I.GİRİŞ
Genel ifadeyle temsilci, başkasının nam ve hesabına edimlerde bulunarak, temsil ettiği kişiyi hak sahibi veya borçlu kılma yetki ve olanağına sahip kişidir.
Temsil yetkisinin bir kanun hükmünden alınmış olma hali kanuni temsil; bu tür yetkiye sahip olan kişi ise kanuni temsilci olarak tanımlanır.
II.VERGİ KANUNLARINDA KANUNİ TEMSİLCİ
213 Sayılı Vergi Usul Kanunun 10.maddesinde kanuni temsilci farklı durumlara göre belirlenmiştir.
Buna göre;
Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir.
Yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacaklar, kanunî ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır. Bu hüküm Türkiye’de bulunmayan mükelleflerin Türkiye’deki temsilcileri hakkında da uygulanır.
Temsilciler veya teşekkülü idare edenler bu suretle ödedikleri vergiler için asıl mükelleflere rücu edebilirler.
II.1.Tasfiye Edilmiş Mükelleflerin Durumu
Aynı Kanunun aynı maddesine göre;
Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını da kaldırmaz.
Tasfiye edilerek tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmiş olan mükelleflerin, tasfiye öncesi ve tasfiye dönemlerine ilişkin her türlü vergi tarhiyatı ve ceza kesme işlemi, müteselsilen sorumlu olmak üzere, tasfiye öncesi dönemler için kanuni temsilcilerden, tasfiye dönemi için tasfiye memurlarından herhangi biri adına yapılır. Limited şirket ortakları, tasfiye öncesi dönemlerle ilgili bu kapsamda doğacak amme alacaklarından şirkete koydukları sermaye hisseleri oranında sorumlu olurlar. Şu kadar ki bu fıkra uyarınca tasfiye memurlarının sorumluluğu, tasfiye sonucu dağıtılan tutarla sınırlıdır.
Diğer taraftan; bu kapsama girmeyen tüzel kişilerin tüzel kişiliklerinin veya tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin sona ermesi halinde, sona erme tarihinden önceki dönemlere ilişkin her türlü vergi tarhiyatı ve ceza kesme işlemi, müteselsilen sorumlu olmak üzere, tüzel kişiliği olanların kanuni temsilcilerinden, tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde ise bunları idare edenler (adi ortaklıklarda ortaklardan herhangi biri) ve varsa bunların temsilcilerinden herhangi biri adına yapılır.
II.2.Cezalarda Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu
Vergi Usul Kanununa göre; esas itibariyle vergi kanunları hükümlerine aykırı hareket edenler vergi cezaları (vergi ziyaı cezası ve usulsüzlük cezaları) ve diğer cezalar ile cezalandırılması öngörülmüştür.
II.2.a.Küçüklerin ve Kısıtlıların Ceza Muhatabı Olmadığı Haller
213 sayılı VUK’nun 332.maddesine göre
Velayet ve vesayet altında bulunanlar veya işlerinin idaresi bir kayyıma tevdi edilmiş olanlar, kendilerine izafeten veli, vasi veya kayyımın vergi kanunlarına aykırı hareketlerinden dolayı cezaya muhatap tutulmazlar. Bu hallerde cezanın muhatabı, veli, vasi veya kayyımdır.
II.2.b.Tüzel Kişilerin Sorumluluğu
Tüzel kişilerin idare ve tasfiyesinde Vergi Kanununa aykırı hareketlerden tevellüt edecek vergi cezaları tüzel kişiler adına kesilir.
Tüzel kişilerin kanuni temsilcilerinin vergi sorumluluğu hakkında hükme bağlı olan ve yukarıda açıklanan Kanunun 10.maddesi hükmü vergi cezaları hakkında da uygulanır.
213 sayılı Vergi Usul Kanunun 359.maddesinde yazılı fiillerin işlenmesi halinde bu fiiller için 359 ve 360.maddelerde öngörülen cezalar bu fiilleri işleyenler hakkında hükmolunur.
II.2.c.Damga Vergisi ve Damga Resminde Sorumluluk
Vergi Usul Kanunun 334.maddesinde hükme bağlandığı üzere Damga Vergisi ve Damga Resmi uygulamalarında gerek nispi, gerek maktu vergi ve resimlerle ilgili cezadan sorumlu olanlar birden fazla olduğu takdirde yekdiğerine müracaat hakları mahfuz kalmak üzere, müteselsilen sorumlu tutulurlar.
III.6183 SAYILI KANUN KAPSAMINDA KANUNİ TEMSİLCİ SORUMLULUK VE ÖDEVLERİ
Söz konusu Kanunun 35.maddesine göre;
- Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.
- Bu madde hükmü, yabancı şahıs veya kurumların Türkiye’deki mümessilleri hakkında da uygulanır.
- Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmaz.
- Temsilciler, teşekkülü idare edenler veya mümessiller, bu madde gereğince ödedikleri tutarlar için asıl amme borçlusuna rücu edebilirler.
6183 sayılı Kanunun mükerrer 35.maddesinde yer alan kanuni temsilcilerin sorumluluğunun “kusursuz sorumluluk esasına dayandığı” genel bir kanı olarak kabul edilmektedir. Bu bağlamda amme alacaklarının tahsilinin garanti altına alınmasında “üstün kamu yararı” ilkesinin kabul edildiği söylenebilir.
Ancak, kamu hukuku ilişkisinin tarafı olmayan kanuni temsilcinin, temsil ettiği kimsenin amme borçlarından ötürü kanun hükümleri bakımından kusursuz sorumlu sayılması; hukukilik ve hakkaniyetlik bakımından tartışma konusudur.
Türk ve İsviçre gibi Avrupa hukuk sistemlerinde, sorumluluk müessesinde kural olarak kusur ilkesi benimsenerek kavranmıştır. Bununla beraber amme alacakları bakımından yasal temsilcinin sorumluluğu “kusursuz sorumluluk” çerçevesinde değerlendirilerek hükme bağlanmıştır.
IV.SONUÇ
Kamusal hizmetlerin yerine getirilmesinde kaynak teşkil eden gelirlerin en büyüğü amme alacaklarıdır. Hatta bu kaynaklar kişisel temel hak ve özgürlüklerin kullanım seviyesinin yükselmesini olanaklı hale gelmede önemli bir paya sahip olduğu yadsınamaz.
Bununla beraber kamu hukuku ilişkisinde üçüncü kişi durumunda bulunan kanuni temsilcilerin sorumluluğunun amme alacakları bakımından ölçülülük ilkesi (the principle of proportionality) çerçevesinde ele alınması gerektiği görüşündeyiz.
Bu bağlamda amme alacakları bakımından kanuni temsilci sorumluluğu kavramının “hukuk devleti ve ölçülülük ilkesi” çerçevesinde kusur esasına dayandığı hususunun yasal hükümde açıkça düzenlenmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Kaynak:
– 6183 sayılı AATUHK ve ilgili Genel Tebliğ ve diğer idari düzenlemeler,
– 213 sayılı Vergi Usul Kanunu,
– Ahmet GÜZEL-Muharrem ÖZDEMİR, Amme Alacakları Tahsil Usul ve Esasları, Nobel Kitabevi, 2007,
– Ahmet GÜZEL, Anonim Şirketlerde Kanuni Temsilci, 07.04.2022, https://ekovergi.com/2022/04/07/anonim-sirketlerde-kanuni-temsilci/
Ekovergi | Ahmet GÜZEL - YMM - Bağımsız Denetçi