En son yapılan ankete göre geçen ay yüzde 2.17 olan ağustos ayı TÜFE artışı beklentisi, bu anket döneminde yüzde 2.55’e çıkmış durumda, 2024 yılsonu TÜFE artışı beklentisi de yüzde 42.95’ten yüzde 43.31’e yükselmiş bulunuyor. Orta vadeli programda (OVP) 2024 yıl sonu enflasyon oranı revize edilerek yüzde 38’e çıkarılmıştı. Aynı ankette, TÜFE’de artış beklentisi 12 ay sonrası için yüzde 28.71’e, 24 ay sonrası için ise yüzde 19.30’a gerileyeceği öngörülüyor. OVP’deki 2025 yılsonu enflasyon tahmini ise yüzde 14 idi. Bir yılı aşkın bir süredir uygulandığı söylenen ekonomik istikrar programında öngörülen enflasyon oranlarının tutturulamayacağı ve gösterge olma niteliklerini kaybettikleri anlaşılıyor. Diğer makro ekonomik göstergelerde de durum farklı değil, ekonomide belirsizlik ve öngörülemezlik artarak devam ediyor.
Enflasyonla mücadelede gerçek anlamda bir sonuç alınabilmesi için uygulanan programın rasyonel olması, adil olması ve inandırıcı olması gerekiyor. Baz etkisi geçtikten sonra ne anlatacağız? Açıklanan tasarruf tedbirlerinin ve toplanmak istenen ilave vergi gelirlerinin bir anlamı bulunmuyor. Hazine’nin ilk yedi aylık nakit bütçesi açığı 1 triyon lirayı geçmiş bulunuyor, bunun yarısı faiz giderinden kaynaklanıyor. Acı reçete öngören bir programdan zamana yayarak etkili bir sonuç alınamaz çünkü orta ve uzun vadede başka alanlarda ciddi arazların ortaya çıkması kaçınılmaz oluyor.
ENFLASYONLA OLMAYAN MÜCADELE
Bu nedenle tasarruf edilmesi gereken KOİ projeleri, kamu ihaleleri, sığınmacı masrafları, üretim gücüne katkı vermeyen yurtiçi ve yurtdışı dini, ideolojik ve keyfi harcamalar, partiliye kadro açma, rant yaratma faaliyetleri ya da yandaşı zengin etme projeleri gibi kara deliklere neşter atılmadan kamuda tasarrufun sağlanması mümkün görünmüyor. Vergi düzenlemeleri getiriliyor; ödeme gücü olamayanlardan vergi alınmaya çalışılıyor. Defalarca bu köşede yazdım, enflasyon düzenlemesi getiriliyor; borç yükü altında olan ya da gayri faal işletmelerden, üstelik ortada kazanç yokken vergi alınmaya çalışılıyor. Hani nerede kaldı anayasanın mali güce göre vergi alınır ilkesi? Anlaşılan hazine ve maliye bakanının gücü sadece emeklilere, asgari ücretlilere, sabit gelirlilere ve bir de mali müşavirlere yetiyor.
Diğer yandan da kamu eliyle yapılan zamlarla enflasyonu körüklenmeye devam ediliyor. Dünyada enerji fiyatları artmazken bizde önce elektriğe yüzde 38 zam yapıldı, ardından doğalgaza yüzde 38 zam yapıldı, akaryakıta sürekli zam yapılıyor. Şimdi de Karayolları Genel Müdürlüğü ve yap-işlet-devret kapsamında özel şirketler tarafından işletilen otoyol ve köprülerin geçiş ücretlerine yüzde 39 civarında zam yapıldı. Niçin? Çünkü yandaşı zengin etmekten vazgeçilemiyorlar. Hâlâ Çukurova Havaalanı gibi ihtiyaç olmayan havaalanları yapılıyor ve verilen uçuş garantileriyle, sadece bugünün bütçesi değil, gelecek nesiller de borç altına sokuluyor.
STAGFLASYON VE İŞSİZLİK
Sadece parasal sıkılaştırma ve kontrollü döviz kuru ile enflasyon sorunu çözülemeyeceği gibi stagflasyona da kapı aralanıyor. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin bu finansal yüklerle ayakta kalmaları mümkün değildir. Konkordato başvuruları, iflaslar, icra takip dosyaları ve ödenemeyen krediler her gün artıyor. Sanayide ciddi daralma gözleniyor. Sanayi üretim endeksi haziran ayında yüzde 2.1 oranında gerileyerek son 16 ayın en düşük değerine indi. Sanayi üretiminde ikinci çeyrekte yıllık bazda yüzde 2.9 oranında daralma meydana gelmiş bulunuyor. Ekonomideki daralma işaretlerini diğer sektörlerde, Türkiye PMI endeksi, MB Reel Kesim Güven Endeksi, Kapasite Kullanımı ve işsizlik verilerinden de gözlemleyebiliyoruz.
Dar anlamda işsizlik oranı, haziran ayında bir önceki aya göre 0.7 puan artarak yüzde 9.2’ye çıkarken, asıl dikkate alınması gereken geniş tanımlı işsizlik oranı (atıl işgücü oranı) haziran ayında bir önceki aya göre 3.8 puan artarak yüzde 29.2 ile pandemideki en yüksek seviyeye yaklaşmış durumda. DİSK-AR’ın raporuna göre haziran ayında geniş tanımlı işsiz sayısı 1 milyon 718 bin kişi artarak 11 milyon 810 bin kişiye çıkmış bulunuyor.
Kısacası işler iyi gitmiyor, zihniyet yani iktidar değişmediği sürece de ekonominin düzeleceği yok. Eylül ayında Türkiye’nin yeni orta vadeli programı hazırlanacak, ekimde de önümüzdeki yılın bütçe büyüklüklerini göreceğiz. Siyasi iktidarın ne yapmaya çalıştığını da anlama imkânımız olacak. Devam mı? Yoksa aks değiştirilip erken seçim politikalarına mı dönülecek?
Cumhuriyet | İrfan Hüseyin IŞIK