Yüksek enflasyonun sebeplerinden biri olarak görülen sıkılaştırılmış para politikası da yaşanan sıkıntılara ek olarak alışverişlerin yavaşlamasına, zaten gelirleri giderlerinden az olan vatandaşlarımızın satın alma yapmalarına engel olmuş ve iç piyasada durgunluğa yol açmıştır.
Özel sektörün gelişmesi, yeni iş alanlarının açılması sonucu işsizliğin azalması, ihracat rakamlarının yükselmesi ve dolayısıyla merkez bankası döviz rezervlerinin yükselmesiyle birlikte enflasyonun kontrol altına alınması, devletin vergi gelirlerinin yükselmesi ve birçok ekonomik faktörün gelişmesi açısından ülke ekonomisi için hayati önem taşımaktadır. Bu bağlamda ülkede özel sektörün problemlerinin acilen çözülmesi, girişimlerin artması için gereken devlet desteklerinin sağlanması önemlidir.
Ülkemizde ve tüm dünyada olduğu gibi er yıl meslek hayatına atılan çeşitli branşlarda binlerce gencimiz mezun olmakta ve iş hayatına maalesef pek az sayıda mezun katılmaktadır. İşte bu gençlerimizin iş hayatına hazırlanması, işe yerleştirilmesi devletin görevi olduğu kadar özel sektörün de görevleri arasındadır. Her konuyu devletten beklemek yanlıştır.
Günümüzde iş dünyası azımsanamayacak şekilde sıkıntıdadır. En başta turizm ve ihraçat yapan işletmeler olmak üzere yüksek kredi maliyetleri, uzun bir süreden bu yana devam eden döviz kurlarının sabit kalmasına rağmen işletme giderlerinin sürekli artması işletmelerin küçülmesine ve işçi çıkarmalarına sebep olmakta. Bu da ihracata en çok ihtiyaç duyduğumuz dönemde siparişler azalmakta veya iptal edilmekte, merkez bankası rezervlerimizin azalmasına sebep olmaktadır. İşte bu sebeplerden dolayı bazı işletmeler faaliyetini durdurmakta, iflas ve konkordatolar artmaktadır. Önümüzdeki süreçte böyle devam etmesi durumunda iş dünyasını son derece zor bir dönem beklemektedir.
Aynı şekilde sadece büyük işletmeler değil, küçük esnaf da zor durumdadır. Yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi sıkılaştırılmış para politikası iç talebin düşmesine veya başka bir ifade ile iç piyasada alışverişleri oldukça olumsuz bir duruma sokmuştur. Örneğin bu zor koşullarda zaten kazançları dibe vurmuş olan berberlerin en kazançlı günleri olan pazar günleri kapanması son derece yanlıştır.
Tüm bunların sonucu olarak şirketler veya küçük esnaflar bir bir kapanmak zorunda kalmaktadır. Bu yıl Ağustos ayına kadar 28 bin 172 işletme faaliyetine son vermiş, aynı dönemde kepenk kapatan esnaf sayısı da 57 bini aşmıştır.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) verilerine göre bu yılın kapanan işletme sayısı geçen yılın aynı döneminde kapanan işletme sayısını yakalamış oldu. İşletme türlerine bakıldığında ise 2024’ün ilk 8 ayında kurulan şirket sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 14,2 azaldı. Kurulan gerçek kişi ticari işletme sayısı aynı dönemde yüzde 28,6 kurulan kooperatif sayısı yüzde 13,2 düşüş gösterdi.
2024’ün ilk 8 ayında, 2023’ün ilk 8 ayına göre kapanan şirket sayısı yüzde 25,4, kapanan kooperatif sayısı yüzde 5,2 artarken, kapanan gerçek kişi ticari işletme sayısı da yüzde 36,1 azaldı. Kurulan şirket sayısında ise Ağustosta, geçen yılın aynı ayına göre azalış yüzde 11,7 oldu. Ağustos 2024’te, geçen yılın aynı ayına göre kurulan kooperatif sayısı yüzde 38,4, kurulan gerçek kişi ticari işletme sayısı da yüzde 5,1 düştü. Ağustos 2024’te, kapanan şirket sayısı 2023 yılının aynı ayına göre yüzde 5,7 oranında artarken kapanan kooperatif sayısında yüzde 18,7 kapanan gerçek kişi ticari işletme sayısında ise yüzde 28,6 azalış gerçekleşti. Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu verilerine göre yılın ilk 8 ayında kepenk indiren esnaf sayısı ise 57 bin 585’e ulaştı.
1 ayda 6 bin 530 esnaf, 2 bin 929 işletme kapandı
TESK’in aylık verilerine göre Ağustos 2024’te 6 bin 530 esnaf kepenk indirmek zorunda kaldı. TOBB kurulan-kapanan şirket istatistiklerine göre ağustosta kapanan işletme sayısı da 2 bin 929 oldu. İşletmelerin türlerine göre kapanan şirket sayısı ağustosta 1.806, kooperatif sayısı 61, gerçek kişi ticari işletme sayısı 1.062 oldu. Aynı ay kurulan toplam işletme sayısı yüzde 11,75 azalış gösterdi ve 12 bin 172’den 10 bin 742’ye geriledi.
konkordatotakip.com sitesince derlenen verilere göre ise, bu yılın ilk sekiz ayında 982 şirket için konkordato sürecinde geçici mühlet kararı alınırken, bu sayı neredeyse geçen yılın tamamında alınan geçici mühlet kararının iki katına denk geliyor.
Veriye göre, ilk sekiz ayda 58 şirket için ise iflas kararı verilirken, geçen yılın tamamında bu sayı 65 olmuştu. İnşaat ve tekstil, konkordato listesinin tepesinde yer alan sektörler olarak dikkat çekiyor.
Konkordato, mali durumu bozulan bir şirketin faaliyetlerini sürdürebilmesi ve iflasa sürüklenmesini önlemek amacıyla belli bir süre için borçlarını askıya alınmasını mümkün kılıyor.
Ancak bazı sektör temsilcileri ve ekonomistler, konkordato sürecinin borç ödemelerini askıya alması nedeniyle, bu şirketten alacağı olan çok daha fazla sayıda şirketin finansal açıdan zor durumda kalma riskine işaret ederek, zincirleme etkilere dikkat çekiyor.
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan, "Konkordatoların bir kısmının gelecek aylarda iflaslara dönüşmesi ve zincirleme etkilerle ekonominin geneline yayılması ağır bedellerle sonuçlanabilir... Ticari alacakların konkordatoda kapsam dışında kalmasını şiddetle öneriyoruz. Aksi takdirde yaşatalım diye konkordato imkânı vermiş olduğumuz firmanın birbirine bağlı yüzlerce ticari alacaklısını da çok zor durumda bırakmış oluruz" demişti.
Enflasyonu aşağı çekmenin bir bedeli olduğunu belirten Bahçe şehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Direktörü Seyfettin Gürsel ise, bu bakımdan doğacak sonuçların da şaşırtıcı olmaması gerektiğini söyledi.
Gürsel, "Ekonomide büyük bir daralma görmüyorum. Ama bu program devam ederse büyümenin düşeceği kesin. Bu da işsizliğin tekrar artışa geçmesi demek, bazı firmaların batması demek" dedi.