Ülkemizin temel gerçekliklerinden biri de depremdir. Bunu, aklımızdan artık hiç çıkarmamamız gerekiyor. Onlarca kıymetli deprem uzmanı her fırsatta uyarılarda bulunuyor, yapılması gerekenleri izah ediyor ancak pek dinlemiyoruz.

Uzmanların defaten söyledikleri İstanbul depremlerinden biri de 23 Nisan günü öğlen saatlerinde oldu. Ardından farklı büyüklüklerde peş peşe yeni depremler de oldu. İstanbul’dakiler sokaklara döküldü, bizler de ekran başında kitlenip kaldık. Acaba ne olacaktı? Bu depremler asıl depremin habercisi miydi yoksa asıl deprem bu muydu? gibi onlarca soru beynimizi kurcalayıp durdu.

Maalesef uzmanlar bunların öncü olduğunu söyleyince ruhumuz daha da daraldı.

Bu depremin belki de tek tesellisi hiç can kaybının olmamasıydı. Zira alınmayan önlemlerden dolayı meydana gelen ölümler çok daha fazla canımızı yakmaktadır.

Olası bir depremin tahribatını en aza indirmek için kamu finansmanı elbette oluşturulmuştu. Ancak gel gör ki hedef amaç ile gerçekleşen amaç maalesef birbirinden farklıydı.

Şöyle ki…

Deprem vergisinden 40 milyar dolar tahsilat yapıldı ama…

6 Şubat depreminin ardından ek MTV, ek kurumlar vergisi adı altında yeni deprem vergileri de alındı. Ancak herkesçe bilinen asıl deprem vergisi 17 Ağustos depreminin ardından getirilmişti. Ve her seferinde herkesçe nerede bu vergiler, ne kadar tahsil edildi? gibi sorular sorulmakta ki 23 Nisan tarihli İstanbul depreminin ardından da sorulmaya başlandı.

17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremlerinin yarattığı tahribatı kısmen de olsa finanse etmek için 26 Kasım 1999 tarihli mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4481 sayılı Kanun[1] ile yeni vergiler getirildi.

Bu getirilen vergilerden bir tanesi adı herkesçe deprem vergisi olarak bilinen özel iletişim vergisidir. Özel iletişim vergisi yani deprem vergisi bir yıllığına getirildi. 4481 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin ilk fıkrasında 31.12.2000 tarihine kadar uygulanmak üzere denilerek kısıtlı bir süre için getirilmişti.

Ancak 31 Aralık 2000’de sona ermesi planlanan özel iletişim vergisi önce 31 Aralık 2002’ye sonra 31 Aralık 2003 tarihine kadar tekrar uzatıldı. Ardından 31.07.2004 tarihinde Gider Vergileri Kanunu’nun 39’uncu maddesine eklenerek kalıcı ve sürekli hale getirildi.

Bir yıl için getirilen deprem vergisi bugün itibarıyla yaklaşık 26 yıldır sürekli olarak alınmaktadır. Cep ve sabit telefon faturalarından, dijital ve kablolu tv yayınlarından, internet hizmeti faturalarından vs. şu an yüzde 10 oranında özel iletişim vergisi alınmaktadır.

Mart 2025 itibariyle toplamda 145 milyar lira özel iletişim vergisi tahsil edilmiş. Yıllık ortalama dolar kuru ile hesaplanınca 2025 Mart dahil tahsil edilen tutar yaklaşık 40 milyar 165 milyon dolardır.

Bu 40 milyar dolarla kaç konut yapılabilir ya da neler yapılabilir? Cevabı size bırakayım.

Deprem Fonu da kuruldu ama…

Ülkemizde genellikle deprem sonrasında ya yeni vergi(ler) getirilmekte ve/veya var olan vergilerin oranları artırılmaktadır. Anlayacağınız iş işten geçtikten sonra tedbir alıyoruz, öncesinde değil.

Ancak deprem sonrasında aldığımız tedbirleri de maalesef kâğıt üstünde bırakıyor hayata pek geçir(e)miyoruz. Bunlardan en yakın tarihli olan deprem fonu olarak bilinen 21 Mart 2023 günü kurulan Afet Yeniden İmar Fonunun Kurulması Hakkında Kanun’dur.

Bu Fon, 6 Şubat tarihli depremin yaralarını sarmak amacıyla getirildi. Bu Fon’un kuruluş amacı deprem sonrası yaraları sarmaktır.

Kanun’un 2’nci maddesinde bu Fon’un Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı ve tüzel kişiliği haiz olduğu belirtilmiş. Yani Fon, Maliye’ye bağlı bir kuruluştur.

Ancak Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın internet sitesinde Bağlı Kuruluşlar’a baktığımızda bu Fon’la alakalı herhangi bir erişim linki bulunmamaktadır. Yani adı var ama kendi yok…

Allah korusun tahribatı yüksek olan bir deprem yaşansa bu Fon’da ne kadar para birikti, bu fon nerede, yöneticileri kim gibi soruların cevabını maalesef bilmiyoruz.

Ezcümle

Fon’un kuruluş amacı, deprem sonrası oluşan yaraları sarmaktır. Ancak bugün itibariyle kurulalı tam iki yıl 1 ay 3 gün olmasına rağmen Kanun ve Yönetmeliği dışında hiçbir şeyi yok. Binası nerede, yönetiminde kimler var, bütçeden ne kadar aktarıldı, kaç lira bağış toplandı, kasasında ne kadar para var, şu ana kadar ne kadar harcandı, harcandıysa kime harcandı? gibi onlarca soruya cevap bulunamıyor.

Bir diğeri deprem vergisi olarak bilinen özel iletişim vergisi genel bütçe geliri olarak oluşturulmuş ve bu vergi 5018 sayılı Kanun m.13/g’de ademi tahsis” olarak da bilinen “Belirli gelirlerin belirli giderlere tahsis edilmemesi esastır” ilkesi uyarınca doğrudan deprem için harcanmamakta ve maalesef doğrudan hazineye aktarılarak yollara, personele vs’ye harcanmaktadır; doğrudan deprem için değil

En nihayetinde deprem fonunu görünür kılıp işler hale getirmek ve özel iletişim vergisi gibi getiriliş amacı depremin yaralarını sarmak olan vergilerin tamamının bu fona aktarılarak şeffaf bir şekilde bu amaç için kullanılmasını sağlamak esas amaçlarımızdan biri olmasın mı artık sizce de?


[1] 17.8.1999 ve 12.11.1999 Tarihlerinde Marmara Bölgesi ve Civarında Meydana Gelen Depremin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpları Gidermek Amacıyla Bazı Mükellefiyetler İhdası ve Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun

Kaynak: T24 | Murat BATI