Kredi kartının yaygın kullanımının far­kında olan Hazine ve Maliye Bakanlığı, öde­me kaydedici cihaz kullanmak zorunda olan mükelleflerin 1 Temmuz 2024’den itibaren yeni nesil ödeme kayıt cihazı kullanmaları­nı zorunlu kılmıştı (557 sıra no’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği). Bankalardan da, yeni nesil ödeme kaydedici cihaz kullanmak zo­runda olan mükelleflerdeki POS cihazlarını geri almalarını istemişti. Bankalar, 10 Ocak 2025 tarihine kadar POS cihazlarını geri al­mak zorundalar (GİB’in 14.11.2024 tarih ve E-12436462-195.01-90584 sayılı yazısı).

Kredi kartı ile ödeme, vergi tahsilatını ar­tırıyor. EFT-POS özellikli yeni nesil ödeme kaydedici cihazlar bünyelerinde EFT-POS’u barındıran bütünleşik yazarkasalar olduğun­dan, kartlı satış işlemi kayda alıyor ve KDV hesaplanıyor. İşletmenin, kayda giren kazan­cını gelir vergisi ya da kurumlar vergisi beya­nı dışında bırakması ise onun açısından yük­sek riskli.

Fahiş ve haksız komisyonların vergi tahsilatını engellemesi

Ancak, kredi kartıyla alışverişte tüketici­ye %20’ye varan fiyat artışı uygulaması, kre­di kartıyla ödemeyi sekteye uğratıyor; zi­ra, -bütçe imkanlarına göre- tüketici nakitle ödemeyi tercih ediyor.

Tüketiciye uygulanan bu fiyat artışının ana nedeni, özellikle küçük işletmelerin bankaya ödediği komisyonu tüketiciye yansıtma iste­ği. Şöyle ki; kredi kartlı ödemeler, bankayla yapılan anlaşma ile belirlenen bloke gün son­rasında işletmenin hesabına geçmekte. An­cak, eğer işletme bu tutarın hemen ertesi gün hesabına geçmesini istiyorsa, bankaya bel­li bir faiz kesintisi ödemek zorunda. İşte ki­mi işletmeler bu kesintiyi, üzerine POS ci­hazı kullanım komisyonu gibi başka ekleme­ler de yaparak tüketiciye yansıtmakta.

Oysa, 23.02.2006 tarih ve 5464 sayılı Banka Kart­ları ve Kredi Kartları Kanunu (md.17) gere­ğince, üye işyeri, kart hamilinden kartın kul­lanılması dolayısıyla komisyon veya benzeri bir isim altında ilave bir ödemede bulunma­sını isteyemez. Kaldı ki, banka ve sigorta mu­ameleleri vergisi hariç, bankalar tarafından üye işyerlerine uygulanabilecek azami ko­misyon oranlarının hesaplanmasında kulla­nılan referans oran, bir yılı aşkın bir süredir aylık %3,11 (Merkez Bankası’nın 10.02.2020 tarih ve 2020/4 sayılı Bankalarca Ticari Müşterilerden Alınabilecek Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ’inde belir­lenen yöntem üzerinden yapılan hesaplama).

575 sıra no’lu VUK-GT’nin kayıt dışı ekonomi üzerindeki muhtemel etkileri

Uygulamadaki komisyon dayatması konu­sunda mükelleflere gerekli uyarıların yapıl­ması beklenirken, 30 Kasım 2024 tarihi iti­bariyle yürürlüğe giren 575 sıra no’lu Ver­gi Usul Kanunu Genel Tebliği, kayıt dışılığı önleme konusunda başka soru işaretleri ya­rattı. Gelir İdaresi Başkanlığı, belgelendir­me zorunluluğu kapsamında olanların ken­di aralarında ve belgelendirme zorunlulu­ğu kapsamında olmayanlarla yapacakları her türlü tahsilat ve ödemenin aracı finansal kurum kanalıyla yapılması zorunluluğunu, 7.000 TL’den 30.000 TL’ye çıkardı. Kredi kar­tı ile ödeme, finansal kurum kanalıyla ödeme kapsamına girmekte. Bu arada, 2025 yılında­ki asgari ücretin 22.000 TL civarında olacağı konuşulurken, sınırın 30.000 TL’ye çıkartıl­masının kaçak işçi çalıştırmaya vergisel zor­luk teşkil etmeyeceği açık.

Nihayet, söz konusu tebliğ ile, yabancı ve/ veya Türkiye mukimi olmayan gerçek kişiy­le yapılan işlemlere ilişkin tahsilat ve öde­melerle ilgili olarak düzenlenecek faturalar­da, pasaportun bir suretinin fatura ekine ko­nulması ile tahsil edilen tutarların tahsilatı takip eden ilk iş günü sonuna kadar aracı fi­nansal kurumlara yatırılması zorunlulukları kaldırıldı. Sadece pasaport numarasının fa­tura üzerinde yer alması yeterli görüldü. Ver­gi denetiminde “vatandaş mükellef” ile “ya­bancı mükellef” arasında ayrımcılık yaptığı için eşitlik ilkesine aykırı bu düzenlemenin, yabancılarla ticari işlemlerle ilişkili vergile­rin takip ve tahsili bakımından zafiyet yarat­ması sürpriz olmayacak.

Kaynak: Dünya | Avukat Prof. Dr. Funda BAŞARAN YAVAŞLAR