Yasal Düzenleme
Arabuluculuk, hukuk sistemi gelişmiş ülkelerde yaygın olarak kullanılan bir “alternatif uyuşmazlık çözümü” yöntemidir. Arabuluculuk; tarafların içinde bulundukları uyuşmazlığı tarafsız bir üçüncü kişi yardımı ile mahkemeye gitmeden ya da mahkeme yönlendirmesiyle çözmelerinde kullanabilecekleri bir yöntemdir.
Ülkemizde arabuluculuk uygulamasına ilişkin ilk yasal düzenleme 07.06.2012 tarihli resmi gazetede yayımlanan 6325 sayılı “Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu” ile hayata geçmiştir. Kanunun amacı, 1. Maddede hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk yoluyla çözümlenmesinde uygulanacak usul ve esasları düzenlemek olarak belirtilmiş ve ilgili kanunda gerekli açıklamalar yapılmıştır.
Daha sonra kira davaları başta olmak üzere birçok konuda arabuluculuk sistemi yaygınlaşmıştır. Yine uygulamada ihtiyari arabuluculuk sistemimize girmiştir.
İhtiyari arabuluculuk, dava açmak için arabuluculuğa başvurmanın zorunlu olmadığı haller dışında kalan, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri özel hukuk uyuşmazlıklarında başvurabildikleri bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir.
İşçi çıkarmada dikkat edilmesi gereken önemli hususlar
Son günlerde ihtiyari arabuluculuk yöntemiyle işçi çıkarmaya yönelik tarafıma birçok soru gelmektedir. İşten çıkarılan çalışanların işe iade davasıyla geri dönüşlerinin sağlanmaması ve akabinde yüklü tazminatlar ile karşılaşılmaması için söz konusu ihtiyari arabuluculuk tutanaklarının doğru şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Nitekim son zamanlarda şekil şartlarına uyulmamış olması ve işçinin iradesinin fesada uğratılması nedenleriyle söz konusu arabuluculuk tutanakları mahkemelerce geçersiz sayılmakta ve işe iade kararları ile tazminat kararları çıkmaktadır. Özellikle tarafsızlık ilkesinin ihlali yönünde iddialarla karşı karşıya kalmamak adına sürekli aynı arabulucu ile işlem yapılmaması gerekmektedir.
6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu’nun 9/2. maddesine göre; arabulucu olarak görevlendirilen kimse, tarafsızlığından şüphe edilmesini gerektirecek önemli hâl ve şartların varlığı hâlinde, bu hususta tarafları bilgilendirmekle yükümlüdür. Bu açıklamaya rağmen taraflar, arabulucudan birlikte talep ederlerse, arabulucu bu görevi üstlenebilir yahut üstlenmiş olduğu görevi sürdürebilir.
6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu’nun 11. maddesine göre; arabulucu, arabuluculuk faaliyetinin başında, tarafları arabuluculuğun esasları, süreci ve sonuçları hakkında gerektiği gibi aydınlatmakla yükümlüdür. Bu madde uyarınca tarafların veya vekillerinin arabuluculuk faaliyeti sırasında hazır bulunması ve bu görüşmenin başında aydınlatılması gerekmektedir. Aydınlatılmadan, bu görüşmenin bir arabuluculuk görüşmesi olduğu hakkında bilgi verilmeden, arabulucu görüşmede hazır bulunmadan faaliyetin sürdürülmesi mümkün değildir. Bu kanun uyarınca ve Arabuluculuk Etik Kuralları çerçevesinde geçersiz sayılacaktır.
6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu’nun 15. Maddesine göre; arabulucu, seçildikten sonra tarafları en kısa sürede ilk toplantıya davet eder. Toplantıya davet edilmeden, toplantının bir arabuluculuk toplantısı olduğu açıkça belirtilmeden yapılan toplantı da geçersiz olacaktır. Çünkü arabulucunun taraflarla iletişimi sürekli kılması, onların güvenini kazanması gerekmektedir.
Arabuluculuk süreci, HUAK m. 16/1’in ilk cümlesinde ifade edildiği üzere, tarafların arabulucu tarafından ilk toplantıya davet edilmeleri ve taraflarla arabulucu arasında sürecin devam ettirilmesi konusunda anlaşmaya varılıp bu durumun bir tutanakla belgelendirildiği tarihten itibaren başlamış olacaktır. Kanun açıkça sürecin başlama anını bir tutanağın düzenlendiği tarihe bağladığından, süreç başında böyle bir tutanağın düzenlenmemiş olması, fiilen başlamış bir arabuluculuk faaliyetinin hukuken başlamış sayılması noktasında tereddüt edilmesine yol açacaktır.
Sonuç olarak; işten ayrılma/çıkarılma durumlarında işe iade davaları ile karşı karşıya kalmamak adına, yürütülecek ihtiyari arabuluculuk işlemlerinde yukarıda belirtmiş olduğumuz hususlar doğrultusunda işlem yapılmasına dikkat edilmesi yerinde olacaktır.
Arabuluculuk tutanağının hile, korkutma, aldatma, yanılma gibi iradeyi etkileyen haller altında imzalanması durumunda genel hükümlere göre irade sakatlığı hükümlerine gidilebilecektir. Unutulmamalıdır ki arabuluculuk tutanağının geçersizliğine ilişkin iddialarda tanık beyanının dikkate alınması söz konusudur.
Arabuluculuk süreci, HUAK m. 16/1’in ilk cümlesinde ifade edildiği üzere, tarafların arabulucu tarafından ilk toplantıya davet edilmeleri ve taraflarla arabulucu arasında sürecin devam ettirilmesi konusunda anlaşmaya varılıp bu durumun bir tutanakla belgelendirildiği tarihten itibaren başlamış olacaktır. Kanun açıkça sürecin başlama anını bir tutanağın düzenlendiği tarihe bağladığından, süreç başında böyle bir tutanağın düzenlenmemiş olması, fiilen başlamış bir arabuluculuk faaliyetinin hukuken başlamış sayılması noktasında tereddüt edilmesine yol açacaktır.
Sonuç olarak; işten ayrılma/çıkarılma durumlarında işe iade davaları ile karşı karşıya kalmamak adına, yürütülecek ihtiyari arabuluculuk işlemlerinde yukarıda belirtmiş olduğumuz hususlar doğrultusunda işlem yapılmasına dikkat edilmesi yerinde olacaktır.