6 Kasım Çarşamba akşamı Başbakan Olaf Scholz’un, Hür Demokrat Parti (FDP) lideri Christian Lindner’i Federal Maliye Bakanlığı görevinden aldığını açıklamasıyla mevcut koalisyon sona erdi. Şu anda Almanya’yı Sosyal Demokrat Parti (SPD) ve Yeşiller Partisi’nden (Bündnis 90/ Die Grünen) oluşan bir azınlık hükümeti yönetiyor. Bu gelişmeler, Alman ekonomisi kadar Türk ekonomisi üzerinde de muhtemel etkilere sahip.
Politik farklılıklar ve mali çıkmazlar
Scholz, Lindner’i görevden alma gerekçesini kısaca “sık sık dar görüşlü partizan taktikler izledi ve güvenimi defalarca sarstı” şeklinde açıkladı. Lindner ise, Scholz’un kamuoyu önündeki bu tavrını “tarzsızlık” olarak nitelendirdi ve partiler arasındaki “politik ve programatik farklılıklar”a işaret etti. Lindner’e göre, mevcut hükümet, politik görüş ayrılıklarını ancak finansal kaynaklarla köprüleyebiliyordu. Bu durum, Almanya Federal Anayasa Mahkemesi’nin Scholz’un önerisiyle koalisyon sözleşmesine eklenen 60 milyar euroluk “ön ödeme” uygulamasını anayasaya aykırı bulmasıyla sona erdi.
Yeşiller Partisi Eş Başkanı ve Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock da bu çıkmazda, Anayasa Mahkemesi’nin kararını işaret ederek Lindner’i görevini yapmamakla eleştirdi.
Burada kastedilen karar, Almanya Federal Anayasa Mahkemesi’nin 15 Kasım 2023 tarihli kararı. Yüksek Mahkeme, pandemiyle mücadele için Hükümet’e verilmiş 60 milyar euroluk krediyi Çevre ve Transformasyon Fonu’na aktaran 2021 İkinci Ek Bütçe Yasası’nın Anayasa’ya aykırı olduğuna karar vermişti (Kararla ilgili bilgi için bkz. https://www.dunya.com/kose-yazisi/bir-hukuk-devleti-ornegi/712750).
Önümüzdeki süreç: Güven oylaması ve erken seçim
Başbakan Scholz, yetkisini kullanarak, 15 Ocak 2025 tarihinde Federal Parlamento’da (Bundestag) güven oylamasına gidileceğini açıkladı. Oylama sonucunda güveni kaybetmesi halinde, Cumhurbaşkanı’ndan parlamentoyu feshetmesini isteyebilir. Bu durumda, Federal Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’in 21 gün içinde (en geç 5 Şubat 2025) parlamentoyu fesih yetkisi var. Fesihten itibaren de 60 gün içerisinde genel seçim yapılması gerekiyor Bu doğrultuda, Mart 2025 sonunda Almanya’da seçim olasılığı oldukça yüksek.
Bu sürecin iki alternatifi daha bulunuyor: Birincisi, Scholz’un parlamentoda çoğunluk bulabilmesi; ikincisi ise “yapıcı güvensizlik oylaması” yoluyla, parlamento çoğunluğunun Scholz’dan güvenini çekmesi ve yeni bir başbakan üzerinde anlaşması. Ancak her iki senaryoda da mevcut siyasi tablo göz önünde bulundurulduğunda bu süreçlerin zorlu olacağı görülüyor.
Türkiye’ye etkileri
Koalisyonun sona ermesiyle, Maliye Bakanı olarak eski banka yöneticisi ve Devlet Sekreteri Jörg Kukies atanırken, Tarım Bakanı olan Cem Özdemir aynı zamanda Eğitim Bakanlığı’na da getirildi. Ulaştırma Bakanı Volker Wissing ise görevine bağımsız bir bakan olarak devam ederken, ek olarak Adalet Bakanlığı görevini üstlendi.
Scholz, yıl sonuna kadar enerji maliyetlerini düşürmeyi, otomotiv sanayindeki iş gücünü desteklemeyi, yatırım teşvikleri planlıyordu. 29 Kasım’da bütçe görüşmeleri başlıyor. Bütçe Kanunu kabul edilmezse, Ocak 2025’ten itibaren geçici bütçe kuralları uygulanmaya başlanacak ve Hükümet sadece zorunlu harcamaları yapabilecek. Acil olanlar dahil, yatırımlar duracak, yeni projelere başlanamayacak. Mevcut şartlar altında Almanya’nın 2024’ü resesyonla kapaması neredeyse kesinleşti. Alman işletmeleri belirsizlikten, destek alamama riskinden tedirgin. Ekonomi beklemede. Avrupa Birliği cephesinde de Almanya’daki seçim sürecinin gecikmesini AB içinde bir istikrar sorunu olarak değerlendirenler mevcut.
Almanya, Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı ülke konumunda ve Türkiye merkezli birçok şirketin Almanya’da yatırımları bulunuyor. İki ülke arasında AB ile Gümrük Birliği’nin modernizasyonu, vize serbestisi ya da en azından kolaylığı, ticaret hacminin artırılması gibi önemli konuların yer aldığı kapsamlı bir ajanda var. Yeni hükümetin kurulup, bütçe üzerinde çalışmasının 2025 yazını bulması bekleniyor. Güncel anketler, yeni hükümetin Hristiyan Demokratlar tarafından kurulabileceğine işaret etmekte. Türkiye ve Almanya arasındaki mevcut ekonomik bağlar göz önüne alındığında, bu siyasi sürecin ihracat ve yatırımlar üzerindeki etkilerini dikkatle izlemek gerekecek.