T.C Merkez Bankası değirmen taşı gibi geleni ezip geçiyor. 3 yılda 3 başkan yedi. 07.11.2020 tarihinde göreve gelen Naci Ağbal 133 gün, sonra gelen Şahap Kavcıoğlu 810 gün, ve son olarak da Hafize Gaye Erkan 239 gün dayanabildi.
Bu kişiler çok mu başarısızdı da görevlerine son verildi veya kendisi görevi bıraktı? Bu soruya evet cevabı verirsek kişilere haksızlık etmiş oluruz diye düşünüyorum.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, Merkez Bankası ülkenin para politikalarının belirlenmesinde ve istikrarın sağlanmasında çok önemli görevleri olan bir kurumdur.
Ülkenin toplam para arzının kontrolünü yapan, bankaların bankası olarak kredi piyasasını düzenleyen, ülkenin döviz ve altın rezervlerini yönetmek gibi çok hassas görevleri vardır. O nedenledir ki kesinlikle özerk olmalı ve nitelikli kişiler tarafından yönetilmesi son derece önemlidir.
Ülkemizde böyle midir? Ne yazık ki değil. Son 3 yıl içinde önce Naci Ağbal göreve başladı. Başladığı tarihte politika faizi 10,25 düzeyindeydi. Ülke pandemi döneminden yeni çıkmakta ve enflasyonun artmaya başladığı bir dönemdi. Esasen aynı dönemde dünyada da enflasyon artışları görülmekteydi. Dünyadaki Merkez Bankaları enflasyonla mücadele için faiz artışı yapmaya başlamıştı. Naci Ağbal da 20,05,2021 tarihinde politika faizini 875 baz puan arttırarak % 19’a yükseltti. Beklentilerin çok üzerinde bir faiz artışı oldu. Ancak günün koşullarına göre yapılan işlem çok da yanlış değildi.
Ancak başta Cumhurbaşkanı ve bazı yandaş yazarlardan şiddetli tepkiler geldi. Özellikle Yeni Şafak gazetesi manşetten kararı protesto ederek, “sen kimden yanasın” gibi tavırlar sergiledi. Bu tepkilerin başında da Şahap Kavcıoğlu geliyordu.
Hemen akabinde sayın Kavcıoğlu ödülünü alarak Merkez Bankası başkanlığına atandı. Cumhurbaşkanının temel görüşü de bilindiği üzere “faiz sebep, enflasyon sonuç” felsefesi gereği faizler düşmeye başladı.
Faizleri düşürmenin diğer bir gerekçesi de ekonomik daralmanın önüne geçmek, düşük faizle kredi musluklarını açmak, böylece üretim, istihdam ve ihracatı arttırmaktı. Bu yöntemle enflasyonun düşeceği öngörüldü. Ancak hesaba ithalatın da artacağı, şirketlerin ve Merkez Bankasının döviz durumunun çok olumsuz olması, buna bağlı olarak döviz fiyatlarının hızla yükseleceği öngörülemedi.
TL’nin hızlı değer kaybının artması düşünüldüğü şekilde ihracatı desteklemede yetersiz kaldı. Buna bağlı olarak enflasyon hızla yükselişe geçti. Politika faizi 8,5’e kadar düşürüldüğünde enflasyon % 100’leri geçmeye başlamıştı. Bu çelişkili politika topluma çok ağır bir bedel olarak ortaya çıkmıştır.
Bu kez pardon denilerek geriye dönülmüş “faiz sebep, enflasyon sonuç” anlayışı terk edilerek göreve Hatice Gaye Erkan getirilmiştir. Sayın Erkan 8,5 olan politika faizini 239 gün sonra her ay düzenli artırarak yüzde 42,5 düzeyine çıkarmıştır. Politika faizini 5 kat artırılmış olmasına karşın, enflasyon düşmediği gibi duraklaması da sağlanamamıştır. Çünkü önceki 2 yılda yapılan tahribatın telafisi oldukça zor görünüyordu. Sayın Erkan’ın net bir şekilde bunun farkına vardığını sanıyorum. Bu kez yüksek faiz nedeniyle piyasa tıkanmış diğer taraftan enflasyonda artmaya devam etmiştir. Yani tahribat iki yönlü olarak sürmektedir. Bu nedenle istifa esasen görevden kaçıştır. Son zamanlarda basında kendisi ve ailesiyle ilgili çıkan bazı haberler de bunun bahanesi olmuştur.
Şimdi ne olacağı önemlidir. Politika faizinin rotası, devam mı edecektir? Yoksa yine bir pardon daha çekilip, geriye mi dönülecektir? Kişisel kanaatim geriye dönüşün çok daha fazla tahribat yaratacağı yönündedir.