Sözleşmelere hukuki açıdan baktığımızda taraflar haklarını tespit etmek, haklarını korumak, yükümlülükleri belirlemek için bir araya gelerek yazılı sözleşme yapmak mecburiyetindedirler. Türk Hukuku’nda sözlü olarak açıklanan irade beyanının özellikle Ticaret Hukuku’nda bir değeri yoktur.
Kanun’da yazılı ve resmi şekil şartı ile yapılması gerektiği belirtilen sözleşme türleri emredici olarak sayılmıştır. Kanunda resmi şekil şartına uygun olarak yapılması öngörülmüş olan sözleşmeler (Noter’de düzenleme şeklinde yapılan sözleşmeler, uyuşmazlık sonrası düzenlenen Arabuluculuk Anlaşma Belgesi gibi...) adi yazılı şekilde yapılır ise sözleşmede belirtilen vaatler, öngörülen ceza-i şart hükümsüz hale gelir. Yani bu sözleşme geçersizdir ve taraflar bu sözleşmeye dayanarak hak talep edemezler.
Örnek olarak; Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi resmi şekilde yapılmalıdır. Aksi takdirde adi yazılı sözleşmeye dayanarak vaat edilen gayrimenkulün tescili istenemez ya da sözleşmede öngörülen cezai şartın ödenmesi için dava açılamaz.
Diğer bir örnek; Limited şirket ortağı paydaşı ortaklıktan çıkarabilmek için haklı nedene ihtiyaç vardır; bunun Limited Şirket Ana Sözleşmesi’nde yazılı olarak belirtilmesi gerekir. Ana sözleşmede sebep yazılı olarak belirtilmemişse ortak haklı neden ile paydaşlıktan çıkartılamaz.
Yine, alacak-borç ilişkisine dayalı sözleşmelerin mahkemede ispatı açısından yazılı olarak yapılması gerekmektedir.
Kanunda emredici hüküm olmasa dahi sözleşmenizi yazılı ve resmi olarak yapmanız hakkınızı arayabilmeniz ve ispat edebilmeniz için tek şarttır.
Ekonomim.com |Av Ege Demiralp | Uzman Arabulucu