviyatı itibariyle yanıltıcı fatu­radan söz etmek gerekir.

Vergi kaçırmanın suçu 8 yıl hapis

Belgenin sahte mi yoksa muhteviyatı itiba­riyle yanıltıcı belge mi olduğu çok önemlidir. Çünkü, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyerek veya kullanarak işlenen vergi ka­çakçılığı suçunun cezası 18 aydan 5 yıla kadar hapis cezasıyken, sahte belge düzenleyerek ve­ya kullanarak işlenen vergi kaçakçılığı suçunun cezası, 5 yıldan 8 yıla kadar hapis cezasıdır.

Vergi kaçakçılığı suçunun varlığı için kast şarttır; yani, suçun yasal tanımındaki unsurla­rın bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi ge­rekir. Eğer eylemin icrası sırasında suçun ya­sal tanımındaki maddi unsurlar bilinmiyorsa, kast değil “hata” vardır. Bu, çok önemli bir fark­tır ve hatta beraate kadar götürür. Ancak, vergi kaçakçılığı suçu bakımından ülkemizde, teknik bir hukuk konusu olan “hata” neredeyse bilin­meme/uygulanmama derecesindedir.

Diğer yandan, Türkiye’de vergi idaresi sadece eylemin varlığı konusunda değil, kast konusun­da da denetim yapmaktadır. Bu bağlamda, sahte belge düzenleyenlerin “kasten” hareket ettiğini karine olarak kabul ederken, sahte belge kulla­nanlarda kastın olmayabileceğini kabul etmek­tedir. Oysa, yukarıda bahsedilen hata önemli bir konudur. Diğer yandan, “bilmeme” argümanı, hem alıcı hem de satıcı için eşit değerdedir.

Pe­kala, faturayı düzenleyen satıcı alıcının kimliği konusunda yanılmış/yanıltılmış olabilir. Buna karşılık alıcı tacirin, Anayasa Mahkemesi’nin yaklaşımıyla, kendisine verilen faturada satıcı (/düzenleyici) olarak gözüken kişinin kendisini malı/hizmeti satandan başka biri olup olmadı­ğını kural olarak bilmesi beklenir. Neticede, ay­nı sektörde çalışanlar birbirlerini bilirler ve za­ten “basiretli tacir” bunu kontrol eder.

Vergi idaresinin, mal ve hizmetlerde üretim­den tüketime kadar tüm zincirlerde standart kullanım ve firelere ilişkin veri bankası oluş­turması, sahte belgeyle mücadelede büyük öne­me sahiptir.

Dünya | Avukat Prof. Dr. Funda BAŞARAN YAVAŞLAR