Değerli meslektaşım Sayın Abdullah TOLU’nun Ekonomim Gazetesindeki köşesinde 23 Aralık 2024 tarihinde yazdığı “Personeline araç tahsis eden şirketler büyük risk altında!” başlıklı yazı, personeline araç tahsis eden şirketlerde ciddi endişelere neden oldu.

Şirketlere, bu konuda çok da fazla endişeye mahal olmadığını, sırf bu nedenle mevcut uygulamalarına son vermeyi düşünmemeleri gerektiğini açıklamak maksadıyla bu yazıyı kaleme aldım.

Mükelleflere önerim, bu yazıyı okuduktan sonra ve tabii ki risk anlayışlarına göre mevcut uygulamalarını değerlendirmeleri yönünde.

Öncelikle Maliyenin binek oto konusunda öteden beri takıntılı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Nedense Maliye binek oto kullanım giderleri ile kira ve amortisman giderlerinin vergi matrahından düşülmesini kısıtlama eğilimindedir. Vergi incelemelerinde de benzer yaklaşımı görüyoruz. Özellikle yönetim kurulu üyeleri ile üst düzey yöneticilere tahsis edilen lüks araçlar her daim sorgulanır.

Bu yaklaşımda, işte kullanılmak üzere tahsis edilen araçların özel amaçlarla da kullanıldığı yolundaki anlayışın büyük etkisi vardır.

İşte bu nedenledir ki, 7194 sayılı kanunla binek oto giderlerine ilişkin aşağıdaki oransal ve tutarsal kısıtlamalar getirildi:

* Binek oto kullanım giderlerinin (tamir, bakım, yakıt, sigorta ve benzeri cari giderler) yüzde 30’unun vergi matrahından indirilmesi, 1 Ocak 2020 tarihinden itibaren yasaklandı.

* Yine bu tarihten itibaren matrahtan indirilebilecek binek oto kira giderleri belli bir tutarla sınırlandırıldı.

* 7 Aralık 2019 tarihinden itibaren satın alınan binek otomobillerin alımında ödenen katma değer vergisi (KDV) ve özel tüketim vergisinin (ÖTV) doğrudan gider yazılabilecek tutarları ile KDV ve ÖTV giderlerinin amortisman yoluyla giderleştirilmesinin tercih edilmesi durumunda gider yazılabilecek amortisman tutarları da belli bir tutarla sınırlandırıldı.

Bu sınırlama sadece üst düzey yöneticilere tahsis edilen lüks araçlarla sınırlı yapılmadı, gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin sahip olduğu veya kiraladığı tüm binek otolara ilişkin olarak getirildi. Bu kapsamda; saha çalışması, satış, pazarlama vs. amaçları ile personele tahsis edilen binek otolar için de bu kısıtlama getirilmiş oldu.  

Bu düzenlemenin gerekçesinde, bu kısıtlamaların getirilme nedeni, açıkça, gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince binek oto kullanımının suistimal edilebildiği ve şahsi ihtiyaçlar için kullanılan binek otomobillere ait giderlerin de gelir veya kurum kazancından indirilebildiği şeklinde açıklanmış bulunuyor.

Sayın TOLU’nun girişte belirttiğim yazısında, İzmir Vergi Dairesi Başkanlığının 17.01.2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.35.16.01-176300-48 sayılı özelgesine referansla Maliyenin, üst düzey yöneticileri ile personele (satış, pazarlama vb.) tahsis edilen araçların iş dışı kullanım (işe geliş̧-gidiş, hafta sonu tatili, bayram tatili vb.) giderlerinin net ücret olarak kabul edilerek gelir vergisi stopajına tabi tutulması gerektiği görüşünde olduğu açıklanıyor.

Sayın TOLU yazısında Danıştay’ın yaklaşımına da yer veriyor. Danıştay Dokuzuncu Dairesi’nin 24.09.2024 tarihli ve E.2022/3328, K.2024/4260 sayılı Kararında, aşağıdaki gerekçelerle, yapılan vergi ziyaı cezalı gelir vergisi tarhiyatında hukuka uyarlık görülmeyerek temyiz istemi reddedilmiş ve ilgili bölge idaresi mahkemesi kararı onanmış bulunuyor:

“… Yukarıda ayrı yer verildiği üzere, şirketin sahibi olduğu veya kiralama yoluyla edindiği varlıkları, şirket çalışanlarının şirket işleri için kullanmaları, çalışanlara sağlanan menfaat olarak değerlendirilemez. Ancak, çalışanlara sağlanan ve işle ilgili olmayan menfaatlerin ise, ücret kapsamına alınacağı açıktır. Olayda ise, çalışanlara tahsis edilen araçların iş dışında bir başka deyişle özel amaçla kullanıldığı, kullanıldı ise ne kadar süre kullanıldığı somut olarak tespit edilmeden varsayıma dayalı olarak bir yıl 360 gün kabul edilmek suretiyle, bunun 120 günü yani 1/3’ü özel amaçlı kullanım olarak değerlendirildiği görüldüğünden davacı adına yapılan vergi ziyaı cezalı gelir vergisi tarhiyatında hukuka uyarlık görülmemiştir.

Yukarıda yer alan açıklamaları da dikkate alarak bu konudaki görüşlerimi özetle sunmak istiyorum.

Öncelikle bu konuyu güdeme getiren ve tartışmamıza olanak sağlayan Sayın Abdullah Tolu kardeşime teşekkür ederim.

* Gerek yukarıda yer verilen özelge ve gerekse yargı kararı, binek oto gider kısıtlamalarının uygulamaya girdiği 2020 yılından önceki dönemlere ilişkindir. Personele tahsis edilen binek otoların işte kullanılmadığı varsayılan sürelere ilişkin giderlerin vergi matrahından indirilemediği, yani kanunen kabul edilmeyen gider (KKEG) olarak dikkate alındığı dönemlerde de özel amaçla kullanıldığı varsayılan sürelere isabet eden giderlerin net ücret ödemesi olarak kabul edilip edilmeyeceği ciddi tartışma gerektiren bir konudur.

Özelge ve yargı kararının yeni yasal düzenleme de dikkate alınarak yorumlanması gerekir.

Kişisel görüşüm, kısıtlama uygulaması başladıktan sonra binek otomobillerin özel kullanımı ile ilgili prensip itibarıyla ilgilenilmemesi gerektiği yönündedir. Maliyenin yeni yasal düzenlemeye rağmen özel kullanımları net ücret kabul etmesi muhtemeldir.

Nitekim 311 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde, işverenlerce hizmet erbabının işyerine gidip gelmesi için sağlanan menfaatlere ilişkin istisnanın açıklandığı bölümde, hizmet erbabına işe gidip gelmesi için araç tahsis edilmesi halinde istisnadan faydalanılamayacağı ve sağlanan menfaatlerin net ücret kabul edilerek gelir vergisi stopajına tabi tutulacağı açıklanmıştır.

Uygulamada personele sadece işe gidip gelmek için araç tahsis edilmediği tartışmasızdır. Ancak araç tahsis edildiği durumlarda, bu aracın işe gidip gelmek için de kullanıldığı tartışmasızdır.

Bence tahsis edilen araç sadece işe gidip gelmeye yönelik değilse veya araç özel amaçlar için kullanılmak üzere tahsis edilmemişse, yani şirket faaliyetlerinde kullanılmak üzere tahsis edilmişse, ortada çalışana sağlanan bir menfaat yoktur, bir diğer ifadeyle araç tahsisi ücret olarak değerlendirilemez.

Bu tür şirket faaliyetleri için tahsis edilen araçların özel amaçlarla kullanıldığı fiilen tespit edilmeden varsayıma dayalı olarak yılın belli bir dönemine ilişkin kullanımların özel amaçlı olduğu söylenemez. Nitekim yukarıdaki yargı kararında, çalışanlara tahsis edilen araçların iş dışında bir başka deyişle özel amaçla kullanıldığı, kullanıldıysa ne kadar süre kullanıldığı somut olarak tespit edilmeden varsayıma dayalı olarak 1 yıl 360 gün kabul edilmek suretiyle, bunun 120 günü yani 1/3’ünün özel amaçlı kullanım olarak değerlendirilmesi uygun görülmemiştir.

Buna benzer, varsayıma dayalı olarak tarhiyat yapılamayacağı yönünde çok sayıda yargı kararı mevcuttur.

Yeni düzenlemeden sonra Danıştay'ın hangi doğrultuda karar vereceğini de bugünden öngöremeyiz.

* Çalışanlara tahsis edilen araçların özel amaçlı kullanıldığı kabul edildiği süreye isabet eden ücretin kısmen veya tamamen net ücret kabul edilmesi halinde, ücret gideri haline gelen, dolayısıyla gelir vergisi stopajına tabi tutulan araç tahsis giderlerinin hiçbir kısıtlamaya tabi tutulmaksızın gider yazılabileceği tartışmasızdır. Çünkü bu durumda söz konusu gider binek otomobil gideri değil “ücret” gideri niteliğine bürünür ve ücret giderleri için de böyle bir gider kısıtlaması yoktur.

* Tespit edebildiğim kadarıyla, Vergi Denetim Kurulunun bu konuda uygulamaya koyduğu kapsamlı bir "denetim" planlaması yoktur. Gelir İdaresi Başkanlığının da bu konuda düşündüğü "izaha davet" uygulaması bulunmamaktadır.

* Mükelleflerin çalışanlarına verdiği ve özel amaçlarla da kullanılması mümkün olan varlıklar binek otolarla sınırlı değildir. Başta cep telefonları olmak üzere birçok varlık çalışanın zimmetine verilmektedir. Bunlarda da böyle bir uygulama mı yapılacaktır?

* Son dönemlerde yaygın olarak “hibrit çalışma” düzeninde belli sürelerle evden çalışma yapılmaktadır. Çalışanın evdeki şahsi eşyalarını iş için kullanması söz konusu olabilmektedir. Konuyu değerlendirirken bunların da göz önünde bulundurulmasında yarar vardır.  

* Maliyenin mükelleflerle ihtilaflı olduğu çok sayıda konu vardır. Bu konulara personele tahsis edilen araçlara ilişkin olarak ücret stopajı tarhiyatlarını dahil etmek fevkalade hatalı olur. Çalışanlara tahsis edile araçların şahsi amaçla kullanıldığı fiilen tespit edilemez. Bu tespit yapılmadan varsayıma dayalı olarak yapılacak tarhiyatların da yargda kabul görmeyeceğini yukarıda belirtilen yargı kararından anlıyoruz. Bu tür tarhiyatlara karşı mükellefler kesinlikle dava açacaklardır. Vergi sistemimiz bu kadar ihtilafı kaldırmaz! Maliyenin bu konuda vergi tahsil etme olasılığı son derece düşüktür.

* Maliyenin bu konuda mükellefleri rahatlatacak bir açıklama yapması isabetli olacaktır.

Kaynak: T24 | Erdoğan SAĞLAM