Teoride:
Mal veya hizmete talep arttığında (arzı artmazsa) fiyatı yükselebilir…
Mal veya hizmetin maliyeti arttığında fiyatı yükselebilir…
İhtiyaç olan mal veya hizmet kıt olduğunda fiyatı yükselebilir…
***
Veya…
Bize özgü “fiyat yükseltme” modelleri ile:
“Sonradan yapılacak fiyat indirimi” için fiyat yükseltilebilir!...
“Belirsizlik”, “döviz kuru yükselecek beklentisi” gibi faktörlerle fiyat yükseltilebilir!...
Daha da sıkıntılısı:
“O, şu, bu fiyat yükseltiyor, ben de yükseltmeliyim” psikolojisi ile fiyat yükseltilebilir!...
Birkaç firmanın anlaşmasıyla fiyat yükseltilebilir!...
***
Önümüzde…
Tüm dünyada “indirim ayı” olarak tescillenen Kasım ayı var…
***
Örneğin: Giyim ve ayakkabı fiyatları…
Eylül ayında yüzde 4’e yakın artarak, “yüksek enflasyona” katkı sunan kalemler arasında başı çekmiş…
(Bu kalemi, yüzde 11 artış olarak hesaplayan kuruluşlar da vardı…)
Ekim ayı mı?
Yüzde 14.2 oranında artarak, “beklentilere göre yüksek sayılabilecek enflasyon oranının” lokomotifi olmuş…
VELHASIL
Giyim ve ayakkabı için Eylül ayı (okul açılışları nedeniyle) talebin arttığı, “özel” bir aydır…
TÜİK’e göre yüzde 4, bazı kuruluşlara göre yüzde 11’lik Eylül ayı fiyat artışı “bu nedenle” doğaldır…
***
Ancak…
Giyim ve ayakkabı kalemindeki Ekim ayı fiyat artışını (TÜİK verilerine göre yüzde 14.2) ne talep, ne maliyet artışı desteklemiyor…
Bu, “Kasım indirimleri” dikkate alınarak yapılan bir fiyat ayarlaması ise (ki öyle görünüyor), Kasım enflasyonunun düşük çıkacağı anlamına geliyor…