Ülkemizdeki yerleşik uygulama çerçevesinde, nakit yemek yardımları kayıtdışılığa yol açma ve suistimal riskleri başta olmak üzere çeşitli endişelerle gelir vergisi istisnası kapsamı dışında tutulmuştu. Buna karşın geçtiğimiz yıl uygulamada değişikliğe gidilmiş ve bu durum hem çalışanlar hem de işverenler nezdinde kafa karışıklığı yaratmıştı. Gelen soruların sıklığından anlaşıldığı üzere bu konudaki kafa karışıklığı artıyor.
İçinden geçtiğimiz zorlu ekonomik koşullarda bu sorunun cevabı her iki taraf açısından da son derece önemli. Bu sebeple bana gelen geri bildirimler çerçevesinde bu konuyu etraflıca ele almaya çalışacağım.
Nakit yemek yardımı
Nakit yemek yardımları hakkındaki ilk izlenimim nakit yemek yardımına geçen çalışanların ilk etapta ellerine daha fazla nakit geçmesinden dolayı mutlu oldukları ama kısa bir süre sonra bu durumun yerini soru işaretlerine bıraktığı yönünde.
Çalışanlarla bu konuda yaptığım görüşmeler esnasında son derece dikkat çekici geri bildirimler aldım. Öncelikli olarak, çalışanların büyük bölümü, nakit yemek yardımları maaş hesaplarına yattığı anda ilk işlerinin kira ya da kredi ödemelerini yapmak olduğunu söylüyor. Bu durumdaki çalışanlar kalan tutarla beslenme ihtiyaçlarını bir şekilde geçiştirerek ya da öğün atlayarak ay sonunu getirmeye çalışıyor.
İncelediğim sektörel bir araştırma da paralel bulguları işaret ediyor. Bu araştırmanın sonuçlarına göre yemek yardımlarını nakit olarak alan çalışanların yalnızca yüzde 3’ü bu yardımları beslenme amacıyla lokanta ya da büfe gibi küçük esnaf işletmelerinde kullanma eğilimindeler.
Konuya çalışan performansı açısından bakıldığında da bu durumun işverenleri pek de memnun etmediği söylenebilir. Yeterli beslenemeyen ya da öğün atlayan çalışanın iş performansında da kayda değer düşüşler yaşandığı işverenlerin dikkatinden kaçmıyor. Bu tespitin Uluslararası Çalışma Örgütü’nün bir çalışmasında belirtilen yeterli ve dengeli beslenmenin çalışan performansını yüzde 20’ye varan oranda artırdığı bilgisi ile de uyumlu olduğunu belirtmek gerekir.
Türkiye’de perakende sektöründe faaliyet gösteren önemli bir markanın tespitini paylaşmak isterim. Gün boyu yemek yemeden çalışan mağaza personelinin cironun yüzde 60’ının gerçekleştiği akşam 18:00 – 20:00 saatleri arasında düşen performansından kaynaklı yüzde 4.3 ciro kaybı yaşadıklarını belirtiyorlar. Burada yemek bedeli maliyeti ile ciro kaybından kaynaklanan maliyeti kıyasladığımızda arada yadsımayacak kadar büyük bir fark var.
Peki ya yemek kartı?
Meseleye yemek kartları açısından baktığımızda ise hem çalışanlar hem de işverenler açısından çeşitli faydalarından bahsetmek mümkün.
Konu hakkındaki başka bir sektörel çalışma, yemek kartlarının, işverenler açısından öne çıkan faydalarını şu şekilde sıralamış: Çalışanlarının beslenme ihtiyaçlarını en uygun maliyetlerle karşılayabilme, yönetim kolaylığı, daha iyi bütçe kontrolü, yemek yardımlarının beslenme amacıyla kullanıldığından emin olma, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili riskleri taşımama, orta - uzun vadede azalan sağlık harcamaları, düşen işe devamsızlık oranları, çalışan memnuniyetinde ve iş performansında önemli oranda artış.
Ayrıca doğrudan ve dolaylı toplam maliyet perspektifinden bakıldığında yemek kartlarının en maliyet etkin yemek yardımı verme yöntemlerinden olduğu ifade ediliyor. Dünyada da işverenler arasında yemek kartlarına yönelik artan bir ilgi söz konusu.
Yemek kartlarının çalışanlara faydaları konusunda ise en büyük katma değeri çalışanlar için ürettiğinden bahsetmek mümkün.
İlk olarak yemek kartları çalışanlara seçme özgürlüğü sunuyor, vejeteryan beslenme gibi farklı ihtiyaçlara cevap verebiliyor. Ayrıca uzaktan çalışma, esnek çalışma gibi iş modellerine kolaylıkla adapte edilebiliyor.
Hepsinden önemlisi ise nakitten farklı olarak yemek kartlarının maaşın içinde erime riski olmaması. Temmuz ara zammı döneminde yemek yardımlarını nakit veren bazı firmalarda maaş zamları ve yemek yardımı tutarları güncellemeleri üzerinden işyeri barışını tehdit edebilecek düzeyde hoşnutsuzluklar yaşanmıştı. Çalışanlar “acaba daha fazla yemek yardımı alabilir miydim?”, “zam tutarım düşük mü kaldı?” diye şüphelenirken, işverenler de yemek paralarının beslenmek için kullanılmadığından şikayet ediyordu.
Bahsedilen bu faydalar ilgili kesimler tarafından da hissediliyor olsa gerek ki yapılan başka bir sektörel araştırma yemek kartı kullanıcılarının yüzde 98’inin yemek kartı kullanmaktan memnun olduğunu işaret ediyor.
İstihdamı nasıl olumlu etkiliyor?
Yemek kartlarının getirdiği düzenli müşteri, yeme-içme sektöründeki küçük esnaf açısından da önemli gelir kaynağı demek. Bahsettiğim çalışmada yemek kartı firmalarının getirdiği düzenli müşteriler sayesinde küçük esnaf için yüzde 40’a varan düzeyde ek ciro üretildiğinden bahsediliyor.
Düzenli müşteri artan talep, artan talep ise artan vergi gelirleri ve yeni istihdam anlamına geliyor.
Tabii ki bu denklemin tersi de geçerli. Azalan sipariş sayısı nihai olarak istihdam kaybı ve azalan vergi ve sosyal güvenlik primleri olarak sonuçlanıyor.
Özetle nakit yemek yardımlarının teoride çalışanların eline daha fazla nakit geçmesini sağlayacağı düşünülse bile uygulamada yetersiz beslenme ve maaşın içinde erime riski başta olmak üzere içinde birçok riski barındırıyor ve çalışan refahını azaltma etkisi oluşturabiliyor. Yemek kartları konusunda ise yalnızca beslenme ve gıda amacıyla kullanılma gerekliliği nihai kertede çalışan refahına, toplumsal faydaya ve işveren beklentilerine daha fazla katkıda bulunabilecek seçenek olarak öne çıkıyor.
Ben bu meseleyi çeşitli boyutlarıyla ortaya koymaya çalıştım gerisi işverenlerimizin ve çalışanlarımızın takdirine kalmış.