Bu değerlendirmelerin bir sonucu olarak Euro-dolar paritesinde Euro lehine bir puanın üzerinde bir artış meydana geldi ve parite 1.07’nin üzerine çıkıtı.
Geçtiğimiz ay içerisinde Avrupa Merkez Bankası da faiz artırımı yapmadı. Öncü göstergelere bakıldığında, Avrupa ekonomisinin toparlanma evresine girmesi biraz daha geç olacak gibi görünüyor. Özellikle Avrupa’nın lider ekonomisi olan Almanya’da, büyümenin daha düşük gerçekleşeceği beklentisi ağır basıyor. İngiltere ekonomisine bakıldığında da durum farklı değil.
Aslında, Amerikan Merkez Bankası faiz artırımının sonuna gelindiğine ilişkin net bir şey söylemiyor. Aksine gerek Fed Başkanı Powell ve gerekse açıklama yapan eyalet Merkez Bankası Başkanları duruma göre faiz artırımındaki zirve noktanın neresi olacağını ve nereden dönüleceğini şu an kestiremediklerine yönelik ifadelerde bulunuyor. Avrupa tarafında ise zaten stagflasyon durumu daha çok beklenir oldu. Esasen dünya ekonomilerinde de 2024 yılının büyümelerin düşük gerçekleşeceği bir yıl olma ihtimali daha ağır basıyor. Avrupa ekonomisinde ve özellikle de Almanya’da 2024 yılının büyümelerin düşük gerçekleşeceği bir yıl olma ihtimali, Türkiye’nin ihracatını olumsuz etkileyecek bir durum olacaktır.
TÜRKİYE EKONOMİSİNDE DURUM
Türkiye Merkez Bankası, geçtiğimiz ay içerisinde 500 baz puanlık bir faiz artırımı daha yaparak faizleri yüzde 35’e çıkardı. Aslında Merkez Bankası’nın faizi bu civarda artıracağı da yine genel itibari ile beklenen bir durumdu. Şimdi, Merkez Bankası açısından esas üzerinde durulan ve değerlendirilen, bu ay da bir 500 baz puanlık artırım yapıp bundan sonra faiz artırımını sonlandıracak mı, yoksa daha düşük oranda da olsa birkaç ay daha artırıma devam edecek mi konusu. Zira, genel olarak faizde zirve noktanın beklenen enflasyona göre değerlendirileceği işin doğası gereğidir. Ancak elbette Merkez Bankası da özellikle uluslararası siyasi konjonk-türde ve çevremizde gelişen savaş vs. birçok belirsizliğin devam ettiği bir süreçte faiz artırımının ne zaman sonuna gelineceğini kısa zamanda işaret etmeyecektir diye düşünüyorum. Türkiye cephesinde farklı beklentiler, farklı yorumlar da her zaman oluyor. Doğal olarak en sağlıklı veriler Merkez Bankası ve ekonomi yönetiminin elinde olacağından onların değerlendirmesi daha sağlıklı olacaktır.
Son başlayan Filistin-İsrail savaşı ve İsrail tarafından özellikle kadınlara ve çocuklara yönelik yapılan vahşetin vicdanlara açtığı yara bir yana (temennimiz bu vahşetin bir an önce son bulmasıdır) önümüzdeki yıl mart ayında yapılacak belediye seçimlerine kadar Türkiye’nin yakından izleneceği ve yoğun bir yabancı sermaye girişi olmayacağı düşünülebilir. Merkez Bankası Başkanı’nın yaptığı toplantıda enflasyon hedeflerine yönelik yukarı yönlü revizelerin yapılması ve de enflasyondaki zirve seviye için Mayıs 2024’ün işaret edilmiş olması, her ne kadar kredibilite bakımından doğru bir hamle olsa da yabancı yatırımcı girişi belediye seçimleri sonrasına kadar çok güçlü olmayabilecektir.
Sonuç olarak; Türkiye ekonomisinde çok farklı dış etkenler olumsuz etkilemediği sürece, önümüzdeki yılın ikinci yarısında enflasyonda düşüş trendinin daha hızlı olabileceğini değerlendirebiliriz. Merkez Bankası’nın kademe kademe yaptığı gevşetme adımlarının devam ediyor olması ve özellikle ihracata ve rekabet gücü yüksek ürünleri üretebilecek sektörlere yapılacak selektif teşvik politikaları önemli olacaktır.