I-Giriş:

Başta Limited Şirket (Ltd) ortakları olmak üzere, Anonim Şirket (AŞ) ortaklarının en çok tereddüt ettiği konulardan bir tanesi bu şirketlerin mevcut ticari borçlarından dolayı ortakların hukuken sorumlu olup olmayacakları, sorumlu olunacaksa ne oranda olunacağı, şirket ortaklarının şahsi borçlarının AŞ ve Ltd şirketlerde nasıl bir sonuç doğuracağıdır.

Bu hukuki ilişki incelenirken, ayrıca şirket mallarının veya geniş anlamda malvarlığının ortaklara veya ortaklarla ilişkili kişilere muvazaalı şekilde satış, devir, trampa, ivazsız intikal veya benzeri yollarla devrinin de ele alınmasının gerekli olacağını düşünmekteyiz. Ayrıca, şirket ortaklarının şahsi borçlarından dolayı şahsi alacaklılarının şirket payları üzerindeki tasarruf imkanları da önemlidir. Keza, amme borçlarının şirket ortaklarına olan etkisi de özel olarak incelenmesi gereken hususlardan bir tanesidir. Bu konuları ise konunun önemi nedeniyle ayrı birer çalışmada ele alıyor olacağız.

Tereddütleri gidermesi amacıyla şirketlerin ticari borçlarının ortaklara olan etkisine ilişkin olarak konunun hukuki yönünü bu çalışmada ele almaya çalışacağız.

II-Şirket Borçlarından Ortaklar Sorumlu Tutulabilir Mi?

A-Anonim Şirket Ortaklarının Sorumluluğu:

6102 sayılı TTK’nın 329. maddesine göre Anonim şirket, sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan, borçlarından dolayı yalnız malvarlığıyla sorumlu bulunan şirkettir. Pay sahipleri, sadece taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile ve şirkete karşı sorumludur.

Kanun, kesin bir sınır çizerek AŞ lerde ortakların sorumluluğunu sadece taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile yine “sadece şirkete karşı” olarak tayin etmiştir. Bu durum, AŞ lerde şirket alacaklılarının ortaklar nezdinde takibe girmelerine engel teşkil etmektedir.

Bu hüküm, biraz sonra limited şirketler için değineceğimiz “yan edim” ve “ek ödeme yükümlülükleri” yönünden ayrışık bir içerik taşımakta olup, ayrıca kanun hükmü lafzen AŞ lerde ortakların sorumluluğunun açıkça şirkete karşı olduğunu ele almaktadır.

6102 sayılı Kanun şirket borçlarından ortakların sorumluluğu hususunu ele almasına karşın, ortaklara ilişkin bu sorumluluğun doğrudan şirkete karşı yüklenildiğini açıkça hüküm altına almaktadır. Kanun hükmünün gerekçesinde, pay sahiplerinin sermaye koyma borcundan doğan sorumluluklarının sadece şirkete karşı olduğunu belirtmektedir. 6762 sayılı Kanunda açık bir şekilde öngörülmemiş bulunan bu temel ilkenin vurgulanmasında, sadece teorik değil, aynı zamanda uygulama açısından da zorunluluk bulunduğuna vurgu yapılmaktadır.

B-Limited Şirket Ortaklarının Sorumluluğu:

Limited şirketlerle ilgili olarak, TTK’nın 573. Madde sorumluluğun sınırlarını belirlenmektedir. Kanuna göre kanunen yasak olmayan her türlü ekonomik amaç ve konu için kurulabilen Limited Şirket, bir veya daha çok gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulur; esas sermayesi belirli olup, bu sermaye esas sermaye paylarının toplamından oluşur.

Ortaklar, şirket borçlarından sorumlu olmayıp, sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle ve şirket sözleşmesinde öngörülen ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini yerine getirmekle yükümlüdürler.

Kanuna göre ortaklar doğrudan veya dolaylı olarak ticari borçlardan sorumlu olmayıp, ortaklar sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle ve şirket sözleşmesinde öngörülen ek ödeme[1] ve yan edim yükümlülükleri[2] açısından şirkete karşı sorumlu oldukları anlaşılmaktadır. Fakat, AŞ lere karşın limited şirketlerde sermaye koyma borcunun şirkete karşı bir yükümlülük olarak tanınmaması veya kanun metninde böyle bir ifadeye yer verilmemesi, şirket ortaklarının sorumlulukları açısından bazı tereddütleri de beraberinde getirmektedir.

 Ek ödeme yükümlülüğü, şirket sözleşmesinde öngörülmesi ve kanunda yer alan şartların gerçekleşmesi halinde, ortaklara, sadece şirkete nakdî ödemelerde bulunmaları borcunu yükler. Amaç finansal yönden kötü duruma düşen, bilânço ağı bulunan şirkete ortakların yapacakları ek ödemelerle yardımcı olmalarıdır. Kurum öğretide, sadece amaç yönünden kişisel sorumluluğa benzetilir. Her iki kurumda da, şirket borçlarını ödeyemediği takdirde ortaklara başvurulmaktadır. Ancak, gene öğretide belirtildiği gibi, kişisel sorumluluk alacaklılara karşıdır, dışa yöneliktir; ek ödeme ise şirkete karşıdır; içe yöneliktir.

İkincil (tâli) sıfatıyla da nitelendirebileceğimiz yan edimler bir kısım esas sermaye paylarına veya pay kategorilerine yüklenebilen veya payların tümüne yönelik olan yapma, yapmama, katlanma, kullandırma edimleridir. Süt, pancar, şeker kamışı, meyve gibi ham ve/veya işlenmiş ürünlerin teslimi, park yeri veya depo yeri sağlanıp kullandırılması, taşıma gibi hizmetlerin sunulması ve benzeri edimler yan edimlerin konusunu oluşturabilir. Bu edimler, şirketin konusunu gerçekleştirmesine, ortaklarının bileşiminin (meselâ, süt veya meyve üreticilerine özgülenmiş olmak gibi) korunmasına ve şirketin başka şirketlerin hakimiyeti altına girmemesine hizmet eder. Hem mevcut hem de yeni hukukumuzda anonim şirketler için de öngörülmüş bulunan yan edimler kural olarak karşılıksız değildir.

TTK’nın 480. Maddesinde kanunda öngörülen istisnalar dışında, esas sözleşmeyle pay sahibine, pay bedelini veya payın itibarî değerini aşan primi ifa dışında borç yükletilemez hükmü gereği limited şirketlerde “tek borç” ilkesine atıf yapılmaktadır. Kanunda sayılan istisnalar ise ek ödeme ve yan edim yükümlülüğü olarak ifade edilebilir.

Kanunun 585. Maddesine göre şirket, kurucuların, kanuna uygun olarak düzenlenmiş bulunan, sermayenin tamamını ödemeyi şartsız olarak taahhüt ettikleri, ticaret sicili müdürlüğünde yetkilendirilmiş personelin huzurunda imzaladığı şirket sözleşmesinde limited şirket kurma iradelerini açıklamalarıyla kurulur. Esas sermaye pay bedellerinin ödenmesi, ödeme yeri, ifa borcu, ifa etmemenin sonuçları, bedelleri tamamen ödenmemiş payların devri hususlarında bu Kanunun anonim şirketlere ilişkin hükümleri kıyasen uygulanır. (Ek cümle: 15/2/2018-7099/25 md.) Ancak nakden taahhüt edilen payların itibari değerlerinin en az yüzde yirmibeşinin tescilden önce ödenmesi şartı limited şirketler bakımından uygulanmaz. 588 inci maddenin birinci fıkra hükümleri saklıdır.

“Ortakların Sorumluluğu” kenar başlıklı TTK’nın 602. Maddesi sınırlı sorumluluğa uygun şekilde hazırlanarak şirketin, borç ve yükümlülükleri dolayısıyla sadece malvarlığıyla sorumlu olduğuna dair kural getirmektedir. Malvarlığı kavramının salt özvarlık veya sermaye olarak dikkate alınması mümkün olmamakla beraber, aktifte yer alan tüm değerlerin malvarlığı içinde değerlendirilmesi gerekmektedir.

Kanun maddesi gerekçesinde TTK’nın 573 üncü maddesinin şirketin borç ve yükümlülüklerine karşı sadece mal varlığı ile sorumlu olduğunu açıkça ifade eden bir hüküm içermediği gibi, sermayeyi korumak için ortakları sorumlu kılabilecek yorumlara karşı bir güvenceye de yer vermemektedir. İşte 602 nci madde ortaklara bu güvenceyi sağlamakta ve kanuni bir boşluğu doldurmakta olduğu ifade edilmektedir.

Ticari işletme veya malvarlığının devri neticesinde borçlardan doğan sorumluluklar ise başka bir kanun kapsamında ele alınmıştır.

Türk Borçlar Kanunu’nun 202. Maddesine göre ise bir malvarlığını veya bir işletmeyi aktif ve pasifleri ile birlikte devralan, bunu alacaklılara bildirdiği veya ticari işletmeler için Ticaret Sicili Gazetesinde, diğerleri için Türkiye genelinde dağıtımı yapılan gazetelerden birinde yayımlanacak ilanla duyurduğu tarihten başlayarak, onlara karşı malvarlığındaki veya işletmedeki borçlardan sorumlu sayılmaktadır.

Bununla birlikte, iki yıl süreyle önceki borçlu da devralanla birlikte müteselsil borçlu olarak sorumlu kalır. Bu süre, muaccel borçlar için, bildirme veya duyuru tarihinden; daha sonra muaccel olacak borçlar için ise, muacceliyet tarihinden işlemeye başlamaktadır.

Borçların bu yoldan üstlenilmesinin sonuçları, dış üstlenme sözleşmesinden doğan sonuçlarla özdeştir.

Bildirme veya ilanla duyurma yükümlülüğü devralan tarafından yerine getirilmedikçe, ikinci fıkrada öngörülen iki yıllık süre işlemeye başlamaz.

6102 sayılı TTK‘nın 11. maddesinde; ticari işletme kavramı, “esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme” olarak ifade edilmiştir. Her ticari işletmenin özünde bir işletme vardır, ancak her işletmenin bir ticari işletme olarak tanımlanması mümkün değildir. Bir işletmenin ticari işletme olarak kabul edilebilmesi için esnaf işletmesini aşan düzeyde gelir sağlama, devamlılık, bağımsızlık, gelir sağlamayı hedef

tutma gibi bazı hususlar aranmaktadır. Ticari işletme devri sonucu, devreden başka bir ticari işletmenin sahibi değil ise “tacir” sıfatını kaybetmesine karşın, devredenin tacir sıfatını kaybettiği durumda bile, TBK 202/2. madde uyarınca devralanla birlikte iki yıl boyunca ticari işletmenin borçlarından müteselsil olarak sorumlu olmaya devam edeceği hüküm altına alınmıştır. Sonuç olarak, Türk Borçlar Kanunu TTK dışında malvarlığı ve ticari işletmenin devrinde sahiplere özel bazı sorumluluklar da getirmiştir. Bu durum, sermaye şirketleri açısından önem arz etmemektedir.

Görüleceği üzere temel kural olarak sermaye şirketlerinde şirket borçlarından dolayı ortaklara “sınırlı sorumluluk” yükletilmiştir. Bir başka şekliyle, limited şirketlerde veya sermaye şirketlerinde ortaklar için “adi sorumluluk” ilkesi benimsemesine karşın, şahıs şirketlerinde “müteselsilen sorumluluk” ilkesi benimsenmiştir. Buna karşın, limited şirketlerde ticari borçlar açısından ortakların bu sınırlı sorumluluk taşıyan durumu, amme alacakları açısından biraz daha farklı bir sorumluluk mahiyetine taşınmıştır. Bu konu ise başka bir çalışma kapsamında ele alınacaktır.

Ali ÇAKMAKÇI
Yeminli Mali Müşavir

 
[1] TTK 603. Madde; Ortaklar şirket sözleşmesiyle, esas sermaye payı bedeli dışında ek ödeme ile de yükümlü tutulabilirler. Ortaklardan bu yükümlülüğün yerine getirilmesi ancak,

a) Şirket esas sermayesi ile kanuni yedek akçeler toplamının şirketin zararını karşılayamaması,

b) Şirketin bu ek araçlar olmaksızın işlerine gereği gibi devamının mümkün olmaması,

c) Şirket sözleşmesinde tanımlanan ve özkaynak ihtiyacı doğuran diğer bir hâlin gerçekleşmiş bulunması,

hâllerinde istenebilir.

(2) İflasın açılması ile ek ödeme yükümlülüğü muaccel olur.

(3) Ek ödeme yükümlülüğü şirket sözleşmesinde ancak esas sermaye payını esas alan belirli bir tutar olarak öngörülebilir. Bu tutar esas sermaye payının itibarî değerinin iki katını aşamaz.

(4) Her ortak, sadece kendi esas sermaye payına düşen ek ödemeyi yerine getirmekle yükümlüdür.

(5) Şartlar gerçekleşmişse, ek ödemeler müdürler tarafından istenir.

(6) Ek ödeme yükümlülüğünün azaltılması veya kaldırılması ancak esas sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının zararları tamamen karşılaması hâlinde mümkündür. Ek ödeme yükümlülüğünün azaltılmasına veya kaldırılmasına esas sermayenin azaltılması hakkındaki hükümler kıyas yoluyla uygulanır.

[2] TTK 606. Madde; Yan edim yükümlülüğü

MADDE 606– (1) Şirket sözleşmesiyle, şirketin işletme konusunun gerçekleşmesine hizmet edebilecek yan edim yükümlülükleri öngörülebilir.

(2) Bir esas sermaye payına bağlı yan edim yükümlülüklerinin konusu, kapsamı, koşulları ve diğer önemli noktalar şirket sözleşmesinde belirtilir. Ayrıntıyı gerektiren konular genel kurul düzenlemesine bırakılabilir.

(3) Şirket sözleşmesinde açıkça belirtilmiş bir karşılığı veya uygun bir karşılığı bulunmayan ve özkaynak ihtiyacını karşılamaya hizmet eden nakdî ve ayni edim yükümlülükleri, ek ödeme yükümlülüğüne ilişkin hükümlere tâbîdir.